The engineer traduction Turc
1,364 traduction parallèle
The engineer wanted Grunya to replace Leeza's deceased mother.
Mühendis, Grunya'nın Liza'nın merhum annesinin yerine geçmesini istemişti.
Any news of the engineer?
Mühendisten yeni haber var mı?
The engineer
- Şu mühendis
- I'll get the engineer.
- İçinde biri var mı? Bilmiyorum.
Where's the engineer from?
Mühendis nereli?
Park next to the engineer.
Mühendisin arabasının yanına park et.
Where the engineer's parked.
Mecbur değilsin. Mühendisin park ettiği yere park et.
Park where the engineer's parked.
Mühendis nereye parkettiyse sen de oraya et.
The engineer's forgotten his camera again.
Mühendis yine fotoğraf makinesini unuttu.
Three metres, as stated in the contract with the engineer.
Mühendisle sözleşmemizde söylendiği gibi 3 metre.
Do you have a milk bowl for the engineer?
Mühendis Bey için bir süt kasen var mı?
And the rumors about Fred- - the engineer who mysteriously disappeared after his project went up against yours?
Bir de senin projenle karşılaştıktan sonra esrarengiz şekilde kaybolan mühendis Fred hakkındaki dedikodular?
I was told you were the engineer who designed the SAS system.
SAS sistemini tasarlayan Netcorp şirketi ekibinde bulunduğunu öğrendim.
Peter is the engineer.
Peter bir mühendis.
You tell him the Engineer wants his money or he wants his property back.
Mühendis ya parasını ya da malının iadesini istiyor.
And he'd still be better off dealing with me than with the Engineer.
Ve mühendisin yerine benim olmam çok daha iyi.
Why don't you tell me about the Engineer, Leon. - Leon?
Leon, bana mühendisten bahset.
Holding it for the Engineer? The box is his, isn't it?
Kutu mühendise aitti, öyle mi?
Look, man, you can arrest me, you can take me downtown, beat the shit out of me, do whatever the fuck you want, but there is no way I'm gonna talk to you about the Engineer.
Sana bir şey söyleyeceğim. Beni tutuklayabilir ve karakolde dövebilirsin... bana istediğini yapabilirsin ama, mühendisten bahsetmeyeceğim.
Hunt for the Engineer... and the Engineer will hunt you.
Eğer sen mühendisi ararsan, mühendis de seni arayacaktır.
and as the gratifying summit to his toils creates a hideous phantasm of a man, he prefigures the postmodern Prometheus, the genetic engineer, whose power to reanimate matter, genes, into life, us, is only as limited as his imagination is.
Ve sonra kendini tatmin etmek için delicesine çalışır insanlığın en korkunç hayalini yaratır postmodern Prometus'u tasarladı genlerle oynayıp hayatımıza sokma gücü olan bir genetik mühendis sadece hayal gücü ile sınırlıdır.
I lost my position as the team's water distribution engineer.
Ben Football takimindaki su temizleme muhendisligi gorevimden alindim.
- Locate the building engineer.
- Binanın mühendisini bulun.
Your chief engineer has the use of his eyes for the first time.
Şef mühendisin gözlerini ilk defa kullandı.
Would they engineer themselves genetically, so that disease was a thing of the past?
Dünya hâlâ var olacak mı? Kendilerinde genetik değişiklikler yapıp, hastalıkları geçmişte mi bırakacaklar?
I got a 20-man crew on the clock who are doing absolutely nothing because a certain civil engineer hasn't made his inspection yet.
İşe aldığım, boş boş duran 20 adamım var çünkü bir inşaat mühendisi henüz denetimini yapmadı.
I'm still the best engineer we've got.
Hala sahip olduğunuz en iyi mühendis benim.
Then, of course, there's the one depicting a certain Chief Engineer with her foot stuck in a plasma injector.
Daha sonra da elbette malum Başçarkçıyı plazma enjektörlerine ayaklarını sıkıştırmasını resmetti.
He's broken past the central engineer's cabin!
Merkez makinist kabinine sızdı!
You're the bloody engineer.
Lanet makinist sensin.
Chief Engineer of the Army Ballistic Missile Agency... expressed the hope that the United States... would soon be following the Russians into space... with our own artificial satellite.
Amerika'nın uzayda kendi yapımımız olan bir uyduyla uzayda Rusları izleyeceğimiz yönündeki ümitlerini belirtti.
If you could engineer it into the court record, you might have something.
Eğer bunun mahkeme kayıtlarına girmesini sağlarsan, bir şey elde edebilirsin.
An engineer must have designed the human body.
İnsan vücudunu bir mühendis tasarlamış olmalı.
Listen, go out and play'And don't disturb me'Give me a kiss I think the fool will grow up and become an engineer!
Bayan Rupali - Evet? Hey!
And here, straight from the US is engineer Robert Smith.
İşte burada, Birleşik Devletlerden mühendisimiz Robert Smith.
As an engineer, obviously you know that a bathtub is the least efficient form of bathing.
Mühendis olarak, tabi ki sen de bilirsin, küvet en verimsiz banyo alma şeklidir.
Just prior to the engagement, their chief engineer adjusted the tritium intermix to compensate for a warp core problem.
Anladığımız tek şey çarpışmadan önce, Baş Mühendisleri trityum karışımını büküm motor çekirdeğindeki bir koruma sorununu çözmek için ayarlamış.
Make you a consulting engineer on the project.
Projede danışman mühendislik yapabilirsin.
The holographic engineer is having problems with her program.
Sanal mühendislik programıyla ilgili problem var.
She was an engineer but never worked on the Mars missions.
Bir mühendisti ama Mars görevlerinde asla çalışmadı.
He's... an impressive individual- - a physician, an engineer... a warrior- - and very attractive to the females.
O etkileyici birisi - -... bir doktor, mühendis...
In 1903, George Ellery Hale, the son of an engineer, had a dream.
1903'te, zengin bir mühendisin oğlu olan George Ellery Hale'in bir hayali vardı.
If an engineer loses the knack, the results can be devastating.
Eğer bir mühendis yeteneğini kaybederse, sonuçları yıkıcı olabilir.
I didn't become an engineer so I could pollute the solar system.
Güneş sistemini kirletebilmek için mühendis olmadım ben.
He was an engineer stationed outside of Moscow at the end of'41
Moskova dışında çalışan bir mühendisti. 1941 sonlarında.
How to engineer the most unimaginable event one could possibly think of :
İnsanoğlunun aklına gelebilecek en tahayyül edilemez olayı nasıI gerçekleştirecektim :
Frank is the only engineer proficient in such obsolete technology.
Frank de bu kadar eski bir teknolojiye vakıf tek mühendis.
Given the short amount of time he's the only engineer to do the job.
Süremizin ne kadar kısa olduğu düşünülürse bu işi yapabilecek tek mühendis.
The correct term is "mechanical systems engineer."
Doğrusu "mekanik sistemler mühendisi."
Is his sperm gonna be different'cause he's an electrical engineer... than the guy that works at a hardware store even, you know?
Sırf elektrik mühendisi olduğu için nalburda çalışan adama göre spermi daha mı farklı olacak sanki?
She is the wife of Major Khanna's elder son... who is a computer engineer in the military and is away most of the time.
O, Majör Khanna'nın büyük oğlunun eşidir... Askeriyede bir bilgisayar mühendisi olan ve zamanın çoğunu işte geçiren.
engineering 113
engineer 82
engineers 40
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
engineer 82
engineers 40
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the emperor 45
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the exorcist 20
the e 178
the engine 37
the eiffel tower 27
the emperor 45
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the exorcist 20
the e 178
the engine 37
the entire time 23
the eyes 87
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the egg 46
the elevator 53
the economy 24
the eyes 87
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the egg 46
the elevator 53
the economy 24