The time will come traduction Turc
387 traduction parallèle
The time will come and revolution committee will call you.
Zaman gelecek ve devrim komitesi sizi arayacak.
The time will come when no German... can be admitted into the community of the people... until he has first become a member of your group.
Zaman gelecek ki hiç bir Alman... sizin grubunuzun ilk üyesi olana kadar... halkın birliğine kabul edilmeyecektir
The time will come when jujutsu and judo must contend.
Karate ve karate sanatı bir gün karşılaştırılmalı.
One day the time will come.
Günün birinde zamanı gelecek.
The time will come when we can be together without hurting ourselves or anyone else.
Başkalarını ve kendimizi incitmeden kavuşacağımız zaman gelecek.
The time will come when my people will no longer fear inoculation.
Halkımın artık aşıdan korkmayacağı günler gelecek.
The time will come when them that have no true belief shall be accursed.
Gerçek inanç sahibi olmayanlar günü geldiğinde lanetlenirler.
- But the time will come.
- Ama zamanı gelecek.
- The time will come.
- O zaman da gelecek.
You'll wear it when the time will come.
Zamanı geldiğinde giyeceğim.
Never mind, the time will come when you come back to me crawling.
Neyse. Gene sürünerek gelirsiniz nasıI olsa.
The time will come when even the Mikado must yield to our leader
Mikado'nun bile liderimize boyun eğeceği zaman gelecek.
I'm telling you : wait, the time will come.
Beklesinler, zamanı gelecek.
The time will come when the truth shall shine!
Gerçeğin parıldayacağı vakit gelecektir.
I will come again the next time I am in Milan.
Yakında Milano'dan tekrar geleceğim.
and when chaos has become supreme law, then the time will have come for the empire of crime.
ve kaos en üstün yasa haline geldiğinde, işte o zaman ; suç imparatorluğunun zamanı gelecek.
And maybe it will come back to me by the time we get there.
Belki oraya gittiğimizde aklıma gelir.
In the time to come, it cannot and will not be any different.
Geldiğiniz zaman, olamaz ve farklı olmayacak.
For all time to come the Party will be the source of political leadership for the German people.
Her zaman Partiye katılmak, Alman halkı için siyasi liderliğin kaynağı olacaktır.
A time will come when you in your turn... will be forced away to take your chance upon strange planets... and in dreary, abominable places beyond the stars.
Bir gün yabancı gezegenler ve yıldızların ardındaki kasvetli ve menfur yerler için risk almaya mecbur bırakılma sırası size gelecek.
The time must come, my friend when this orgy will spend itself.
Ama zamanı gelecek dostum... ve bu girdap kendini yok edecek.
I will come with him to see you at the church in a few days'time.
Birkaç gün sonra sizi görmek için kiliseye onunla gelirim.
The thieves will come to the rescue, but this time they will fall into our trap.
Haramiler, kızı kurtarmaya geleceklerdir. Ama bu sefer tuzağımıza düşecekler.
- You will. When you come to the ticket window, try to relive that other time with Edwardes. Try to repeat what was said then.
- Hatırlayacaksın gişeye gelince, o anı tekrar yaşamaya çalış söylenenleri tekrarlamaya çalış.
I'm afraid you'd look awfully funny explaining that to a lawyer. - The one that will come to the police station... if we are not here to answer the phone any time tonight. What lawyer?
Maalesef bu tuhaf düşüncenizi avukatlar ciddiye almayacaktır.
I think I can safely say that the caravan trail to Bugandi will not be troubled with killer leopards for some time to come.
Sanırım şunu güvenle söyleyebilirim ki, Bugandi'ye giden kervan, bundan böyle katil leoparlar tarafından rahatsız edilmeyecek.
By the time you come to trial, no jury will convict you.
Mahkemeye çıktığında, hiçbir hakim seni yargılamayacak.
I know that among you workmen who will build the Santa Fe there are many who come from both the North and the South and I ask all you now to put aside your differences for all time in the interest of a good and common cause.
Biliyorum ki aranızda Santa Fe'yi inşa edecek bir sürü işçi var hem Kuzey'den, hem de Güney'den gelenleriniz var ve hepinizden aranızdaki düşmanlığı, iyi ve müşterek bir çıkar için unutmanızı istiyorum.
When the time come, I will be the one.
Zamanı gelince, onu öldüren ben olacağım.
And you are come in very happy time to bear my greeting to the senators, and tell them that I will not come today.
Tam da zamanında geldin senatörlere selamlarımı götürmek için. Bugün gelemeyeceğimi söyle onlara.
When the world is ready... for a new and better life... all this will someday come to pass... in God's good time.
Dünya, daha iyi ve yeni bir hayata hazır olduğunda tüm bunlar tekrar bulunacaktır Tanrı'nın güzel zamanlarında.
And when the world is ready for a new and better life, all this will someday come to pass... in God's good time.
Dünya, daha iyi ve yeni bir hayata hazır olduğunda tüm bunlar tekrar bulunacaktır Tanrı'nın güzel zamanlarında.
New material, new costumes... I hope you'll all find the time to come and see me. Will you?
Yeni gösterim hazırlandığında, yeni malzemeler, yeni kostüm umarım hepiniz beni görmek için zaman ayırırsınız.
- When will the time come?
- Ne zaman? - Ne bileyim.
With the war in Algeria, it will be a long time before I can come back :
Cezayir'le savaş sürdükçe, dönüşüm uzayıp duracak.
Your time will come to be carried out the other way.
Diğer taraftan çıkarılma zamanın da gelecektir.
So... you wonder when will come the time you can honestly feel it was good to be alive.
Aslında hayatın güzelliklerini, ne zaman yaşayabileceğini merak ediyorsun.
The time will never come.
Hayır, baba. Vakit asla gelmeyecek.
The complaints and bills for crop damage, et cetera, are still coming in and will do so for some time to come.
Rahatsızlıklar ve ekin hasarının faturası, ve benzerleri, hala geliyorlar ve bir süre daha gelmeye devam edecekler.
When you come to the platform for the first time everybody will realize what a famous family we are.
Perona ilk geldiğinde, herkes ailemizin ne kadar meşhur olduğunu anlayacak.
The reinforcement asked by Adams will come on time.
Adams'ın istediği takviye zamanında gelecek.
The cavalry will come in the Nick of time.
Süvarilerin gelmesi an meselesi.
Who's to say when the exact time will come?
Zamanının geldiğini kim söyleyebilir ki?
Well, the sun will come up any time now.
Güneş her an doğabilir.
When the Italians come, let them wait a bit. Maybe they will be more punctual next time.
İtalyanlar geldiğinde, biraz beklesinler.
When will the time come when i won't have to write about human slaughterhouses?
İnsan mezbahaları hakkında yazmayacağım vakit ne zaman gelecek?
Then the time will have come.
Sonra zamanı gelmiş olacak.
When will our time come, the Greens'?
Ne zaman biz Yeşillerin zamanı gelecek?
Where will you hide, all of you, the next time soldiers come riding in?
Bir dahaki sefere, askerler at sırtında geldiğinde nerede saklanacaksın? Hepiniz?
Question time will come at the end of the session.
Afedersiniz ama soruları gezinin sonunda alacağım.
And at the same time, you will come into mine.
Ve sen de benimkine geleceksin.
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time 110
the time masters 23
the time is 69
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the three musketeers 30
the time has come 121
the time is now 61
the time 110
the time masters 23
the time is 69
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the truth is 1715
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the table 26
the train 84
the two of us 218
the third 84
the truth hurts 29
the truth is 1715
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the table 26
the train 84
the two of us 218
the third 84
the tv 53
the trees 59
the truth will come out 23
the thing is 2099
the teacher 58
the trunk 21
the two 72
the trouble is 136
the three of us 225
the two of you 150
the trees 59
the truth will come out 23
the thing is 2099
the teacher 58
the trunk 21
the two 72
the trouble is 136
the three of us 225
the two of you 150