English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ M ] / My office

My office traduction Turc

11,820 traduction parallèle
My office! Now!
Hemen!
I'm going to work in Kenya. And I'll be back in my office in Bangkok. And I promise you I will help you in any way.
Kenya'da çalışacağım ve Bangkok'taki ofisime döndüğümde seni temin ederim sana her halükarda yardım edeceğim.
Finish this up and come see me in my office.
Şunu bitir ve ofisime, beni görmeye gel.
Go lock yourself in my office.
Kendini ofisime kilitleyebilirsin.
What are you doing here in my office?
Ofisimde ne arıyorsun?
Come on into my office here.
Ofisime geçelim.
Now wherever this leads, make sure it's away from my office.
Şimdi her nereye geldiyse, ofisimden uzak durduğundan emin ol.
You know, I mean, Robbie Wheirdicht and Calvin "The Golden Jet" Joyner in my office.
Robbie Wheirdicht ve Calvin "Altın Jet" Joyner benim ofisimde.
- My office, now!
- Ofisime.
Get out of my office.
Defol ofisimden.
Hey, champ, Kev, my office.
Şampiyon, Kev.
No, Carol, I just have some random guy's ashes in my office.
Hayır, Carol, sadece rasgele adamın var. Ofisimde küller
Well, can you stick him in my office for me?
Onu benim için ofisime sokabilir misin?
Like, if you grabbed every single strand, do you think that you could swing and then time it just right and grab all of those strands, then, like Tarzan, make it all the way to my office?
Her bir ipi yakaladıysan, Salınabildiğini düşünüyor musun Ve sonra doğru zamanı gelip tüm bu iplikçikleri kapın,
I spent three hours in my office this morning patching up one of Duke's men.
Bu sabah ofisimde Duke'ün adamlarından birini onarmak için tam üç saatimi harcadım.
I know you said you saw Roldan in my office?
Roldán ofisimdeyken söyledin biliyorum.
Is Wilson at her desk or is she moving her shit into my office?
Wilson hâlâ masasında mı, yoksa taşınmaya başlamış mı?
Get the fuck out of my office, you fucking nerd!
Defol ofisimden, kahrolası inek!
Brian, why don't you step into my office?
Brian neden ofisime geçmiyorsun?
Put her in my office.
- Ofisime götürün.
I hope you gentlemen don't mind, I need you to wait in my office for a brief moment.
Umarım sakıncası yoktur beyler, kısa bir süre ofisimde beklemeniz lazım.
- Somebody from my office.
- Ofisimden biri.
I'm in my office with Arlene.
- Arlene ile ofisimdeyim.
So, here's my office, the home of big ideas and genius.
İşte benim ofisim. Büyük düşüncelerin ve dehanın evi.
And I have this poster in my office that says,
Odamdaki bir posterde şu yazar...
You're in my office.
Ofisimdesin.
You're in my office.
Ofisimdesin. Artık güvendesin.
If you need me, I'll be in my office.
Bana ihtiyacın olursa, ofisimde olacağım.
But I spoke to her on the phone... From my office before she caught the bus.
Ama otobüse binmeden önce ofis telefonumdan konuştuk.
- My office.
- Benim ofis.
Could you step into my office here?
Ofisime gelir misiniz lütfen?
- Send a recording clerk to my office.
Odama bir zabıt katibi yollayın.
So I threw him out of my office, put him on a watch list but he disappeared and I suppose that's when Zobrist hired Sims.
Onu ofisimden kovdum, takip listesine aldırdım fakat ortadan kayboldu. Herhalde o dönemde Sims'i tuttu.
That's why my office has commissioned its own environmental review to compare with the E.P.A.'s audit.
Bu yüzden ofisim EPA'nın kontrolleriyle kıyas yapmak için kendi çevre teftişini yaptı.
My office is in constant contact with Mayor Roberts and Police Commissioner Brown.
Ofisim, belediye başkanı Roberts ve emniyet müdürü Brown ile sürekli temas halinde.
My office has commissioned its own environmental review to compare with the EPA's audit.
Ofisim, EPA'nın kontrolleriyle kıyas yapmak için kendi çevre teftişini yaptı.
How's my office?
Ofisim nasıl?
'Cause I was under the impression when you stood in my office and you looked me in the eye, that you made me a goddamn commitment!
Çünkü ofisimde dikilip gözlerime baktığında bana verdiğin sözün etkisinde kalmıştım!
Listen... if you see anything strange out here, my office is right over there.
Dinle... Eğer burada garip bir şey görürseniz, Ofisim orada.
A decade of my life in this office in search of the truth.
Hayatımın on yılı, bu ofiste gerçeği aramakla geçti.
I spent half my damn middle school years in his principal's office.
- Ortaokul yıllarımın yarısını onun ofisinde geçirdim.
So I volunteer in the office for my free period which I know sounds totally lame but is actually kind of cool and fun in its own weird way, sort of.
Boş zamanlarımda ofiste çalışmaya gönüllü oluyorum. Kulağa ahmakça geldiğini biliyorum ama aslında tuhaf bir şekilde bu oldukça eğlenceli bir iş.
Oh, my God, the office.
Aman Tanrım, ofis.
But he's my unbearable boss who is now going to tell the entire goddamn office that my wife can't get through a single dinner without bringing up our personal family problems.
Ama şimdi o tüm ofise karımın ailesel sorunlarımızı tek akşamlık da olsa yemeğe yansıtmadan gelemediğini söyleyecek olan katlanılmaz patronum.
I'm gonna send one of my guys over to ibis's office and see if they can get some answers in person.
Adamlarımdan birini Ibis ofisine gönderip şahsen cevap almaya çalışacağız.
We don't have to wait to get into my office.
Ofisime geçip zaman kaybetmek zorunda değiliz.
My dad was able to get him to drop the charges if I went to the recruiter's office the next day.
Babam suçlamaları bırakmasını sağladı. Ertesi gün işe alım görevlisine gitseydim.
Oh, well, I had stopped at our old office and the security gentlemen did mention that you were now the curator of my estate.
Eski ofise uğradım ve güvenlik, servetimden artık senin sorumlu olduğunu söyledi.
I used to have my own office.
Benim de ofisim vardı.
Now my brother is just an ordinary man flying a desk in some boring office.
Kardeşim artık sıkıcı bir ofiste masa başında sıradan bir adam.
Wait for my call in the telegraph office.
Telgraf ofisinde çağrımı bekle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]