No way out traduction Turc
2,714 traduction parallèle
There's no way out of it, sir.
Bir çıkış yolu yok, efendim.
And I'm telling you, there's no way out. Well, I'm Snow.
- Sana söylüyorum, buradan çıkış yolu yok.
Now, here I am, trapped, with no way out.
Şimdi de buradayım işte çıkış yolu olmayan bir yerde hapisim.
There's no way out.
Buradan çıkış yok.
- There's no way out of it.
Başka çıkış yolu yoktu.
Trapped in an unforgiving mountain wilderness with no way out.
Çıkışı olmayan bir dağda kapana kısıldılar.
There is no way out of here.
Buradan çıkış yok.
There is no way out of here.
- Buradan çıkmanın bir yolu yok.
I've lived there for so long, it feels like there's no way out.
Burada okadar uzun yaşadım ki, sanki hiç kaçış yokmuş gibi geliyor.
- There's no way out.
- Dışarı çıkmak için bir yol yok.
Nice and simple, no way out.
Basit ve güzel, Kaçması imkansız.
There was no way out for me.
Benim için çıkış yoktu.
And there's no way out for him.
Ve onun için de bir çıkış olmayacak.
There was no way out for me, and there's no way out for him.
Benim için başka yol yoktu, ve onun için de başka bir yol olmayacak.
Lester said there was no way out for his next victim ;
Lester, sıradaki kurbanının gidebilecek başka yolu olmadığını söyledi ;
I have no way out!
Hiç kaçış yolu yok!
There is no way out of it!
Bunu atlatmanın bir yolu yok!
You feel like there's no way that you can go out and do all the great things that you're destined to do,'cause your family's holding you back.
Kaderinde olan tüm bu harika şeyleri yapmanın hiçbir yolu yok gibi hissediyorsun. Çünkü ailenin sana engel olduğunu düşünüyorsun.
There's no other way out of this.
Bu işten başka türlü kurtulamazsın.
No wonder you wanted us out of the way.
Bizi yoldan çekmek istemene şaşmamak gerek.
There's no way out of there.
- Arkada bir yol yoktu.
There's no other way out for me.
- Benim için başka yol yok.
There's no way out.
Kaçış yoktur bundan.
No, no, listen. Mike is on his way out, all right?
Mike'ın işi bitecek, tamam mı?
There's no way you're getting it out of there.
Onu oradan çıkarmanıza imkan yok.
There is no way to get the people, out of the holding cell and up to the landing platform.
Halkı hücreden çıkarıp, yukarıdaki iniş alanına çıkartmanın bir yolu yok.
If she's helping you study, there's no way we're going to be able to bail you out.
Eğer derslerinde sana yardım ederse paçanı kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey kalmaz.
No way, man. Those places creep me out. Besides, I get to stay here and pick up fish crap and water.
Ben gelemem, korkarım burda kalmam lazım balıklarım öldü
There was no way she wouldn't find out.
Hiç bir zaman öğrenemeyecekti.
I take it there's no way to have the chancellor pull out of the festival?
Anladığım kadarıyla, Şansölyeyi festivalden uzak tutmanın bir yolu yok.
Somebody needs to run interference because there's no way he can get out there in front of everybody and introduce me.
Birinin bana yardımcı olması gerek çünkü herkesin önünde çıkabilmesine ve beni takdim etmesine imkan yok.
All that time I was sitting there, tied up, not sure if I was gonna live or die, one thing I was sure of, there was no way my father was gonna pay a dime of his hard-earned money to get me out of this.
Orada bağlı oturduğum tüm zaman boyunca, yaşayıp yaşamayacağımdan emin değildim, emin olduğum tek şey, babamın beni kurtarmak için zor kazanılmış parasından tek kuruş bile vermeyeceğiydi.
If he figured it out up there, there's no way that kid's gonna risk bringing them back.
Eğer orada farkına varmışsa, çocuk o malları buraya getirmiş olamaz.
But there's no way out.
- Ama yapabileceğim bir şey yok.
- I can't get out of the salon lease, which means there is no way to free up Angelo's money.
- Kuaförün kira sözleşmesini iptal ettiremiyorum. Yani, Angelo'nun parasını geri almamızın hiçbir yolu yok.
All right, look. Haskell, I don't want to freak Eden out, but there's no way we're gonna make it to the hospital.
Haskell, Eden'i korkutmak istemiyorum ama hastaneye yetişemeyeceğiz.
Look, whoever's out there, there's no way they could know about this place.
Dinle, dışarıda kim olursa olsun, bu yerden çıkış olmadığını biliyor olmalı.
Gold or no gold, we've still got to find another way out of here.
Altın var ya da yok, Hala bir çıkış yolu bulmamız gerek.
There's no way we're gonna make it out of here!
Hayatta buradan çıkamayız!
I just found out the hard way that I've got no leverage over the courier in there.
Az önce içerideki kurye üzerinde hiçbir iltimasımın olmadığını öğrendim.
I have no other option and things just turn out that way.
Başka seçeneğim olmayınca işler böyle gelişti.
No way they're getting out of here.
Buradan çıkamayacaklar.
Why do you think I followed you all the way out to Arthur Avenue so no one would see us?
Arthur Caddesi boyunca seni neden takip ettim sanıyorsun? Görülmemen için.
So everyone please no need to go out of the way for me.
Hepinize söylüyorum,... kimsenin benden çekinmesi gerekmiyor.
- No way. This guy better watch out that I don't find him, man.
Şu andan itibaren o herif dua etsin de onu bulamayayım.
No way he'll get out. - Not on three counts of murder.
- Üç cinayetle kurtulmasının imkânı yok.
Because until now, no one had figured out a safe and economical way to extract it.
Çünkü şu ana kadar, bunu çıkarmanın güvenli ve ekonomik yolunu kimse bulamamıştı.
There is really no way that I am going to talk you out of this, is there?
Seni bundan vazgeçirmemin gerçekten bir yolu yok değil mi?
No deal. Stay out of my way, Brad.
Anlaşma felan yok.Yolumdan çekil Brad.
No way. Dude, you're freaking me out.
Dostum, beni çıldırtıyorsun.
No, what I need you to do, is to stay back and keep out of my way.
Hayır, senden geride durup yolumdan çekilmeni istiyorum.
no way 8009
no way in hell 44
way out 21
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
no way in hell 44
way out 21
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
outstanding 214
out of interest 20
out of town 49
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
outstanding 214
out of interest 20
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of respect 50
out of my sight 38
out like a light 17
out of my house 22
out of mind 55
out of time 18
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of respect 50
out of my sight 38
out like a light 17
out of my house 22
out of mind 55
out of time 18