Specific traduction Turc
6,342 traduction parallèle
You can't just raid funds that Congress appropriated for a specific use,
Kongrenin belirli bir iş için kullanımını onayladığı fonları yağmalayıp,
There were no specific threats against the consul that I knew of.
Başkonsolosa karşı belirli bir tehdit yoktu benim bildiğim...
I'm going to describe a man to you of very specific qualities.
Size bir adamın en bilinen niteliklerini tarif edeceğim.
Dr. Zinberg is very specific about his protocols.
Dr. Zinberg kuralları hakkında çok katıdır.
Mr. Barrow gave me very specific instructions that I must have a written report of the patient's ailment before I can dispense any of the narcotics.
Bay Barrow uyuşturucu vermeden önce mutlaka hastanın rahatsızlığına dair yazılı bir rapor almam hususunda kesin talimat verdi.
Using electric currents, they discovered that precise points of the brain can be stimulated to reveal their specific functions.
Beynin bazı bölgelerini elektrik akımıyla uyararak bazı fonksiyonların gözlemlenebileceğini ortaya çıkardılar.
That's both specific and a bit out of left field.
- Bu biraz konu dışı ve ağır oldu.
That's... very... specific.
Biraz fazla ayrıntılı oldu.
Really specific... How she looked, the kind of stuff she was into.
Gerçekten özeldi görünüş şekli, yaptıkları.
I never said anything specific about anybody in that voicemail, Carl.
O mesajda kimse hakkında spesifik bir şey söylemedim Carl.
Could you be slightly more specific?
Biraz daha açık konuşabilir misiniz?
Can you be more specific?
Daha açıklayıcı olabilir misin?
Well, his tastes are very specific.
Evet, beğenileri epey ince.
Any chance you can be more specific?
Daha belirgin olma ihtimaliniz var mı?
To do it, you are gonna need one specific thing.
Bunu yapmak için belirli bir nesneye ihtiyacınız var.
Clarissa, the arrow inside the constellation of Sagittarius... is it aiming at anything specific?
- Clarissa, Nişancı takımyıldızının içindeki ok... - Ne vardı? -... belirli bir şeye mi doğrultulmuş?
The mayor was pretty specific about blues staying out of the Glades.
- Olabilir misiniz ki? Başkan polislerin Glades'e girmemesi konusunda açık konuştu sanıyordum.
Maybe you could be a little more specific.
Biraz daha açabilirsin konuyu belki.
- You're gonna have to be more specific.
Daha açık konuşmanız lazım.
Well, that's the thing, he was very specific about not wanting to give his name.
Sorun da o. İsim vermemek için özellikle dikkat etti.
Seems pretty specific. It is.
- Oldukça kesin bilgiler.
The way John was killed seems very specific to your work.
John'nun öldürülme şekli sizin işinize özel gibi görünüyor.
Evidence has now surfaced that shows, on multiple occasions, the accused has committed assaults with the specific purpose of intimidating and terrorizing his victims based on their membership to an ethnic group.
Açığa çıkan bulgulara göre bir etnik grubun üyeliğine dayalı olarak sanık özel bir amaçla kurbanlarını caydırıcı ve korkutucu çok sayıda saldırı yapmıştır
You are so specific. ( laughs )
Çok açık oldun.
No, the blade markings won't be that specific, but this is a rough cut made with a ripping blade.
Hayır, testere izleri o kadar belirgin olamaz Ama bunun elektrikli testereyle yapılmış, kaba bir kesik olduğunu söyleyebilirim.
He put patients in specific acoustical environments that he designed himself.
Hastalar için kendi yaptığı, akustik ortamlar tasarladı.
- His tastes are very specific.
Beğenileri epey ince.
Our killer's M.O. is very specific.
Katilimizin stili gayet belirgin.
Wow. That is a very strange and oddly specific dream.
Yok artık, bu hem tuhaf hem de garip bir şekilde çok spesifik bir rüya.
Could you be more specific?
Daha spesifik olabilir misin?
She was very specific, sir.
Çok net konuştu efendim.
Did you notice anything specific about the men?
Adamlarla ilgili dikkatini çeken bir şey oldu mu?
The detectives need specific details, Mr. Waits.
Dedektiflere belli ayrıntılar gerek, Bay Waits.
Oh, uh, ask something specific.
Belli bir şey sorun o zaman.
Go over your testimony again in very specific detail, what you know about the night that Matt Skokie was murdered.
Matt Skokie'nin öldürüldüğü o gece hakkında bildiklerini detaylı olarak tekrar bize tanıklık yapmanı istiyoruz.
He was very specific.
O çok özeldi.
Be more specific.
Daha açık olun.
Something... specific.
- Özel bir şey.
You have specific information to share with us regarding the events of September 15th of last year.
Geçen yılın 15 Eylül olaylarıyla ilgili bizimle paylaşmak istediğiniz özel bilginiz var.
Be more specific.
- Ayrıntılara ihtiyacım var.
But skilled surgeons can elicit very specific responses.
- Ama yetenekli cerrahlar çok iyi sonuçlar doğurabilir.
- Jim had an idea. Judge Harkness's warrant was very specific.
Yargıç Harkness'ın izin belgesi gayet açıktı.
My knowledge of specific operations is sadly restricted to only what I was told.
Böyle operasyonlar hakkında bildiklerim maalesef bana söylenen kadar.
He tricked us into bringing him into this country. There's something specific that he is targeting.
Bu ülkeye getirmemiz için bize akıl oyunları oynadı.
I don't recall... guaranteeing a specific block.
- Ben özellikle bir bloğu vaat ettiğimi hatırlamıyorum.
What did she ingest? I need you to be specific.
Biraz daha ayrıntı verin.
Can, can you name one specific thing?
Belirli bir şeyin adını söyleyebilir misin?
Be more specific.
Daha net konuş.
So young. He had a very specific type of meat and truffle combination in his stomach that's only sold at a few shops here in Seattle, including this one. I figured maybe someone here might have seen him.
- Karnında Seattle'da birkaç yerde satılan belirli bir et ve mantar karışımı yemekler vardı ve bu yerler arasında bu yer de var.
This is the only lab we found that uses that specific type of containment system.
O tür bir muhafaza sistemi kullanan bulduğumuz tek laboratuvar bu.
No, even more specific than that.
- Hayır, ondan daha spesifik.