One afternoon traduction Turc
633 traduction parallèle
You've had enough kissing for one afternoon.
Bu öğleden sonrası için yeterince öpülmediğini mi düşünüyorsun?
And someday I'll make twice that much in one afternoon.
Bazı günler bir gün içinde iki katını kazandım.
One afternoon as the boy sat deeply engrossed in his favourite su...
Bir akşamüstü çocuk en sevdiği şeye dalmışken...
Drove off one afternoon without saying a word.
Bir öğleden sonra, tek kelime söylemeden, çekip gitti.
I guess you've had enough for one afternoon.
Sanırım sen öğleden beri yeterince daralmışsındır.
- Yes, one afternoon.
- Evet, bir öğleden sonra.
We'd been going together about a month or so... and then one afternoon, he came in and said he was leaving town... just like that.
Bir ay falan çıkmıştık ve sonra bir öğlen geldi ve kasabadan ayrıldığını söyledi aynen böyle oldu.
I got around one afternoon in Sausalito.
Bir öğleden sonra Sausalito'da dolaştım.
I was almost resigned to its being an impossibility when one afternoon, at a moment when my thoughts were furthest from the subject fate took a hand.
İmkansızlığından dolayı neredeyse vazgeçmek üzereydim ki bir öğleden sonra, mevzu aklımın ucundan bile geçmezken kader yardım eli uzattı.
My sister did all that in one afternoon?
Hepsini bir günde mi yaptı?
But I nailed him one afternoon...
Ama bir akşamüstü,..
Well, one afternoon he and I were sparring in the gym.
Bir gün öğleden sonra... spor salonunda maç yapıyorduk.
One afternoon, while I waited for him in vain in that room, I realised for the first time that I wasn't in control of my feelings, as I'd always believed.
Bir öğleden sonra o odada boş yere onu beklediğimde ilk kez fark ettim ki hep inandığım duygularımı kontrol edemiyordum.
Well, I think I've had enough of the unknown for one afternoon.
Sanırım bir öğleden sonrası için bu kadar bilinmeyen bana yeter.
It's funny. Funny how we got to be so friendly in one afternoon.
Bir gün içinde bu kadar samimi olmamız ne ilginç.
Then one afternoon when her daughter was out shopping... you were alone with the old lady, she fell down the spiral backstairs... and broke her neck.
Bir öğleden sonra kızı alışverişteyken yaşlı kadınla yalnızdınız ve döner merdivenden düşüp boynunu kırdı.
One afternoon, maybe three weeks ago.
Bir öğleden sonra, belki üç hafta önce.
And that you called in to see the Count one afternoon.
Kontu görmek için uğradığını söylüyor.
We don't wanna take all afternoon to set one dance.
Bir dans için bütün günümüzü harcamayalım.
You'll have one hour to yourself each afternoon and your evenings after 7.
Her öğlesonu ve akşam 7'den sonra bir saat zamanın olur.
Same one that peeked out through the bushes this afternoon?
Bu öğlen çalıların içinden fırlayan kişi miydi?
But I'd never realized till this afternoon that you had a teacher... and a very handsome one, I understand.
Ama bir şan hocan olduğunu daha bu akşam öğrendim. Hem de anladığıma göre çok yakışıklı bir hocaymış.
Now, Alice, before we're married this afternoon... there's one thing we must have clear.
Bak Alice, evlenmeden önce bir şeyi iyice anlamamız gerekiyor.
One always sweats the big drop on the morning of an afternoon.
İnsan en çok sabah ve akşamları terler.
I understand Gallardo has one more contract to fulfill — the corrida next Sunday afternoon.
Gallardo'nun pazar gün ki müsabaya çıkacağını biliyorum - sözleşmesi devam ediyor.
This is my last afternoon out there... but it'll be one they'll never forget.
Bugün benim son günüm... Unutulmaz bir gün olucak.
I tell you, there is only one matador here this afternoon worth watching :
Bugün izlenmeye değer tek matador göreceksiniz :
This afternoon? I've had it for some time, but something always said, "Wait till he crashes through. Wait till he's made one success."
- Epeydir aklımdaydı ama içimden bir ses devamlı "İşleri yoluna koyana şeytanın bacağını kırana kadar bekle" deyip duruyordu.
Listen, you tell me at 11 : 30 at night... that this man went to one of 15 different houses this afternoon...
Dinle, gecenin11 : 30'inde bu adamın... öğleden sonra 15 farklı eve gittiğini sölüyorsun...
I must regret to inform you, the bearing manufacturer, Mr. Pulta... was one of the hostages executed at 2 : 00 this afternoon.
Üzülerek söylemeliyim ki, yatak üreticisi Bay Pulta... bu öğleden sonra 2 de öldürülen rehineler arasındaydı.
Now this here rake, it's the identical one you got from the garden this afternoon, now isn't it?
Şimdi bu tırmık, bu öğleden sonra bahçeden aldığının aynısı, şimdi değil mi?
One in the afternoon, one in the evening?
Biri öğleden sonra, diğeri akşam.
It all starts one wet afternoon about three years ago.
Her şey, üç yıl kadar önce, yağmurlu bir öğleden sonrasında başlar.
One hot afternoon, a reconnaissance plane from an advance air base... near the border of India scouted the Jap-infested jungle.
Sıcak bir öğleden sonra, Hindistan sınırındaki bir hava üssünden... kalkan keşif uçağı Japon istilasındaki ormanın üzerinde dolaşıyordu.
The time's set for 6 this afternoon on Burgino Bridge. One of them is coming. It's better I don't go because
Bu akşam saat 6'da Burgino köprüsüne, içlerinden biri gelecek.
I did have one other but I sold it earlier this afternoon.
Elimde bir tane daha vardı, fakat onu bu öğleden sonra az önce sattım.
I kept away as long as I could. And then, finally, one Sunday afternoon, I got the courage and went up to see him.
Elimden geldiğince uzak durdum sonrasında bir pazar günü cesaretimi topladım ve onu görmeye gittim.
Sitting here all afternoon with one limeade and two books, and you don't even play the game.
Bir limonata ve iki kitapla öğleden beri oturuyorsunuz oyunda oynadığınız yok.
That's one of the books I procured this afternoon.
- Bugün aldığım kitaplardan biri.
It seems that house on Staten Island... the one I saw... was burned down this afternoon.
Görünüşe göre Staten Island'daki ev, hani o görmüş olduğum bu akşamüstü yanmış.
But it all went one way that sunny afternoon.
Fakat o öğleden sonra her şey tek yönde ilerliyordu.
The effect ofZyra's passing should be felt about one o'clock on the afternoon of July 24th.
Zyra'nın geçişinin etkileri 24 Temmuz günü öğleden sonra saat 1 gibi hissedilmeye başlanacak.
Like this afternoon when that detective was prying around upstairs not one word out of her.
Bu öğleden sonra Detektifin üst katta soruşturma yapması sırasındaki davranışı gibi.
That's one thing I won't miss when I leave here : that afternoon sun.
Buradan gidince özlemeyeceğim tek şey : Öğleden sonra güneşi.
Don't thank me, I'd probably be thanking you or one of my friends for a very interesting afternoon!
Önemli değil, ilginç bir gün geçireceğime göre asıl ben sana teşekkür etmeliyim sevgili dostum.
The one who's been carrying you around all afternoon.
Bütün gün seni oradan oraya taşıyan mahkûm.
This favorite murderess of yours... the one you were telling us about the other afternoon, is she an instance?
Şu sizin en sevdiğiniz katil hani geçen gün bahsettiğiniz, o da öyle biri mi?
No one's been here all afternoon.
Bütün öğleden sonrası boyunca hiç kimse gelmedi.
One August afternoon our 2 lovers went for a ride in the nearby woods
Bir Ağustos ikindisi, iki aşığımız ormanın yakınlarında bisiklet gezisine çıktılar.
Each of you is to select one man from your company... place him under arrest and have him appear before a general court martial... no later than 1500 hours this afternoon.
Her biriniz bölüklerinizden birer adam seçeceksiniz... onu tutuklayacak ve bu öğlenden sonra 15 : 00'da yapılacak... askeri mahkemeye çıkartacaksınız.
Late one summer, as she was accustomed to do every Saturday afternoon,
Bir yaz sonu, her Cumartesi öğleden sonra yaptığı gibi,