The head traduction Turc
40,081 traduction parallèle
Enzo Ferrari and the head of Ford, Henry Ford II, quickly settled on a price of $ 16 million.
Enzo Ferrari ve Ford'un başkanı 2. Henry Ford hızla 16 Milyon dolarlık bir fiyatta anlaştılar.
I'm the head of HR at the L.A. Sports Center, so it was easy to get a backstage pass.
L.A. Sports Center'da insan kaynakları müdürüyüm, yani sahne arkasına gitmek çok kolaydı.
I assume. You just have the head for it.
Sanırım kafanız da buna uygun herhalde.
All right, assist the head lac.
Sen başındaki yarayla ilgilen.
Shot in the head.
Kafasından vurulmuş.
Now, it ain't gonna be as simple as a big stick to the head, I'll tell you that right now.
Şimdi, kafaya büyük bir sopa kadar basit olmayacak, sana şimdiden söylüyorum.
Heading off with the head, asked for the eyes.
Gelin ata binmiş, ya nasip demiş.
Oh. Although Walter did hit Elia over the head with his laptop that day.
Ayrıca o gün Walter, Elia'nın kafasına...
I gotta... Hit the head.
İşetmeye gidiyorum.
You know what I felt today as I got blasted in the head by a fireball?
Bugün kafama bir ateş topu patlarken ne hissettim biliyor musun?
He just hit himself in the head?
Kendini kafasından mı vurdu?
Who knows what goes through the head of a guy like that?
Böyle bir adamın kafasından ne geçiyor ben nereden bilebilirim ki?
Can't we just keep going over heads until we get to the head that says yes?
Olumlu cevap alana kadar bir üst makama gidemez miyiz?
It's the head of the Teamsters, and the head of our stock exchange.
Teamsters'ın başkanı ve borsa genel müdürü gibi.
So nobody else gets sick in the head like you.
Böylece kimse senin gibi kafadan kontal olmayacak.
Whether it's true or not, the head of the U.S.A. team was arrested on foreign soil.
- Doğru olsa da olmasa da ABD takımının başındaki kişi yabancı topraklarda gözaltında.
I also sent it to the head of NORCOM.
- Kuzey Komutanlığı'na da yolladım.
General Grady was not the head of NORCOM then.
O sırada başında General Grady yoktu.
At this point, I decided to abandon my tour and head for the nearest airfield to teach Clarkson a lesson.
Bu noktada, turumu yarıda kesip Clarkson'a dersini vermek için en yakın havaalanına gitmeye karar verdim.
Stop head-butting the tree!
Ağaca kafa atmayı kes!
And to head up the campaign, he turned to an American motorsport hero.
Ve projeyi yürütmesi için bir Amerikan motorsporu kahramanına başvurdu.
What we needed at this point was a map, so we decided to head north up the coast and find the nearest town.
Bu noktada ihtiyaç duyduğumuz şey bir haritaydı, Bu yüzden kıyıya kadar kuzeye doğru kafa bulmaya karar verdik Ve en yakın kasabayı bulun.
As we continued to head east, the terrain eventually levelled out... which meant we swapped terror for extreme discomfort.
Doğuya doğru devam ederken, Arazi sonunda düzeldi... kastedilen hangisi Terörü takas ettik Aşırı rahatsızlık için
There are more accidents per head then anywhere else, and car accidents are the first and most common cause of death in young adults.
Başın başında başka yerlerde kazalar daha fazladır, Ve araba kazaları ilk Ve genç yetişkinlerde en sık görülen ölüm nedenidir.
But are we necessarily the right men to tackle it head-on in the field?
Ancak mutlaka doğru insanlar mıyız? Mücadele etmek için sahada baştan başa?
They're attacking the Empire head-on!
İmparatorluk'a kafa kafaya saldırıyorlar.
I wanted you from the moment the toilet paper was stuck to your head.
Aah seni kafanı tuvalet kağıdına sıkıştırdığın andan beri istiyorum.
'Cause the blonde lady with an Axe in her head threw an egg at you.
Kafasında balta olan sarışın bir kadın sana yumurta fırlattı diye güldüm.
Shall we head back to the house?
- Eve dönelim mi?
Remember the time that Doris got her head stuck in the recycling bin?
Doris'in kafasını sıkıştırdığı günü hatırlıyor musun?
You know, the sheriff was quoted in the Patch saying he wasn't gonna rest until somebody's head was on a spike.
Şerif Orson Haber'e, birinin başı kazığa çakılmadan dinlenmeyeceğini söylemiş.
Mom, I know when Doris got her head stuck, I freaked and ran into the street in my underwear, but that is the kind of thing they teach you to handle in veterinary school.
Anne, Doris'in kafası sıkıştığında korkup iç çamaşırlarımla dışarıya fırladığımı biliyorum ama veterinerlik fakültesinde bu gibi şeylerle başa çıkmayı öğretiyorlar.
Yeah, we were just about to head out the door, and the baby decides to projective vomit
Tam olarak, kapıdan çıkmak üzereyken, bebek muhteşem bir eğik atış yaparak,
I, uh... I went ahead and brought you the whole head.
Hatta fazlası, sana bütün kafayı getirdim.
Brought the head.
Başı getirdim.
At the time of the accident, my team had the plaque, so I will just grab it and give myself a four-minute head start.
Kaza olduğu sırada benim takımım plağı almıştı, bu yüzden plağı ben alayım kendime tekrar başlamak için dört dakika vereyim.
The point is, where you're avoiding your problems, I'm meeting mine head-on, Walt.
Mesele şu, senin sorunlarından kaçtığın yerde ben kafa kafaya yüzleşiyorum Walt.
I'll head to Mission Control, pick up the proper valves.
Ben uygun valfleri almak için Görev Kontrol'e gidiyorum.
You guys got a head start if you cut through the corn.
Mısırların arasından geçerseniz öne geçersiniz.
That gives the unsub a massive head start.
Şüpheli ciddi şekilde avantajlı. Evet.
A boar's head over the fireplace with a decorative pedestal backing.
Dekoratif ayaklı desteğiyle şöminenin üzerinde bir domuz kafası.
Her fingers gripped the back of his head as his passion burned hotter than an A-frame building fire... "
Parmaklarıyla sırtından kavradı onu yanan bir binadan daha ateşli olan tutkusuyla... "
Everyone, head in the game.
- Millet oyun başlasın.
I'm just trying to wrap my head around the timing of all this.
Neden bu zamanlarda olduğunu anlamaya çalışıyorum.
And, by the way, not a good babysitter'cause she obviously dropped April on her head a few times.
Bu arada iyi bir bakıcı değilmiş çünkü açıkça görülüyor ki April'ı birkaç kez başının üzerine düşürmüş.
Get your head in the game, and let's figure out a way - to get them back home.
Aklını işine ver ve onları eve geri getirmenin bir yolunu bulmaya çalış.
We slip into the secure zone and head to the RD lab where the chip's being held, but what Tom doesn't have access to is the vault.
Güvenli bölgeye sızıp, çipin bulunduğu RD laboratuvarına gireceğiz. Ama Tom'un kasaya erişimi yok.
In meetings, phone calls, I just... kept playing the night over and over in my head.
Toplantılarda, telefon görüşmelerinde ben sadece... bütün geceyi zihnimde yaşamaya devam ettim.
Well, perhaps it's for the same reason you brought your head of CIA.
Belki siz de aynı sebepten CIA'in başını getirmişsinizdir.
When we land, Tara, head to the dump site,
Tara, indiğimizde cesedin atıldığı yere git.
I don't know off the top of my head.
Öyle birden aklıma gelmiyor.
the headmaster 20
the headmistress 18
head 675
heads 381
headquarters 78
headline 24
heading 58
headed 299
headache 92
headphones 22
the headmistress 18
head 675
heads 381
headquarters 78
headline 24
heading 58
headed 299
headache 92
headphones 22
headstrong 17
headmaster 111
heads up 574
heading home 29
head of security 36
head to toe 22
head out 16
headed your way 16
heads or tails 61
headlines 18
headmaster 111
heads up 574
heading home 29
head of security 36
head to toe 22
head out 16
headed your way 16
heads or tails 61
headlines 18
head up 61
head shot 21
head down 98
head back 19
headmistress 58
heading out 31
heading south 26
heading north 21
heads down 44
heading east 20
head shot 21
head down 98
head back 19
headmistress 58
heading out 31
heading south 26
heading north 21
heads down 44
heading east 20