Put the knife down traduction Turc
357 traduction parallèle
- Edwin, put the knife down. - I wasted my life for you.
- Soracağım ama biraz zaman ver.
Put the knife down!
Bırak lan bıçağı!
- Hey, Joey, put the knife down, huh?
- İndir o bıçağı. - Sinirlerin bozulmuş senin, Joe.
- lf you put the knife down, I will.
- Bıçağı bırakırsan, evet.
Norman, put the knife down. Nobody's gonna come in the door.
Bıçağı kenara koy, kimse buraya giremez.
IT'S OK. JUST PUT THE KNIFE DOWN.
Tamam, bıçağı bırak.
CHARLIE, PUT THE KNIFE DOWN NOW.
Charlie... Bıçağı bırak.
CHARLIE, PUT THE KNIFE DOWN!
Charlie, bıçağı bırak!
CHARLIE, PUT THE KNIFE DOWN.
Charlie, bıçağı bırak.
Just put the knife down, and we'll talk about it.
Sadece bıçağı bırak, ve biz bu konu hakkında konuşacağız.
Put the knife down.
Bıçağı yere koy.
- Put the knife down, please.
- Bıçağı bırak lütfen.
Put the knife down.
İndir bıçağı.
So put the knife down.
Öyleyse bıçağı yere bırak.
Put the knife down.
Bıçağı yere bırak.
- Put the knife down, damn it!
- Bıçağı yere bırak, geri zekalı!
Whatever you say. Just put the knife down.
Sadece bıçağı yere bırak.
Put the knife down, Vallie.
İndir bıçağı, Vallie.
Put the knife down.
Bırak bıçağı.
Put the knife down and step away.
Bıçağı yere bırakıp, uzaklaşın.
Mr. Om Hyunsu... put the knife down and calm down.
Bıçağı yere bırakın ve sakinleşin.
- Put the knife down.
- Bicagi birak.
Put the knife down.
Bicagi birak.
Now put the knife down or I'll shoot Scooby-Doo here, right in the middle of his face.
Bıçağı indir. Yoksa Scooby Doo'yu suratının ortasından vururum.
Listen, just put the knife down, and we can talk about it.
Dinle, bıçağı bırak ve bunun hakkında konuşalım.
Put the knife down.
Bıçağı bırak.
Leave me alone. Put the knife down.
Etrafa da bakamazsınız.
- Hey, Joey, put the knife down.
- İndir bıçağı.
Put down the knife, or I will kill this child.
Bıçağı bırak yoksa çocuğu öldürürüm.
Put down the knife!
Bıçağı bırak!
- Put down the knife, Repperton.
- Bıçağı bırak Repperton.
- Yes, put down the knife.
- Evet, bıçağı bırak.
Look, Buddy, just put down the knife.
Dinle Buddy, şu bıçağı bırak.
So the one with the gun put it down, took out his knife, and he started to cut off my finger.
O sırada bir tanesi elinde silahla yanımdaydı. Silahı bıraktı ve bir bıçak çıkardı. Ve parmağımı kesmeye başladı.
Andy... Put down the knife.
Andy... bıçağı yere koy.
Please... put down the knife.
Lütfen... bıçağı bırak.
Put down the knife.
Bıçağı bırak.
Kai, put down the knife.
Kai, bıçağı bırak.
Put down that knife and let me have the kid.
Bıçağı yere bırakıp çocuğu bana verin.
Put down the knife.
- Lütfen bıçağı bırakın, Bayan Rugova.
Cordelia, put down the very sharp knife.
Cordelia, çok keskin bir bıçak o.
Emil, put down the knife!
Emil, bıçağı indir!
Please, put down the knife!
Lütfen, şu bıçağı indir!
Please, put down the knife.
Lütfen, bıçağı indir.
I saw on TV, those cutters where you put the bun in a covered white thing and press down on the handle and it slices without using the knife.
Televizyonda gördüm Çöreği koyuyorsun, kolu çekiyorsun ve bıçak kullanmadan kesiyor.
Put down the knife.
Bıçağı at
Put down the knife.
Bıçağı at dedim
Put the knife down.
- İndir bıçağı.
Put the fucking knife down!
- İndir... -... kahrolası bıçağı!
Put the knife down! Put it down!
Bıçağı yere bırak!
- Put down the knife.
- Bıçağı indir Fred.
put the kettle on 29
put the phone down 76
put these on 107
put the 21
put them up 37
put the camera down 18
put the bag down 18
put them on 95
put the gun down 802
put the fucking gun down 22
put the phone down 76
put these on 107
put the 21
put them up 37
put the camera down 18
put the bag down 18
put them on 95
put the gun down 802
put the fucking gun down 22