English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / So i'm told

So i'm told traduction Turc

2,022 traduction parallèle
All right, E, I told Nick I'd do it, so what now?
Tamam E, Nick'e yapacağımı söyledim. Şimdi ne olacak?
I didn't have the heart to tell Mrs. schwitzer that you've moved to New York, so I told her you were in jail for manslaughter.
Bayan Schwitzer'a New York'a taşındığını söyleyecek cesareti bulamadım, bu yüzden cinayetten hapiste yattığını söyledim.
You wouldn't accept help from me, so I told my mom to do me a favor and offer you a job.
Yardım etmemi istemediğin için, anneme anlattım bana bir iyilik yapıp sana iş ayarladı.
And here I thought all the times he wanted me to come out here, he was up to no good. I love saying "I told you so."
Ve buraya gelmemi istediği o kadar zamanda, hiç iyiye gitmediğini sanmıştım.
So, Henry, why do I get the impression that you might not have told her your whole life story?
Ee, Henry, niye ona tüm hayat hikayeni anlatmadığın izlenimine kapıldım?
And I have to leave early like I told you, so I-I hope you don't get upset.
Ve sana söylediğim gibi erken ayrılmam gerekiyor, umarım bu seni mutsuz etmez.
Rebecca told me she stopped by, so I just wanted to see how you were doing.
Rebecca uğradığını söyledi, ben de nasıl olduğuna bir bakayım dedim.
Luc told me how busy he is, so I went ahead and booked a hotel room.
Luc bana nekadar meşgul olduğunu söyledi ben de gidip bir otel odası kiraladım.
So after they returned from the hospital arun came into my room and told me that I was disrupting their marriage, that I was creating disharmony in their household and I must move down to the basement, further away from the children.
İkisi hastaneden dönünce Arun odama geldi ve benim evliliklerini zedelediğimi yuvalarında huzursuzluk çıkardığımı..... ve bodruma, çocuklardan mümkün olduğunca uzağa taşınmam gerektiğini söyledi.
So I told him a story about the way Marisa treated him when he was a little baby, and it seems to have helped him out.
Ben de ona bir hikâye anlattım Marisa ona küçük bir çocukmuş gibi davranıyordu ve bu da ona iyi geldi görünüyor.
I always thought that Jesus just walked on water and told people not to have abortions, but it's so much cooler than that.
İsa sadece suyun üstünde yürüdü ve insanlara kürtaj yaptırmamalarını söyledi sanardım ama çok daha güzelmiş.
You told me to take the West Side Highway, so I'm on it.
Batı Yakası Anayolu'na gitmemi söyledin ben de gidiyorum.
And so I told Brad we'd do your special gruyere mac and cheese.
Ve Brad'e senin spesiyalini yapacağımızı söyledim. Gravyer peynirli makarna.
Yeah, so yesterday I told my seventh graders that they might have a surprise quiz on Gettysburg today.
Yedinci sınıfları bugün sürpriz bir sınav olacağı konusunda dün uyarmıştım.
She said that she needed to make some extra money, so I told her about this job I was doing for Otto on the side.
Bana fazladan para kazanmak istediğini söyledi. Ben de ona, Otto için yaptığım ikinci işten bahsettim.
I made a promise to Juliet so I had to come clean, and I told them everything.
Juliet'e, dürüst olacağıma söz verdiğim için ona her şeyi anlattım.
I told you I'll graduate soon, so wait a little more.
Yakında mezun olacağımı söylemiştim, biraz daha bekle.
So I told my mom I'm selling the company. And she yelled at me.
Anneme şirketi sattığımı söyledim ve o da bana bağırdı.
I knew what he was doing. I didn't like it, and I told him so.
Bunlardan hoşlanmadığımı ona söyledim.
Once I caught him having virtual sex, so he told me it wasn't an infidelity.
Bir keresinde, onu sanal sekste yakaladım, bu yüzden beni bir aldatma değildi bu.
So, yeah, I got presents, but they weren't from Santa, because my parents told me that he wasn't real.
Evet, hediyeler aldım ama Noel Baba'dan değil, ailem Noel Baba'nın gerçek olmadığını söylemişti çünkü.
Well, mom's out looking for grandpa, so I told her I'd hold down the fort.
Annem büyükbabamı arıyor ben de yokluğunda kaleyi savunacağımı söyledim.
Finally, a space with windows... Or so I'm told.
Sonunda, pencereli bir yermiş ya da öyle sanıyorum.
Where you go every day for eight hours or so I'm told.
Her gün sekiz saat gittiğin ya da bana öyle söylendiği yerde.
20 houses, 20 false alarms, but I'm not gonna say I told you so.
20 ev, 20 yanlış alarm.
And then Mia said Ketsia told her that Lauren saw you faint right in the middle of class, so call me'cause, uh, I'm really worried.
Ve sonra Mia Ketsia'ya Lauren'in seni sınıfın ortasında bayılırken gördüğünü söyledi. Pekâlâ beni ara, çünkü gerçekten meraklandım.
So I've been told.
Duymaya alıştım.
And I-I already called Cate and told her that I was crashing at your place, so she'll never know, I-I swear.
Ben çoktan Cate'i arayıp sende kalacağımı söyledim.
Like, I wanted to see you. But Freddy told me I had to go check on Scooby-doo, so I'm doing that.
Seni görmek istiyorum ama Fred, Scooby-doo'ya bakmamı söyledi bende bakmaya gidiyorum bu yüzden.
But I told you, so it doesn't matter and...
Ama sana anlattım, o yüzden fark etmez.
but I was never told, and everyone was so sad.
Bana "Tabi canım tabii" diyebilirsiniz ama bana hiçbir zaman söylenmedi ve herkes çok üzgündü.
When we were on the field trip, I thought he was like us and trying to escape, so I told him we were planning it, but that was before I knew he had gone out there to join the gnomes.
Eğitim gezisini yapıyorken onun da bizim gibi kaçmaya çalıştığını düşündüm ve ona planlarımızdan bahsettim.
I told you so.
Tamam mı?
I was angry, and-and Dominic was a willing ear, so I told him about the money.
Kızgındım. Dominic'te beni dinlemeye hazırdı. Bu yüzden ona paradan bahsettim.
I'm so sorry. I know I told you
Çok özür dilerim.
So, I understand that Aaron had told the biological mother that there'd been some sort of a hospital visit?
Anladığım kadarıyla, Aaron biyolojik anneye kızının hastaneye kaldırıldığını mı söylemiş?
And the fortune teller told me that, you know, I had to get rid of one of me sins on a mountain, so I might as well do it whilst I'm up here.
Falcı günahlarımdan bir tanesini bir dağın zirvesine koymamı söylediğine göre hazır burdayken bunu halledeyim.
I mean, my family has all those portraits that you were talking about, and, you know, we're all smiling, but somebody told us when to smile, so those smiles are fake.
Sizin dediğiniz fotoğraflardan bizde var, hepimiz gülümsüyoruz ama bunu başka birinin demesiyle yaptığımız için hepsi sahte.
And if anybody finds out I told you that I am so dead.
Eğer biri bunları size anlattığımı öğrenirse öldüm demektir.
You told me this skirt worked, so I know I'm not back here for any bad news after my session with that cute little head shrinker.
bu eteğin işe yaradığını söylemiştin bu yüzden buraya kötü haber için gelmediğimi biliyorum.
Oh, yes, you told me to call you if I heard about anything, so I jotted down a couple notes.
Evet, ne duyarsan ara dediğin için bir kaç not aldım.
I left my credit card at the bar, so I-I told Roni to wait for me. I-I ran back inside to get it.
Kredi kartımı barda unutmuştum bu yüzden Roni'ye, beni orada beklemesini söyledim.
Uh, Owen told me to get a job, so I'm working.
Owen bana iş bulmamı söyledi, ben de buldum.
She sat on the sofa for three days straight watching infomercials and eating cereal out of the box, so yeah, yeah, - I-I told her to get a job.
Üç gün boyunca koltuğa oturmuş reklamları seyrediyordu ve kutu bitene kadar mısır gevreği yiyordu ben de ona iş bulmasını söyledim.
I'm sure I told you I was in a band. Yeah, but you told me you were a poet and you couldn't find your exercise book so...
Bana şair olduğunu söylemiştin ama sonra defterini bulamadın.
And so you up the ante a little bit. You push... and I told this joke.
Girişi yaptık ya olayı biraz da abarttım ve şunu anlattım.
So I told that joke.
Bunu anlattım işte.
Chef told me it'z ok to mak'ma own dish so I tried... I d'n't know how it cam'out though...
Babanın özel izniyle bu tabağı hazırladım. Tadını beğeneceğinizden eminim.
So he told me to stop acting up and wanted to force me to sign a contract saying I would stop it.
Yani bir anlamda onu kışkırttım. Bana boşuna uğraşma dedi. Ve Sung Min Woo'nun işine karışmayacağıma dair bir anlaşma imzalatmaya çalıştı.
Secretary Kim told me to sign and so I signed.
Sekreter Kim bana imzalamamı söyledi ben de imzaladım.
So, Beezus, suppose I told you that when I pulled up in front of the house tonight, I saw your old buddy Henry staring at it like he left something important inside.
Evet, Beezus, sanırım sana daha önce de, şu eski arkadaşın Henry'i gece içeriye, önemli bir şey unutmuş gibi baktığını söylemiştim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]