The trunk traduction Turc
3,972 traduction parallèle
I tied her up in the trunk.
Bagajda, bağlı.
You listen to what she has to say! Or I'll put right back in the trunk and I'll take you straight to Leekie.
Onun söylediklerini iyice dinle yoksa seni bagaja koyar doğruca Leekie'ye teslim ederim.
Question is, what was he doing in the trunk?
Asıl soru neden bagajda olduğu.
You got a bike chain in the trunk or what?
Bagajda bisiklet zinciri var mı?
Al-Zuhari's men snatched me off the street, bundled me into the trunk of a car, and drove me for 3 hours into the Bekaa Valley to one of their training camps.
El Zuhari'nin adamları beni herkesin gözü önünde kaçırdı. Bir arabanın bagajına koyarak üç saatlik bir yolculuk sonunda Beka Vadi'sindeki eğitim kamplarından birine götürdüler.
Always. If you're ditching our car, we have bags in the trunk.
Eğer arabamızdan kurtulacaksan bagajda bavullarımız var.
Let's pop the trunk.
Diyelim Bagajı.
And her legs are still numb from being in the trunk. - Right.
Ayrıca bagajda durmaktan bacakları hala uyuşuk.
I want you to tell us whatever you remember after they put you in the trunk.
Seni bagajakapattıktan sonra hatırlayabildiğin her şeyi anlat bize.
They opened the trunk.
Bagajı açtılar.
And she uses that finger initially to tap on the trunk of the tree, and then, listening to the echo from that tapping, with these huge ears she can detect where the grubs are.
Bu parmağı ilk olarak ağacın gövdesini tıklamak için kullanıyor. Daha sonra bu koca kulaklarla yankıları dinleyerek böceklerin nerede olduğunu buluyor.
Found it in the trunk of your car.
- Senin arabanın bagajında bulundu.
The goons you sent to kill Lou, they're in the trunk of a taxi headed to Vermont.
Lou'yu öldürmek için yolladığın ekip Vermont'a giden taksinin bagajında.
So you go in the trunk.
Bagaja geç bakalım.
And they'll find him... in the trunk of his car.
Ve onu... Arabasının bagajında bulacaklar.
There's also the trunk.
- Ayrıca bir sandık var.
The first time that I went to see Drew after she disappeared, I realized that the trunk was gone, too.
Kardeşim kaybolduktan sonra Drew'i ilk kez görmeye gittiğimde sandığın olmadığını da fark ettim.
And he used the trunk to get rid of her.
Sandığı kardeşimden kurtulmak için kullandı.
The trunk was the same one that Rebecca Burrell mentioned to us the other day.
Sandık, Rebecca Burrell'un geçen gün bize bahsettiğinin aynısıydı.
According to the statement that he gave them, he sold the trunk shortly after he received the video from his wife.
Verdiği ifadeye göre karısının bıraktığı videoyu aldıktan kısa süre sonra sandığı satmış.
The trunk was not his to sell.
Sandık satması için ona ait değilmiş.
The idea that Rebecca thought he'd used the trunk to dispose of Callie was more troubling to him than the idea of being punished for his actual transgression.
Rebecca'nın, Drew'in Callie'yi ortadan kaldırmak için sandığı kullanması fikri onun gerçekten günaha girip cezalandırma fikrinden daha çok rahatsız etmiş.
He was merely picking up the trunk so he could return it to Rebecca.
Sandığı yalnızca Rebecca'ya vermek için almış.
Like the carpet and the trunk of the vehicle that you signed out on the day that Stills disappeared.
Stills'in kaybolduğu gün üzerine kayıtlı arabanın döşemesinde ve bagajında olduğu gibi.
Think he's got another body in the trunk.
Sanırım bagajında bir ceset daha var.
Don't open the trunk!
Sakın bagajı açma!
I put that girl in the trunk.
Kızı bagaja koydum.
He's in the trunk.
Bagajın içinde.
- The ring was in the trunk?
Yüzük bagajda mıydı?
The guy may have left his ring behind in the trunk.
Adam yüzüğünü aracın bagajına bırakmış olabilir.
We put evidence in your apartment linking you to the murder of the FBI agent who was bleeding in the trunk of the car your people disposed of.
Kanaması varken adamlarının ortadan kaldırdığı arabanın bagajına sokulan FBI ajanının cinayetini sana yıkmak için evine kanıt yerleştirdik.
We think, in the trunk.
Tahminimizce bagajında.
So this is our own photosynthesis in the trunk?
Yani bu bizim bagajdaki fotosentezimiz mi?
Nothing in the trunk.
- Bagajda bir şey yok.
Here's what we gonna do. We're gonna dump the bodies, wipe down the trunk, and no one will ever know.
Yapacağımız şu bu cesetleri atacağız bagajı temizleyeceğiz ve hiç kimse bunu bilmeyecek.
It could contain valuable information, like maybe your brother's blood in the trunk.
İçinde değerli bilgiler olabilir, mesela kardeşinin bagajdaki kan lekeleri gibi.
Metal drum in the trunk.
Bagajdaki metal bidon.
Oh, I'll put you in the trunk of my truck, and then I'll drive around the corner, and then I'll put you in the front seat, and I'll drive you home.
Oh, seni arabanın kasasına koyacağım, Benim arabanın kasasına koyacağım ve gideceğiz. Köşeyi dönünce seni ön tarafa alıp evine bırakacağım.
Trust me, you can fit two girls in the trunk of a car.
Güven bana, iki kızla bile arabanın bagajına sığarsın
I'll hide in the trunk.
Bagajda saklanacağım
I-I can't get her out of the trunk.
Kızı bagajdan çıkaramadım
All right, I'm gonna need you to open the trunk of that car right now!
Evet Tamam, şimdi arabanın bagajını açıyorsun hemen!
Have you been held in the trunk of this vehicle against your will?
Sizi bagajına zorla mı soktu bu adam?
You visited his place a few weeks back with $ 75,000 in your trunk. The day I stopped you from skipping town.
Seni şehirden kaçarken durdurduğum gün bagajında 75 bin dolarla onu ziyarete gitmiştin.
You wanna funk this junk in the back of my trunk?
Bagajımda bu herifle işi pişirmek mi istedin?
No, the whale was still in the trunk.
Yok, balina hala bagajdaydı.
The trunk never sustained any damage due to the crash, so Mr. Hoapili suffered his extensive trauma elsewhere. No. Okay, so he was picked up, he was beaten, dumped in the trunk like this.
Adamı kaçırmış, dövmüş ve o hâlde bagaja tıkmışlar.
I got the king of Hell in my trunk.
Bagajımda Cehennemin Kralı var.
And I didn't kill the FBI guy in that trunk.
O bagajdaki FBI ajanını ben öldürmedim.
And now, he's getting that trunk out the storage.
Ve cesedin yerini bildiğini söyledi.
- Car shows up in the middle of the night no plates, trunk stripped of carpeting where you find a ring, and your first move is a pawn shop?
Gecenin bir yarısı, plakasız bir araç geliyor yüzüğü bulduğun bagajın kaplaması sökülmüş bu durumda ilk aklına gelen rehinciye gitmek mi oluyor yani?
trunk 32
trunks 30
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
trunks 30
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the truth is 1715
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the time masters 23
the table 26
the train 84
the truck 50
the truth hurts 29
the truth is 1715
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the time masters 23
the table 26
the train 84
the two of us 218
the time is 69
the third 84
the tv 53
the trees 59
the thing is 2099
the truth will come out 23
the teacher 58
the two 72
the trouble is 136
the time is 69
the third 84
the tv 53
the trees 59
the thing is 2099
the truth will come out 23
the teacher 58
the two 72
the trouble is 136