Most of my life traduction Turc
1,130 traduction parallèle
I have spent most of my life around humans... fought beside them.
Hayatımın birçok zamanını insanlar arasında geçirdim... yanlarında savaştım.
Most of my life, really. Thanks for askin'.
Uzun zamandır var, kendimi bildim bileli var diyebilirim.
I've been that way most of my life.
Hayatımın büyük kısmında böyleydim.
Well, John, most of my life I've been leery about the appearance of high command.
Well, John, most of my life I've been leery about the appearance of high command.
I wasted most of my life that way.
Hayatımın çoğunu öyle harcadım that way.
My karma has taken me all over the world most of my life living out of a duffel bag.
Kaderim beni ömrüm boyunca dünyanın her yanına götürdü. Gezgin gibi yaşadım.
Most of my life's been movies, too. Well, showing them.
Benim hayatım da filmlerdi.
I'm giving up a crummy apartment... where I spend most of my life alone, and I'm moving into a beautiful loft... with a wonderful man who loves me.
Hayatımın bir bölümünü geçirdiğim bu sefil daireyi bırakıp, beni seven, harika bir adamla birlikte bir çatı katına taşınıyorum.
I been in here most of my life.
Hayatımın çoğunu burada geçirdim.
I've lived in Seattle most of my life.
Hayatımın çoğunu Seattle'da geçirdim.
- I lived most of my life outdoors.
- Hayatımın çoğu dışarıda geçti.
I'm originally from Texas... although I've lived in the L.A. area most of my life.
Aslen Texas'lıyım.. hayatımın büyük bölümünü Los Angeles'ta geçirdim.
I have spent most of my life among humans.
Hayatımın çoğunu insanların, arasında geçirdim.
I was born in the Russian Consortium but spent most of my life at school abroad.
Rusya Federasyonu'nda doğdum. Ama hayatımın çoğunu yurt dışında okumakla geçirdim.
I was on the stage for most of my life.
Hayatımın çoğunu sahnede geçirdim.
I moved back into my father's house after living'with my moms for most of my life.
Babamın evine geri döndükten sonra hayatımızın büyük bir kısmını annemle geçirdim.
I had spent most of my life on the dodge.
Ömrümün çoğunu kanundan kaçarak geçirmiştim.
For most of my life, I made my own rules.
Hayat boyu, kendi kurallarımı kendim koydum.
I was confined to my bed most of my life.
Ben hayatım boyunca genellikle yatağa hapistim.
Having devoted to the culinary art most of my life
Hayatının büyük kısmını, mutfak sanatına adamış olan,
I lived out in back of my parents'place most of my life... in a little old shed that my daddy'd built for me.
Hayatımı anne-babamın evinin arkasındaki babamın benim için yaptığı, küçük barakada geçirdim.
Whoa. You know, most of my life I've - I've had to live with the shame of being a screw-up.
Bildiğiniz üzere, bütün hayatım hayatımın içine etmenin verdiği utançla yaşamak zorunda kalarak geçti.
I've spent most of my life bringing people to justice.
Ömrüm, herkese adalet getirmekle geçti.
I've lived in Metropolis most of my life.
Hayatımın çoğunu Metropolis'te geçirdim.
Fausto, that was the most adventurous weekend of my entire life.
Fausto bu hayatımın en maceralı hafta sonuydu.
Well, anyway, here we are, and I have just had... the most incredible meal of my entire life.
Eh, her neyse, buradayız, ve az önce hayatımın en inanılmaz yemeğini yedim.
It was the single most damaging experience of my life.
Bu hayatımdaki en yıkıcı anıdır.
Oh, Homer... this is the most beautiful moment of my life.
Oh, Homer... Bu hayatımın en güzel anı.
I mean, if I walked up to you and I said "Excuse me, sir, I'm sorry to bother you, but, well, I just had to meet you because you are the most handsome, the most virile man I have ever seen in all of my entire life," now, would you believe me?
Sizi rahatsiz ettigim için üzgünüm, ama sizinle tanismaliydim çünkü siz hayatimda gördügüm en yakisikli en güçlü erkeksiniz " desem, simdi, bana inanir miydiniz?
It's the most exciting day of my life.
Hayatımın en heyecanlı günü bu.
Last night was the most incredible night of my life.
Dün gece hayatımda geçirdiğim en güzel geceydi.
I just had the most vivid and powerful dream of my life.
Hayatımın en canlı ve en güçlü rüyasını gördüm.
Me, I spent most of my whole life in the same spot.
Ben hayatımın hemen hemen hepsini aynı yerde geçirdim. Çok da farketmiyordu.
It was the most humiliating experience of my life.
Hayatımın en acılı ve aşağılayıcı deneyimi oldu.
This was the most exciting day of my life.
Bu ömrümdeki en heyecanlı günlerden biriydi.
This is the third thing I'm the most well known for... because this was made into a major full-length animated cartoon... which was an embarrassment to me for the rest of my life.
Bu, en ünlü üçüncü çalışmam. Çünkü hayatım boyunca bana utanç kaynağı olacak büyük bir çizgi animasyon için yapılmıştı.
But I want you all to know that serving as your Captain has been the most extraordinary experience of my life.
Ama, sizler ile görev yapmanın, hayatım boyunca edinmiş olduğum en sıra dışı tecrübe olduğunu söylemek isterim.
I have dealt with the Cardassians most of my professional life.
Meslek hayatımın çoğunda Kardasyanlılarla uğraştım.
It was the most embarrassing day of my life.
Hayatımın en utandırıcı anıydı.
I realised that I've spent most of my adult life trying to protect myself from exactly this situation.
Yetişkin hayatımın çoğunu, kendimi tam olarak böyle bir durumdan korumakla geçirdiğimi fark ettim.
That was the single most satisfying sexual experience of my life.
Fena değildi ha? Bu hayatımın en tatmin edici cinsel deneyimiydi.
I guess this is the most exciting time of my life.
Sanırım bu hayatımdaki en eğlenceli dönemdi.
And, considering Mr Collins'character and situation in life, I'm convinced my chance of happiness with him is as fair as most who enter the marriage state.
Mr Collins'in karakterini ve mevkisini düşünecek olursak, inanıyorum ki onunla mutlu olma şansım diğer bütün evlenenlerle aynı.
But I've been a security officer most of my humanoid existence and in all that time, I've never found it necessary to fire a weapon or take a life.
Ama insansı halimin çoğunu güvenlik görevlisi olarak geçirdim. Tüm bu süre boyunca ateş etmek veya can almak için asla bir silaha gerek duymadım.
Of all the people and things I hated my whole life, the one I hated most was me.
Bütün hayatımdan nefret etmeme sebeb bütün insanlara, şeylere sebeb en çok nefret ettiğim kendimdi.
My father... was a hardworking man most of his life... not that I can say the same for myself.
Babam çok çalışkan bir adamdı ama bunu kendim için söyleyemem.
I'm enjoying one of the most peaceful moments of my life.
Ömrümdeki en huzurlu anlardan birinin keyfini çıkarıyorum.
It was the most humiliating moment of my life.
Hiç bu kadar utanmamıştım.
This is the most glorious night of my life.
Bu hayatımın en müthiş gecesi.
Listen, you are one of my favorite people and the most beautiful woman I've ever known in real life.
Beni dinle, en sevdiğim kişilerden birisin ve de gerçek hayatta tanıdığım en güzel kadınsın.
Well, not much happens to me... but I once had dinner with a movie star... and it was the most wonderful night of my life.
Böyle şeyler başıma çok gelmese de bir gece ünlü biriyle akşam yemeği yemiştim hayatımda geçirdiğim en güzel geceydi.
most of them 115
most of us 33
most of all 127
most of the time 326
most of it 102
most of' em 17
of my life 25
my life is in your hands 16
my life 415
my life sucks 24
most of us 33
most of all 127
most of the time 326
most of it 102
most of' em 17
of my life 25
my life is in your hands 16
my life 415
my life sucks 24
my life is ruined 24
my life is over 106
my life is here 22
my life is 19
most wanted 16
most people don't 23
most people 94
most definitely 69
most days 56
most interesting 19
my life is over 106
my life is here 22
my life is 19
most wanted 16
most people don't 23
most people 94
most definitely 69
most days 56
most interesting 19
most important 37
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most times 18
most kind 19
most likely 309
most nights 17
most probably 17
most importantly 190
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most times 18
most kind 19
most likely 309
most nights 17
most probably 17
most importantly 190