Put that on traduction Turc
8,035 traduction parallèle
Thought we could put that on the windowsill.
- Pencere kenarına koyabiliriz diye düşündüm.
Can't put that on yourself, Matthew.
Kendini suçlayamazsın Matthew.
You put that on me.
Onu bana yapmış oldun.
Soon as I put that on, you're dead.
Bunu giydiğim anda öleceksiniz.
Put that on me.
Beni suçla.
Yeah, the feds keep trying to put that one on me.
- Federaller suçu bana yüklemeye çalışmıştı.
Put that on the letterhead.
Bunu logonun altına yazalım.
- Put that on my tab.
- Benim hesaba yaz.
- Think about it, as long as somebody's willing to put that red hood on, this gang can go on forever.
- Düşün bir ama. O kırmızı başlığı takmak isteyenler olduğu sürece bu çete hareketi sonsuza kadar sürebilir.
So, about ten years ago, he confronts her, he demands that she acknowledge him, give him her last name, put him in the will.
On yıl kadar önce adam kadınla yüzleşmiş. van Groot soyadını almak istemiş... Ve mirasını ona vermesini istemiş.
That's where he put his out on the wall.
Ve bu da purosunu söndürdüğü duvar.
I saw you come out, and you put a "do not disturb" sign on, and you had that weird call earlier, and I just...
Senin çıktığını gördüm, ve kapıya "rahatsız etmeyin" işareti koydun, ve ondan önce de garip bir telefon konuşması yapmıştın, ve ben de...
We wouldn't want my friends in the press to get their hands on anything that would put you gentlemen in a bad light.
Basındaki arkadaşlarımın sizi kötü duruma sokacak şeyler yapmasını istemeyiz.
Come on, we have to put these on and go into the dye room,'cause I'm guessing that's where it all goes down.
Hadi. Şunları giyip boyama odasına girmemiz lazım çünkü tahminimce olaylar burada yaşanıyor.
I need a lock put on that gate.
Şu bahçe kapısına bir kilit taktırmam lazım.
I AM suggesting that you put his body on the beach where Susan Wright saw you.
Cesedi sahile sizin koyduğunuzu iddia ediyorum. O sırada da Susan Wright sizi gördü.
When I met you and I told you that I was sober, that was not a put-on.
Seninle tanıştığımızda sana ayık olduğumu söylemiştim gösteriş değildi.
We had a month delay on our Link card in October, and that really put me back.
Ekim yardım kartında bir ay gecikme yaşadık ve bu beni etkiledi.
♪ = = sync, corrected by elderman = = @ elder _ man That son of a bitch put my mother's name on the package, so I had to get the Philly cops to put protection on her house.
♪ senkron, 00FFFF font color = # elder _ man font color = # 00FF00 elderman tarafından düzeltilmiş orospu çocuğu koymak benim annemin yüzden onu eve koruma koymak Philly polisler almak zorunda
- That's right, put your weight on it, homefish!
- Bu doğru, bunun üzerine ağırlığını koy, balık evi *!
Oh, shit. So that's why she's got to put it on Stokes.
Siktir, bu yüzden suçu Stokes'a atmak zorunda yani.
You think he's not gonna put it together that you were in on ripping him off?
Soyanların arasında senin olduğunu çözmeyeceğini mi sanıyorsun?
- I'd be willing to put money on that.
- İşte ona para yatırırım.
There are some creatures that have escaped from purgatory, so Crane and I need to put a lid on that.
Araftan kaçmış bazı yaratıklar var, Crane ile bu konuyla ilgilenmek durumunda kaldık.
Put on that mask. Fine.
- Şu maskeyi taksana.
And then he signed a plea deal that put that in the official record forever, and now he's living on my couch.
Sonra bunu sonsuza kadar resmi kayıtlara koyacak sanık uzlaşma anlaşmasını imzaladı ve şimdi de benim koltuğumda yaşıyor.
Puttin'together a posse to rough up a dude that put the moves on Zelda.
Zelda'ya hareket çeken elemanın ağzını yüzünü bir araya getirme zamanı.
- He would put the wrong foot forward on the skateboard, and the kids called that "Goofy footing."
- Kaykayın önüne diğer ayağını koyardı, çocuklar buna "ters ayak" derdi.
We can put robots on Mars, but I can't keep the gum from getting stuck on that thing.
Mars'a robot gönderebiliriz ama bu şeyden sakızı takılmadan alamam.
And when I put an expert on the stand to testify to that, the defense is gonna shut me down because our lab was compromised.
Ve onun arkasında duran bir uzman ispatı koyduğum zaman, savunma beni yere serecek, çünkü laboravutarımız ifşa olmuş.
Yeah, but now it's gonna be weeks before you can put any real weight on that arm, which means that any hope of using a walker for support...
Vücut ağırlığını koluna verebilmen için haftalar geçmesi gerekecek. Destek almak için yürüteç kullanma olasılığı ortadan kalkmış oldu.
Remember that "find your friend" app I put on your cell phone?
Telefonuna yüklediğim "arkadaşını bul" uygulaması vardı ya?
Well, Crosby's old enough to know that dreams get put on hold, you know?
Crosby, hayallerini askıya almasını bilebilecek yaşta.
Cooling down after that show you just put on the dance floor?
Seni dans pistinde gördükten sonra bakıyorum da sakinleşmişsin?
The moment you put on that red nose and threw in your lot with the strongman and the dog boy... MAN : Yeah.
Çok, çok güzel bir bölüm olmuş bu.
And the 5K standard that Caroline developed is about to put us back on top.
Ve Caroline'ın geliştirdiği 5K de bizi tekrar en tepeye çıkaracak.
And she said fine, I'll raise the kid on my own, I'll work, I'll put myself through school and by God, that's exactly what she did.
Kızım da tamam çocuğu kendim yetiştiririm, çalışırım da kendimi okula yazdırıp Allah'a havale ederim dedi.
- You know how many guys have said that to me when I put the cuffs on'em?
- Kelepçeleri takınca, kaç kişi bunu söylüyor biliyor musun?
Because that's gonna put a serious damper on our sex life.
Çünkü bu seks hayatımıza büyük bir engel koyar.
You might want to put an ice pack on that. No.
Belki üstüne buz torbası koymak istersin.
I think it's embarrassing to have so many expectations and a totally superficial label to put on a ban to state that they're the next big thing, because, you know, that's not our goal in the first place.
Çok fazla beklenti içinde olmak biraz utanç verici. Sıradaki büyük grup olduklarını belirtmek için müzik gruplarına üstünkörü etiketler koyuyorlar. Bu bizim amacımız değil.
Well, that would put quite a damper on your party, dear.
- Partinin neşesini bayağı bir kaçırır hayatım.
Boyd just called... told me to bring him the getaway that Limehouse put together, meet him at the spot where he put this ring on my finger.
Boyd az önce aradı Limehouse'un hazırlattığı kaçış belgeleriyle beraber bu yüzüğü parmağıma taktığı yere gelmemi söyledi.
I'll give you half of everything that I put my hands on.
Elime geçenin yarısını sana veririm.
You gonna put it in a big, blue Tiffany box like that ring on your finger?
Parmağındaki yüzük gibi, büyük mavi bir Tiffany kutusuna mı koyacaksın?
He's the one that put me on to you.
Beni sana yönlendiren oydu.
You bought this thing we can't return with money we don't have, nobody knows why. And your latest idea is to put it on the quad with a plaque that says give a hand to your brain.
Geri iade edemediğimiz bu şeyi, karşılayamayacağımız parayla aldın kim bilir hangi sebeple, ve son parlak fikrin de, onu üzerinde "beyninize bir el atın" yazan levhayla bahçeye koymaktı.
That would put them roughly 50 miles out, and based on, uh, how much louder they're getting, sir,
Bu durumda 50 mil uzaklıktalar. Sesin yüksekliğine de bakılırsa sanırım 075 rotasına ilerliyorlar efendim.
Two days ago, you were lecturing us that there was no time to put surveillance on Mikhail's apartment with the specter of an SVR attack looming over us.
2 gün öncesine kadar bize Mikhail'in SVR saldırısının bilgileri olan dairesine izleme cihazları koymaya vaktimizin olmadığını anlatıp duruyordun.
You put skin shots on the internet, and that's how the Johns find you?
Vücudunuzu çekip internete koyuyorsunuz, müşteriler de sizi buradan buluyor, ha?
You put skin shots on the Internet, and that's how the johns find you.
İnternete fotoğraf koyuyoruz, müşteriler öyle geliyor.
put that away 212
put that back 82
put that down 353
put that thing down 29
put that thing away 35
put that out 34
put that gun away 17
put that gun down 56
that one over there 16
that one right there 19
put that back 82
put that down 353
put that thing down 29
put that thing away 35
put that out 34
put that gun away 17
put that gun down 56
that one over there 16
that one right there 19
that one 1331
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967