More than traduction Turc
99,368 traduction parallèle
And you deserve more than the bare minimum needed to survive.
Yaşamak için asgari gereksinimden fazlasını hak ediyorsunuz.
- Nothing more than that?
- Başka bir şey yok mu? - Hayır.
No more than a hundred.
Yüzden fazla değil.
We lost more than 40 on the way.
Yolda 40'dan fazla kaybettik.
Raven, if that bunker is real, we can save a lot more than a hundred people.
Raven, o sığınak gerçekse, Çok daha fazla para kazanabiliriz Yüz kişiden daha çok.
Please tell me you have more than this.
Lütfen bana bundan daha fazlasına sahip olduğunu söyle.
Planck : Life is more than work, Albert.
Hayat işten ibaret değildir, Albert.
Haber : I am doing much more than making gunpowder.
Baruttan çok daha fazlasını yapıyorum.
You deserve it more than any man in this room. Man :
Bunu bu salondaki herkesten çok hak ediyorsun.
You've been tortured, from the looks of it, more than once.
Anlaşılan bir seferden fazla işkence görmüşsün.
But you're gonna have to square-up with me... if you want us to do more than just turn you over.
Ama seni teslim etmekten fazlasını yapmamızı istiyorsan bana açıklama yapmalısın.
Albert, you have been explaining general relativity for more than three hours, and I am fully convinced that you understand it.
BERLİN, ALMANYA 1921 Albert, genel göreliliği üç saatten fazladır açıklıyorsun ve senin anladığına tamamen ikna oldum.
He always says a negotiator shouldn't talk more than 20 % of the time.
Her zaman bir müzakerecinin % 20 den fazla konuşmaması lazım der.
You can't possibly be much more than a pretty face for the boss to look at.
Patronunun bakması için daha güzel bir yüze sahip olamazdın.
Unfortunately for you... and me... the only person she hates more than herself is the man she blames for letting it all happen.
Maalesef senin, ve benim için, kendinden daha çok nefret ettiği tek kişi tüm bunlara sebep olarak suçladığı adam.
We must do more than inform the Fuhrer.
Führer'i bilgilendirmekten fazlasını yapmalıyız.
We have spent more than $ 2 billion on the greatest scientific gamble in history, and we have won.
Tarihteki en büyük bilimsel kumara iki milyar dolardan fazla harcadık ve kazandık.
I've taken off more than just the day.
Bir günden daha fazlasını aldım.
Here's what I'll tell you... we're gonna get a lot more than 20 grand soon.
Sana şöyle söyleyeyim, 20,000'den çok daha fazlası kısa sürede elimize geçecek.
A lot more than I needed to.
Gerekenden çok daha fazlaydı.
Okay, I am starting to get the feeling that there is more to you than meets the eye, at least more than good hair.
Pekâlâ. Bıraktığın ilk intibadan fazlasına sahip olduğunu düşünmeye başladım, tek güçlü özelliğin saçların değilmiş.
Childcare was more than my paycheck, so...
Doğum yardımı parası aldığım maaştan fazla olunca...
All of that is... Yeah, it's more than close.
Tüm bunları toplayınca evet, epey yaklaşmış olacağız.
Which is, you know, more than you have, but... maybe I could talk to him.
Sendeki miktar bunun altında ama belki onu ikna edebilirim.
Thanks to your friend Niylah, we're preserving more meat than ever, but it's still not enough.
Arkadaşınız Niylah sayesinde, Her zamankinden daha fazla eti muhafaza ediyoruz, Ancak yine de yeterli değil.
In order to risk that, she'd have to care more about the Flame than her own life.
Bunu riske atabilmek için, O daha çok ilgilenmek zorunda kalacaktı Alev hakkında kendi hayatından daha.
The first time I sat down with Doug, it was more of a confession than a conversation.
Doug'la ilk görüşmemiz, konuşmadan çok günah çıkarma gibiydi.
With so many threats to our country, now it's more important than ever to elect four years of misguided priorities, backing the GOP into soliciting private and special interests.
Ülkemiz bu kadar tehditle karşı karşıyayken şimdi seçim her zamankinden daha önemli dört yıl süren yanlış öncelikler, Cumhuriyetçi Parti'nin şahsî ve özel menfaat taleplerini destekledi.
Do not call me that. I'm offering you more money than either of us has ever seen, Mileva. Einstein :
Bana öyle deme.
It is far more complicated than that.
Çok daha karmaşık.
I assure you, inspector, what's out there is far more dangerous to you than me.
Dışarıdaki şey benden çok daha tehlikeli.
Commander... so this stranger's life is more important to you than your team's?
Binbaşı bu yabancının hayatı, ekibinizin hayatından daha mı önemli?
Is Scorpion's life worth more to you than their lives?
Akrep'in hayatı onlarınkinden daha mı değerli?
Do you believe Zionism does more harm than good? No.
Siyonizmin faydadan çok zarara yol açtığına inanıyor musunuz?
Mrs. Frothingham suggests here that relativity is of no more practical importance than the number of angels dancing on the head of a pin.
Doktor Einstein... Bayan Frothingham diyor ki görelilik, bir iğne başında dans eden meleklerin sayısından daha çok pratik öneme sahip değilmiş.
I dare say I know a bit more about gravity than you, Mr. Geist, and a few other things besides.
Ağırlık konusunu sizden daha iyi bildiğimi söyleyebilirim, Bay Geist. Tabii birkaç şeyi daha.
But in the grand scheme of things, he seems little more than a nuisance.
Ama büyük resme bakarsak, küçük bir beladan fazlasına benzemiyor.
Elsa has always understood more keenly than I.
Dünyaya dair Elsa'nın daima benden daha net anladığı çok şey var.
A little more... female than I expected.
Beklediğimden biraz daha... kadın.
" That mattered more to him than anything else,
"Onun için bu her şeyden önemliydi."
Oh, well, you Europeans are certainly more permissive than we Yankees.
Siz Avrupalılar kesinlikle biz Yankee'lerden daha müsamahalısınız.
The journals say that it will become a source of energy more powerful than coal or even oil.
Dergiler onun kömürden hatta petrolden daha güçlü bir enerji kaynağı olacağını söylüyor.
You know, I often suspected you wanted more from me than just my company.
Benden arkadaşlığımdan daha fazlasını istediğinden şüphelenmiştim hep.
The data stream turned out to be more complicated than I thought.
Veri akışı düşündüğümden daha karmaşık çıktı.
I just... I thought my furniture would be more useful here than in storage.
Mobilyam depoda duracağına burada daha faydalı olur diye düşündüm.
Far more formidable men than you.
Senden çok daha dişli adamları.
All of which means he's more afraid of his Boss than he is of us.
Demek ki bizden ziyade patronundan korkuyor.
And you seem to think you've got more of it than you do.
Göründüğünden daha güçlü olduğunu sanıyor gibisin.
Yeah, a lot going on. Nothing more important than you, though.
Evet, durumlar karışık ama hiçbiri senden önemli değil.
The... the second thing, and I think this is more important than the first thing, it is that... that safety and trust thing.
İkinci konu ise, ki bence birinciden de önemli, emniyet ve güven meselesi.
His portfolio looked a bit more diverse than tile.
Evrakları fayanstan biraz daha fazlasını işaret ediyordu.