Open the case traduction Turc
374 traduction parallèle
If you'll kindly open the case, inspector.
Lütfen mahfazayı açar mısınız, Müfettiş.
I call upon the prosecution to open the case.
Savcıdan davayı açmasını rica ediyorum.
Open the case.
Çantayı aç.
I have been asked to open the case against the accused. In the matter of murder, we shall be bringing before the House clear evidence of poisoning.
Cinayet konusunda Senato'nun karşısına, zehirleme olayının kesin ve açık kanıtını getireceğiz.
- Open the case, Celeste.
- Çantayı aç Celeste.
Open the case and turn your back.
Kutuyu aç ve arkanı dön.
Everything is possible, but all the doctors who can open the case and appoint a procedure are no longer here.
Olabilir ama dosyanızı açıp bakım cetvelinizi hazırlayacak olan doktorlar burada yok.
Open the case!
Mahfazayı açın!
Open the case!
Davayı tekrar açın!
Open the case.
Kasayı aç.
All right, but I'm gonna open this case so wide that the voters will run you out of town.
Pekala, seçmenlerin seni şehrin dışına sürmelerini için bu davayı tekrar gündeme getireceğim.
I'm getting a real in with the family... and I'm developing an open-and-shut case.
Yavaş yavaş aileye giriyorum... tek celsede çözülmesini sağlayacağım.
Thank you, Professor I am not in the dark I see an open and shut case.
Teşekkür ederim Profesör Ben karanlıkta değilim açılmış ve kapanmış olan bir davayı görebiliyorum.
In a case like this, a secret vote is the only way to bring out into the open how we are all thinking.
Böyle bir durumda oyların gizli verilmesi hepimizin ne düşündüğünü açığa çıkartmanın tek yoludur.
The case is still open on the police books of a Connecticut city... and it may interest you to know that there are those... who still believe the accused man was guilty.
Dava Connecticut şehri polis dosyalarında hala açıktır ve sanığın suçlu olduğuna hala inananların olduğunu bilmek ilginizi çekebilir.
We'll open up a case of root beer, light the candles, then Frankovitch and his ukulele.
Bir kasa bira açarız, mumları yakarız sonra gitarıyla bizim Frankovitch.
Then I wait till the train goes over the bridge... in case her window is open and she should scream.
Kadının camının açık olması ve bağırması ihtimaline karşı tren köprüden geçene kadar bekleyeceğim.
It's what the law books call an open and shut case.
Hukukta buna kolayca sonuçlanacak dava denir.
Thanks. I'll leave the door open, just in case, huh?
Her ihtimale karşı kapıyı açık bırakıyorum, tamam mı?
Normally, to open a case like that you move the catches to the side.
Normalde böyle bir çantayı açmak için kilitleri kenara çekersin.
And then, "Open your case." He threw the gun in it and said,
Sonra da,'Çantanı aç.'dedi. Silahı çantam koydu ve...
The basket's open, the case is too Police won't say if there's a clue
# Sepeti açmışlar, dava da açılmış Polisler ipuçlarından bahsetmiyorlarmış #
You are dropping the case, aren't you, Holmes? Open that door.
- Davayı bırakıyorsun, değil mi?
If the chimpanzee keeps his mouth shut, the case stays open.
Eğer şempanze konuşmazsa, bu dava açıkta kalır.
I want you to open up the Terry Lennox case.
Şu Terry Lennox davasını açmanı istiyorum. Yeni bilgiler elde ettim.
This case has busted wide open and you're the patsy.
Seni yakalamış olarak götürmeliyim ve burada kurban sensin.
And in the case of, say, younger wives who might be open to romantic overtures as accomplices, I repeat, the families are not to be involved.
Suç ortağı olsunlar diye genç eşleriyle romantik ilişkilere girmeyi unutun. Tekrarlıyorum, aileler bu işe karışmayacak.
Maybe I'll leave the door open. In case he comes, we could hear him.
Geldiğinde duyabilelim diye kapıyı açık bıraksam iyi olur.
I won't be the one to argue his case, but in the interest of human charity, perhaps you should keep an open mind.
Carla, onu savunmak gibi olmasın ama biraz açık görüşlü olman insanlığın hayrına olur.
How did you open the girl's case?
Kızın muhafazasını nasıl açtınız?
Or his penknife he used to open the envelope... or the penknife case.
Veya zarf açacağı bıçağını veya evrak çantasını... bir yerlerde bırakmış olabilir.
The case is still open
Dava hala açık.
As this is clearly an open and shut case, I beg leave to bring a private prosecution against the defence counsel for wasting the court's time.
Açıkçası, çok kısa bir dava olduğu için, ve mahkemenin vaktini boşa harcamamak için, savunma makamına karşı özel bir takibattan feragat ediyorum.
I think sending two undercover police officers to this location may give us the break that'll crack this case wide open.
İki sivil polis gönderirsek bu olayı gün ışığına rahatlıkla çıkarabiliriz.
Well, why was the dispatch case forced open, for instance?
Evrak çantası neden zorlanarak açılmış mesela?
Surely, it would have been simpler to open Miss Durrant's suitcase, transfer the dispatch case unopened to his own suitcase, and get away rather than waste time forcing the lock.
Kilidi zorlayarak vakit kaybetmesindense, Bayan Durrant'ın valizini açıp evrak çantasını açmadan kendi valizine aktarması ve kaçması daha basit olurdu.
He will learn soon enough, that his open and shut case has the broken hinges.
Sonu başından belli olan davasının, kırık menteşeleri olduğunu yakında öğrenir zaten.
I'd blown the case wide open.
Davayı elime yüzüme bulaştırmıştım.
You were about to open the chest of a 6-year-old boy... to cure a case of diarrhea.
Altı yaşında bir çocuğun göğsünü açıp ishal tedavisi yapacaktın.
The Warren Commission thought they had an open-and-shut case.
Şuraya bir bakın. 544 Camp Sokağı.
We went there, hoping it would lead us to Hector Savage and lead us to a clue that would break the case wide open.
Hector Savage'a ulaşmak umuduyla oraya gittik. Davayı aydınlatacak bir ipucu bulmak amacıyla.
- That life is worth living. The polls are open till the end of recess. In case any of you have thought about this we'll hear final statements.
- hayatın yaşamaya değer olduğunu teneffüs sonuna kadar oylama devam edecek her neyse, bu konuda söylemek istediği bir şeyi olan biri var mı?
In the case of an ordinary lock that you open with a key it's not easy to measure how improbable the key is.
Anahtarla açılan sıradan bir kilit sözkonusu olduğunda, anahtarın ne derece olasılıksız olduğunu hesaplamak kolay değildir.
And the case is still open.
Dosya daha kapanmadı.
Tell him you think you may have broken the case wide open.
Ping'e de ki, belirsiz bir tarih için davayı erteleyebilirmişsin.
Where is the director with his key to open the blasted display case?
Nerde bu sandukayi açacak olan anahtar?
If you'll just open the display case and let us get hold of that medallion.
Eger vitrini açip madalyonu elde etmemize izin verirseniz!
The case remains open and unsolved.
Bu olay çözülemedi, ve olayın dosyası hala açık.
Open the fuckin'case.
Kasayı aç.
The decision by the D.A.'s office to re-open the 27-year-old murder case of Byron De La Beckwith continues to cause controversy.
Hinds Bölgesi Savcılığının, 27 yıllık Byron De La Beckwith davasını yeniden açması, tartışmalar yaratmaya devam ediyor.
If you'd like to re-open your case and call the State's psychiatrist...
Bayan Venable eğer davayı yenden başlatıp Eyalet psikiyatristlerini çağırmak isterseniz...
open the window 84
open the door 2669
open the gate 269
open the gates 106
open the damn door 76
open the trunk 45
open the box 45
open the safe 26
open the fucking door 115
open them 61
open the door 2669
open the gate 269
open the gates 106
open the damn door 76
open the trunk 45
open the box 45
open the safe 26
open the fucking door 115
open them 61
open the doors 75
open the bag 25
open the door now 39
open the hatch 29
open the 18
open the goddamn door 52
open the register 17
open the iris 28
open them up 18
the case 115
open the bag 25
open the door now 39
open the hatch 29
open the 18
open the goddamn door 52
open the register 17
open the iris 28
open them up 18
the case 115
the case is over 17
the case is closed 84
case 419
casey 1909
cases 98
case in point 102
case dismissed 57
case closed 256
case number 46
case scenario 268
the case is closed 84
case 419
casey 1909
cases 98
case in point 102
case dismissed 57
case closed 256
case number 46
case scenario 268