One and only traduction Turc
10,064 traduction parallèle
- That's one and only to you, asshole.
- Senin için sadece bir tanesi var, göt herif.
That saving them was... the one and only hope you had?
Sahip olmak istediğin tek şeyi....kurtarmayı?
The one and only me.
Bir tek Ben.
You have robbed us both with your witchery... Forfeited the one and only human freedom, to love... To have truly chosen to love!
İkimizi de büyünle soydun biricik insan özgürlüğünü, sevmek için ve aşk için seçilmiş olmak için kaybettin!
And it only took as long as it did because I was also doing something for the one person who has the right to treat me like his associate but treats me like his partner anyway.
Bu kadar uzun sürdü çünkü aynı zamanda bana hem yardımcısı hem de ortağı gibi davranmaya hakkı olan birine yardım ediyordum.
He's got this online profile, and she is the only one who matched it, the only one.
Şu sitede bir profili vardı ve kız da onunla eşleşen tek kişiydi. Tek kişi!
Isaac who spoke only one name over and over in his delirium...
lütfen ve üzerinde sadece bir isim konuştu Isaac
One of you sent that video around, and there were only two of you there.
İçinizden birisi bu videoyu paylaştığı zaman her zaman orada sen de oluyorsun.
Except there's a lot more of them and only one of me.
Ne yazık ki onlardan çok var ama benden bir tane var.
And when our last founder finally mercifully passed to Heaven, one can only imagine how she and that corpse-botherer, Dr. Wainwright, disposed of the body.
Ve nihayet son kurucumuz merhametle Cennet'e göçtüğünde O ve ceset musallatı Dr. Wainwright'ın kurucumuzun bedenini nasıl kullandıkları yalnız hayal edilebilir.
And what if I want only one thing?
Ya ben sadece tek bir şeyi istiyorsam?
And there is never, not ever, only one man or woman for us.
Ve orada hiçbir zaman asla ve asla, bizim için yalnızca tek bir kadın veya adam yok.
So, since you're the only one I can tell and you're law-enforcement-adjacent, Rusty : I-I thought you might tell me where I stand.
Konuşabileceğim tek kişi olduğuna göre ve polisle de yakın ilişkilerin olduğundan belki bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilirsin diye düşündüm.
You are here for one thing and one thing only, and that is to attend to my child's injuries, to help my daughter.
Tek bir nedenden dolayı buradasın. Yaralarını iyileştirip kızıma yardım etmek için.
That's not true. I only slept with one intern, and I have an awesome name.
Sadece tek bir intörnle yattım ve harika bir adım var.
They say you have two legs, and you are only pretending that one is amputated.
İki bacağın olduğunu ama birisi ampute edilmiş gibi davrandığını söylüyorlar.
I just got off the phone with the landlord, and Christa's name is the only one on the lease.
Az önce telefonda ev sahibiyle konuştum. Kontratta sadece Christa'nın adı var.
And I guess there's only one thing left to say.
O zaman geriye söylenecek tek bir şey kaldı.
You're the only one who will get past their feelings and do what is necessary...
Gerekeni yapmak için duygularını göz ardı edebilecek bir tek sen varsın.
Vegas is fun, but you go enough, and you realize it only ends one way.
Vegas eğlencelidir ama yeterince gidersen sadece tek şekilde bittiğini fark edersin.
No, there is only one way to bring Father back, and it's in my hands.
Hayır, Babamızı getirmenin tek yolu bu. ve bu benim elimde bulunuyor.
I hunted down the man who killed my mother, but in doing so, I opened up our world to new threats, and I am the only one fast enough to stop them.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
Only one way in and one way out.
Giriş çıkışın tek yolu burası.
There's only one way to put an end to all this Ash, and you know it.
Tüm bunlara son vermenin tek bir yolu var ve sen bunu biliyorsun Ash.
What I have done... what I do from here forth is driven by only one intention- - to stop the bloodshed and oppression of my people.
Yaptığım şu andan itibaren yapacağım tek bir amaç uğruna olacak. Kan akmasına ve halkımın baskı görmesine son vermek istiyorum.
And you're the only one who can help me.
Ve yardım edebilecek tek kişisin.
Not only is she one of the Bureau's top consultants on serial-murder cases, but some of you may know her as a best-selling author and television pundit.
Sadece seri cinayet vakalarındaki Büro'nun en iyi danışmalarından biri değil, aynı zamanda kendisini en çok satan yazar ve televizyonda uzman olarak tanırsınız.
Sir, with respect, when the people you trust the most are all on one side and you're the only one on the other what does that make you?
Efendim saygısızlık etmek istemem ama güvendiğiniz herkes bir tarafta siz başka taraftaysanız bu sizi ne yapar?
They hold on to you so... so tight that you can't breathe, and... - ♪ If I had all my yesterdays ♪ - and then there's only one way out.
Öyle sıkı yapışırlar ki nefes alamazsın ve sonra tek bir çıkış yolu vardır.
I called every lawyer from this case, and you're the only one that called me back.
Bu davada çalışan tüm avukatları aradım ve geri arayan tek kişi sendin.
And I know I'm not the only one.
Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum.
And since A.J. is only living here now that Callie's not... that can only mean one thing, right?
Ve A.J.'in burada kalmasından beri Callie'nin kalmadığını ki bu bir tek anlama gelir değil mi?
I know you think you're all high and mighty, last time I checked, there's only one Lord on this planet.
Azametli olduğunu düşünüyorsun biliyorum, en son baktığım da bu gezegende tek Rab vardı.
We only have one shot, and we have to leave tomorrow.
Tek şansımız var, yarın gitmeliyiz.
And only one of those options works for us.
Bu seçeneklerden sadece biri işimize yarar.
Because you only had one dumb barrette and silver spray that hurt my eyes.
Çünkü sadece aptalca bir tokan var ve gümüş sprey gözlerime zarar veriyor.
And there's only one person I know who had access. Dr. Garner?
Ve deftere erişimi olduğunu bildiğim tek bir insan var.
Well, I admit that reconnecting with the son and daughter of one of my dearest friends is not... the only reason that I wanted to see you.
Kabul etmeliyim ki yakın arkadaşımın çocuklarıyla hasret gidermek sizi görmek istememin tek sebebi değildi.
I'm the only one that can read the data and get us to the extraction point.
Verileri okuyabilen ve çıkış noktasını bulabilen tek kişi benim.
The Cyrus I knew was an animal, a monster who cared about one thing and one thing only... getting it done.
Benim bildiğim Cyrus bir hayvandı. Sadece ve sadece bir şeyi takardı. İşlerini halletmeyi.
And if I'm being honest, you're probably the only one who doesn't deserve to be.
Ve açık konuşayım bence olmayı en haketmeyen kişi sensin.
- Accusing Ken, and I am the only one who could save that baby.
- Ben söylerim. ... Ken'i suçlamak... ve ben o bebeği kurtarabilecek tek kişiyim.
And I'm not the only one that hates him.
Hem ondan nefret eden tek kişi ben değilim.
Only one that matters... The man who owns the purse strings and our guest of honor.
Tek önemli olan kesenin ağzını açık tutan adam.
And I've only one question to ask you.
Sana soracak sadece bir sorum var.
And now I only have one.
Şimdi sadece bir tane var.
I'm the only one who knows this place, knows his things, and I need to keep doing something.
Bu yeri, onun eşyalarını bilen bir tek ben varım hem bir şeylerle meşgul olmalıyım.
And it's the only way I'll ever get my knights to stand up to Merlin and the Dark One.
Şövalyelerimi Merlin ve Karanlık Olan'a saldırtmanın tek yolu bu.
I only ever saw one person make a sacrifice like that, and it was your father.
Böyle bir fedakarlıkta bulunan bir kişi gördüm, o da babandı.
And you not only didn't sell your car, but Avery bought another one.
Arabanı satmadın, üstelik Avery yeni bir araba aldı.
And between the hours of midnight and 4 : 00 A.M. last night, collating all the security footage from the neighborhood, we can find only one car driving up and down the road leading to the residence.
Mahalleden dün gece 12 : 00 ile 4 : 00 arasında çekilmiş tüm güvenlik görüntülerini topladık. Eve giden yolda gidip gelen sadece tek bir araba bulduk.
one and two 35
one and done 17
one and a half 30
one and the same 45
one and all 58
and only then 44
and only you 38
and only 43
only 1631
only you 239
one and done 17
one and a half 30
one and the same 45
one and all 58
and only then 44
and only you 38
and only 43
only 1631
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only if you want to 26
only better 42
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only this time 157
only two 46
only one 202
only in america 16
only better 42
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only this time 157
only two 46
only one 202
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21
only problem is 60
only problem 18
only worse 25
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21
only problem is 60
only problem 18
only worse 25