Not the face traduction Turc
1,505 traduction parallèle
No, not the face!
Hayır, hayır.
- Not the face, he's too cute. ²
- Yüzüne vurma! Çok şirin..
Just not in the face.
Ama yüzüne karşı değil.
- I would not be able... to show my face back home if I missed this chance... to thank you for all that you've done for the military men and women and their families.
Ordu ve aileler icin yaptıklarınızdan ötürü tesekkür fırsatını kacırsam evdekilerin yüzüne bakamazdım.
If you shoot me you will see my face every night for the rest of your life whether I turn around or not.
Beni vuracaksan ömrünün geri kalanı boyunca yüzüm gözünün önüne gelecek. Arkamı dönsem de dönmesem de.
I don't know, you know, conservative culture like Japan Reynolds gets her to confess that he's not the rapist family could lose face.
Japonya gibi muhafazakar bir kültürde Reynolds kıza suçsuz olduğunu itiraf ettirmişse, kızın ailesi mahçup düşecektir.
Not really, the hood he was wearing blocked his face.
Pek sayılmaz. Kapşonu yüzünü kapatıyordu.
The shaving the Sweathog's face, not the breaking mirrors with your brains.
adamın suratını tıraş etmek Adamın suratını tıraş etmek yani, kafasını değil..
That's not the first time I've seen that face.
Bu yüzü daha önce gördüğümden kesinlikle eminim.
Some politically correct doctors will tell you that it's impossible to get infected by a toilet seat. But they'll also tell you not to use the same bath towels to dry your crotch and your face during an outbreak.
Bazı kurnaz doktorlar, tuvalet oturağından herpes kapmanızın imkânsız olduğunu söyleyeceklerdir fakat hastalık ortaya çıktığında apış aranızla yüzünüzü aynı havluyla kurulamamanızı söylerler.
I would not publish a picture of the University President stuffing his face with key lime pie at the Drama Club bake sale.
Üniversite başkanının Tiyatro Kulübü pasta satışında kafasını limonlu turtaya gömdüğü bir fotoğrafı yayınlamam.
Not in the face!
Yüz olmaz!
You went all the way to the Pegasus galaxy, had a face to face encounter with a full-blown ascended being, came away with not one, but two Gate addresses, and they both turn out to be dead ends?
Pegasus Galaksisi'ne tüm o yolu kat ettiniz, tamamen ortaya çıkmış, yükselmiş bir varlıkla yüz yüze bir karşılaşma yaşadınız, bir değil, iki geçit adresiyle geldiniz ve ikisi de çıkmaz yolmuş, öyle mi?
Why don't you just face the fact they're not out there?
Neden onların burada bir yerde olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelmiyorsun?
You ruined my chances with lord vere. You could not bear the thought that I would be raised into circles where you dare not show your face.
Annemin ölümünden sonra, gömüldükten sonra, kendimi senden soyutlayacağım.
The power getting to the flux capacitor, but feedback is not feeding back into the feedback face.
Güç, "akım kapasitörü" ne ulaşıyor, fakat geri besleme, geri besleme yüzünü geri beslemiyor.
The heart of a girl in love beats on her face, not in the chest.
Bir kız aşık olursa bu onun yüzünden okunur zaten. Kalbine inmek gerekmez.
I must face and tell them that the hatred or not even speak.
Onlarla yüzleşmek zorundaydım ve onlara, onlardan ölesiye nefret ettiğimi söylemeliydim ya da onlarla konuşmamalıydım.
We're not exactly face to face, if you get the picture.
Yüz yüze değildik, anlayabilirsen.
We will not hide or cower in the face of outlaws.
O haydutlar yüzünden kaçıp saklanmayacağız.
not fair, why don't i get the cool stuff it's not anything cool, it's scary but you should do see the look on Zane's face this isn't funny, we've got to keep this as a secret, from everyone
Adil değil, o harika şeye ben neden sahip değilim. Bu harika birşey değil, bu korkunç. Ama Zane'nin yüzündeki bakışı görmeliydiniz.
L'm not wearing a vest, so anywhere but the face please.
Çelik yelek giymiyorum, bu yüzden yüzümden vurma lütfen.
You do remember repeatedly punching me in the face and accusing me of using heroin when I was not?
Yüzüme defalarca yumruk attığını ve yapmadığım halde beni eroin kullanmakla suçladığını hatırlıyor musun?
Jab, jab. I am not going to punch you in the face.
Yüzüne yumruk atmayacağım.
If it's not the clap, it's a botched face-lift.
Belsoğukluğuna da kapılmadan.
If that were true, sweet pea, you'd be writing for a newspaper not planting your face on the evening news.
Bu doğru olsaydı güzelim, gazetede yazıyor olurdun yüzünü akşam haberlerinde göstermezdin.
Not the most handsome guy in the world, but a face worth wearing.
Dünyadaki en yakışıklı adam değil, ama yine de kullanmaya değer bir yüz.
Not many people can face what you did and... make it out the other side.
Orada yaptığınız ve yapmak zorunda kaldığınız şeyle birçok insan yüzleşemez.
" This note will not take effect unless the writer has the person's face in their mind when writing his or her name.
"Yazan kişi, ismini yazdığı kişinin yüzünü aklında canlandırmazsa bu defter işe yaramaz."
Not the first face you see.
Gördüğün ilk surat değil.
Certainly not Jake, because let's face it, his best hope of a steady income is if missing the toilet becomes a professional sport.
Kesinlikle Jake'e değil. Gerçekleri konuşalım, Onun en iyi umudu, tuvaleti ıskalamanın profesyonel spor sınıfına girmesi.
So at a certain point, you got to face the fact that it's not meant to be.
Yani belli bir noktada... gerçekle yüzleşip, olamayacağını anlıyorsun.
Not on the phone - face-to-face.
Telefonda olmaz.
If his name really isn't Hideki Ryuga and I try to kill him by writing his name in the Death Note. Hideki Ryuga The pop idol Ryuga's face will pop up in my head whether I want it to or not. and he may die instead.
Eğer onun adını Ölüm Defteri'ne yazasam ve adı gerçekten Ryuga Hideki ise bile Popçu Ryuga Hideki'nin yüzünün aklımda canlanması yüksek bir şans.
Well, i'm just saying that with the shape of your face, You're not doing yourself any favors. Do you think
Söylemek istediğim, yüzünün şekline bakarsak, kendine hiç iyilik etmiyorsun.
And from the look on your face, I'd say that's not your car.
... senin araban olmadığını söyleyebilirim.
But not like a coward on the phone.. .. say it on my face. I made him understand.
Ama bir korkak gibi telefonda degil yüzüme söyle.
But then I came to the understanding that the intent of this float was not to sensationalize teenage sex, but rather, to inform and educate so that young people can make responsible choices, because, Mr. Matthews, they face so many...
Ama sonra anladım ki bu serginin amacı genç seksi desteklemek değil... aksine bilgilendirmek, eğitmek ve gençlerin... mantıklı kararlar vermesini sağlamak, çünkü, Bay Matthews, o kadar çok...
Well, it's not so much what you said, but the skin on your face would kind of pull back, and al your eyes.
Söylemiş oldukların değil de, yüzünün gerilip, tek görebildiğim şeyin ; dişlerin, gözlerin ve..
- Oh, not in the face!
Yüzüme dokunma!
This note will not take effect unless the writer has the person's face in their mind when writing his / her name.
Eğer deftere isimleri yazan kişi yazdığı kişilerin yüzlerini bilmiyorsa ismi yazılan kişiler ölmez.
Don't hit me on the face anymore, or Karaca will not like me.
Yeter, yüzüme vurma, Karaca beğenmeyecek beni.
That would not be face towards the Earth, so that would be less of a concern.
Böyleleri Dünya'ya yönelmemiş olduğu için pek endişe uyandırmaz.
Even if a gamma-ray burst were to occur not 100 but 1000 light years away, the Earth could still face apocalyptic destruction.
100 değil, 1000 ışık yılı uzakta bile bir gamma-ışını patlaması olsa Dünya yine kıyametvari bir felâketle karşılaşabilir.
In a fight, you have to be careful not to break the little bones in your hand on someone's face.
Bir kavgada, dikkatli olmalısınız birisinin yüzüne vururken elinizin küçük kemiklerini kırmamalısınız.
Which means nobody out there can see in here, not unless their face is pressed up against the window.
Hiç kimse dışarıdan içerisini göremez demek oluyor suratını cama dayayıp bakmadığı sürece.
Not that I don't appreciate that flushed, blood-in-the-face look more than I used to, back before I became a vampire.
Kızaran surata hücum eden kandan, vampir olmadan önceki kadar hoşlanmadığımdan değil.
So would you slap me across the face so he can see You're not into guys who'd feed you lines?
Bu yüzden senin erkeklerle ilgilenmediğini anlaması için... beni tokatlar mısın?
One day it's all about not selling out, being an artist Next day, you just want your face in the paper
Bir gün, kendini satmamış bir sanatçı olmak istiyorsun, ertesi gün ise yalnızca yüzünün gazete olmasını.
I really could not face the Emperor like this.
Bu şekilde İmparator'un karşısına çıkamam.
It was a truth she could not yet stare in the face.
Bu, şu ana kadar yüzleşemediği bir gerçekti.
not the other way around 149
not theirs 49
not them 143
not the car 19
not the same 35
not the whole time 20
not the time 34
not the same thing 25
not the first time 27
not then 69
not theirs 49
not them 143
not the car 19
not the same 35
not the whole time 20
not the time 34
not the same thing 25
not the first time 27
not then 69
not the only one 18
not there 286
not these 16
not the cops 17
not the hair 16
not the point 42
not the other way round 20
not the police 27
not the 113
the face 57
not there 286
not these 16
not the cops 17
not the hair 16
not the point 42
not the other way round 20
not the police 27
not the 113
the face 57
face 1222
facebook 123
faces 62
face it 390
faced 175
face your fears 19
face me 51
face to face 80
face down 100
face the wall 60
facebook 123
faces 62
face it 390
faced 175
face your fears 19
face me 51
face to face 80
face down 100
face the wall 60