Sa traduction Turc
49,922 traduction parallèle
Let's close him asap, just in case.
Ne olur ne olmaz diye onu en kısa zamanda yanımıza çekelim.
Very briefly.
- Çok kısa.
And that's on sale.
Ve bu satışa çıktı.
Me and my wife have looked after that boy for ten years with not one penny from you and nothing but threats from the mad old bastard you just put in the ground.
Karım ve ben kısa zaman önce toprağa verdiğin o deli ihtiyarın tehditlerine maruz kaldık ve senden tek kuruş almadan 10 yıl boyunca o çocuğa baktık.
"The Good Hope was taken to Wapping Wall for an unannounced inspection of its hull for short measure of tar, in case of fraudulent accounting by the ship fitters, Master and Preece."
" İyi Umut Wapping Wall'a alındı. Gövdesinin habersiz bir denetimi için Katranın kısa bir ölçüsü için,
I would say heavy doses over a short period.
Kısa süre içinde ağır dozlarla verildiğini söyleyebilirim.
Gentlemen, Jardine, Matheson and Company would like to commence this candle auction with a published list of 12 items for sale.
Beyler! Jardine Matheson Şirketi kamuya duyurulmuş 12 parçalık bir listeyle satışa sunulan mumlu müzayedeye başlamak istiyor.
I've only not known James a little while. But I have the feeling you've not known him a little longer.
- James'i kısa süredir tanıyorum ama içimde onu biraz bile tanımadığınıza dair bir his var.
It's a very short process. And quite inexpensive.
Oldukça kısa süren ve pek pahalı olmayan bir işlemdir.
- Short notice.
- Domuz olmaz! - Kısa süre önce.
Won't be anyone left here before long.
Kısa süre sonra kimse kalmayacak.
Let's get it changed, mate, quick as you can, please. Yeah?
En kısa zamandan değiştirelim, olur mu?
I just thought it was a pithy way to end the conversation, but I was wrong.
Konuşmayı kısa ve özlü bir şekilde bitirmeye çalışmıştım. Haksızdım.
Now that was pithy too, but it was true.
Bu da kısa ve özlü oldu ama bu doğru.
Fucking short, man!
Kısa kaldı be!
- Short!
- Kısa!
For a short time, we had our own little superstar.
Kısa bir süreliğine, kendi süper yıldızımız vardı.
Can we start as soon as possible?
En kısa sürede ne zaman halledebiliriz?
You don't have the ears for it.
Kısa saç için kulakların hiç yok gibi.
Our time on earth is short.
Dünyadaki süremiz çok kısa.
I wanna keep this reunion as brief as possible.
Birlikteliğimizi olabildiğince kısa tutma niyetindeyim.
It was a short guy.
Kısa boyluydu.
I'm gonna be back as soon as I can.
En kısa zamanda geri döneceğim.
Shortest way, through.
En kısa yol, soldaki.
With looks like yours, it takes very little.
Seninkilere bakınca, çok kısa sürecek.
Gun crews, prepare the starboard batteries, double shot!
Topçular, sancak toplarını çift atışa hazırlayın!
- Your goods will be unloaded shortly.
- Eşyalarınız kısa süre içerisinde indirilecek.
Pleasant but brief.
Güzel ama kısa.
In the short time you've been here, I have begun to wonder.
Burada bulunduğun kısa sürede içerisinde merak etmeye başladım.
When I'm done, I write short reviews.
Okuduktan sonra kısa eleştiri yazıları yazıyorum.
There's a short list of people that know I'm alive.
Yaşadığımı bilen insanların kısa bir listesi :
You were fine for a little while, and then you almost died in that emergency room.
Kısa bir süreliğine iyiydin ve sonra acil odasında neredeyse ölüyordun.
Celebration was cut short.
Kutlamalar kısa kesilmişti.
Keep your answers short and to the point, or I will fucking kill you, or maybe I won't.
Cevapların kısa olsun ve konudan sapma yoksa seni öldürürüm amına koyayım ya da belki de öldürmem.
Just a few moments of your time, while my man here helps the ladies prepare a delicious meal I'm sure.
Çok kısa vaktini alacağım bu esnada adamım, hanımlarının eminim çok lezzetli bir yemek hazırlamasına yardım eder.
Please, uh... get these back to us at your earliest convenience.
Lütfen, bunları en kısa zamanda bize geri getir.
Just for a short time.
- Kısa bir süre.
It was discovered that three actresses who had worked with James shortly after his return to the United States had also become infected.
James'le çalışan üç aktris de James'in Amerika'ya dönüşünden kısa bir süre sonra virüs kaptı.
I became so well known so quickly.
Çok kısa sürede, çok tanınan biri oldum.
I go back on set, you know, and I'm like, got my legs together and I'm scooting in, and they're like, "Uh, are you okay?"
Kısa adımlarla gidiyorum falan. "Sen iyi misin?" dediler.
The short hair. Um...
Kısa saçı.
- Yeah, for a little while...
Evet, kısa bir süre ama...
- Wanna go for a ride real quick?
- Kısa bir gezintiye çıkalım mı?
No, we're just going for a little walk.
Hayır, kısa bir gezinti yapacağız.
How little is little?
Ne kadar kısa?
How is this an opportunity for a short joke right now?
Bu durumda kısa boy espirisi nasıl yapabiliyorsun?
From the density of the mirror,
Aynanın yoğunluğundan kısa süre içinde ağır dozlarla verildiğini söyleyebilirim.
Turn the wrist facing outward.
Bileğin dışa dönük olsun.
You don't seem surprised.
- Şaşırmışa benzemiyorsunuz.
Sometimes i feel like you're grooming me To get to a place you, um, couldn't.
Bazen senin gelemediğin yerlere gelmem için beni at gibi yarışa hazırladığını hissediyorum.
Too many people tell each other not to repress their emotions, to release their feelings, to let the pain go.
Çok fazla kişi hislerini içine atmamayı söyler birbirine duyguları dışa vurmayı, acının kendiliğinden geçmesini söyler.