English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / One thousand

One thousand traduction Turc

1,610 traduction parallèle
I'll get a job that pays one thousand "reais".
1.000 reaiS kazandıran bir iş bulacağım.
One thousand dollars.
Bin dolar.
One Thousand Unexpected Dangers For Baby.
Bin Beklenmeyen Bebek için tehlikeler
- One thousand..
- 1000...
- One thousand...
- 1 000...
One thousand, three hundred and seventy-three.
1,373.
Our daily finishing capacity is one thousand NS5's.
- Gunluk kapasitemiz 1000 NS-5 dir.
- Mr Burgundy? - One thousand three.
- Sayın Burgundy - 1003
One thousand fountains.
Bin tane çeşme.
- One thousand.
- Binlerce.
One thousand steps high, two thousand steps wide.
Ne içeri girmek kolaydı ne de dışarı çıkmak.
One thousand, three hundred and three point five one seven times.
Bin üçyüz üç nokta beşyüz on yedi kere.
- One thousand euros each?
- Kişi başı 1000 mi?
A farmer's son and an industrialist's one will be equal in this school, you will be the future elite of a one thousand years old reich.
Bir çiftçinin oğlu ve bir fabrikatörün oğlu bu okulda eşit olacak,... sizler gelecek elitleri olacaksınız, bin yıllık eski imparatorluğun.
It's the corner of one thousand franc note.
Bin franklık bir banknot parçası.
One thousand plus stamps.
1.000 artı pullar.
You'd have me believe he agreed to convey the field for a paltry one thousand?
Değersiz bir binlik için araziyi devretmeyi kabul ettiğine beni inandırıyorsunuz.
- One thousand.
- 1.000.
One thousand men?
Bin adam?
04, 00 : 04 : 34 : 04, with slopes of two and one half to one, 04, 00 : 04 : 35 : 16, one hundred twelve feet high, 16, 00 : 04 : 37 : 16, and a twelve-thousand acre water surface. 16, 00 : 04 : 40 : 16, Well, it won't hold.
Ve siz hala 21.5'a 1 ivmesi olan, 35 metre uzunluğunda ve de 48.000 dönümlük suya... yüzeyi yakın arazinin aşınmaya meyilli hattına... baraj yapmak teklifinde bulunuyorsunuz.
I'll give you a thousand bucks, you call the next one a strike.
Bir sonraki atışı vuruş verirsen sana 1000 dolar veririm. Dizlerim beni öldürüyor.
I'll give you a thousand bucks, you call the next one a strike.
Bir sonraki atışı vuruş verirsen sana 1000 dolar veririm.
Thousand bodies under my belt and I don't notice a live one.
Bin ceset incelemişimdir ama canlıyı ölüden ayırt edemiyorum. İlk gelen polis memuru da ayırt edememiş.
One hundred thousand people listen to his show every week.
Her hafta programını yüz bin kişi dinliyor.
Well, this one is under a thousand.
Bu, bin doların altında.
The odds against it were a thousand to one.
Böyle bir olayın oranı binde birmiş.
- A thousand to one?
- Binde bir?
What's a thousand to one?
Binde bir olan ne?
The odds of a shark attack against humans is like ten thousand to one.
Köpekbalıklarının insanlara saldırma olasılığı 10 binde 1.
Nurse, I need clean sheets right away to room one... thousand.
Hemşire, bin numaralı odaya derhal temiz çarşaf istiyorum.
One night, when I was a boy I saw a thousand stars fall out of the sky.
Küçükken bir gece... binlerce yıldızın kaydığını gördüm.
But supposing we could go back not just one generation, or two generations, or even three generations, but three hundred generations or three thousand to an ancestor who shared the world with the Neanderthals?
Ama varsayalım sadece bir kuşak,....... iki kuşak, üç kuşak değil,... üç yüz kuşak birden, hatta üç bin kuşak birden geri gidebilir.. ve dünyayı Neanderthaller ile paylaşan atalarımızı görebiliriz.
Jump back sixty thousand generations and we'd meet one of the first people to ever set foot outside Africa.
Altmış bin kuşak geri gidebilseydik,.. Afrika kıtası dışında yaşayan ilk insanla tanışabilirdik.
OK, a thousand nanograms equals one microgram.
Peki, bin nanogram bir mikrograma eşittir.
This girl or that girl went with a businessman for one night made a thousand bucks.
Bir kız oraya gitmiş, yaşlı bir işadamıyla birlikte olmuş binlerce dolar kazanmış.
There are one hundred thousand slaves in Rome... and they have all heard the story of Spartacus.
Roma'da yüz bin köle var... ve hepsi Spartacus'ün hikayesini duydu.
Now, I forgot that Sean wet his bed but if you got them up one morning out of every thousand if you loved them the way you say you do...
Sean'ın yatağını ıslattığını unutmuşum ama eğer onları sadece bir sabah uyandırsaydın eğer onları dediğin gibi sevseydin...
That's only about... Six hundred and twenty three thousand, one hundred pounds at today's prices.
Bu yalnızca yaklaşık bugünün fiyatlarına göre altıyüz yirmi üçbin yüz paund eder.
I've thought about it here a thousand times. At one point I stopped trying to understand it. Do you know why?
Bunu binlerce kez düşündüm ve bazı zamanlarda cevap bulmaya çalışmayı bıraktım.
Thousand one, thousand two...
Bin bir, bin iki...
Now, I have a number of questions I need to ask you, but I would imagine That you have a thousand and one questions that you'd like to ask me.
Siz sormam gereken birkaç soru var ama öyle sanıyorum ki sizin bana sormak istediğiniz binlerce soru var.
We'll make enough in one night to finance a thousand vacations.
Bir gecede bin tatil parası kazanabiliriz.
No, there's one who owes 100 thousand tomans
Hayır, 100 bin Tumanlık biri var.
One f'n thousand.
Lanet olası 1.000 dolar.
Wait a minute... 200 thousand euro for one picture?
Bekle bir dakika... 200 bin euro bir resim için?
Kill one man, and you may well terrorize ten thousand.
Bir adamı öldürürsen on bin kişiyi korkutabilirsin.
One minute I'm sitting with Kyle on the beach, the next it's three years later and I'm standing next to a mountain with a couple thousand strangers around me.
Bir dakika önce, Kyle ile kumsalda oturuyordum. Bir dakika sonra, aradan 3 yıl geçmiş bir şekilde binlerce yabancı ile bir dağda dikiliyordum.
And we know one picture is worth a thousand words.
Üstelik bir fotoğrafın bin kelime değerinde olduğunu biliyoruz.
Twelve thirty-one two-thousand and something, I can't see the year.
İkibin bilmem kaç. Yılını net göremiyorum.
Each one of these conditions is about a thousand-to-one shot.
Bu koşulların hepsi binde bir ihtimal.
Yeah, this one's an arrowhead, but this one's a shark's tooth, and, oh, not more than afew thousand years old.
Evet, bu bir ok başı ama bu bir köpekbalığı dişi. Birkaç bin yıllık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]