There was a fire traduction Turc

We ran through the village, we thought there was a fire.

Hemen köye koştuk, yangın çıktı sanmıştık.

- There was a fire, Steve.

- Bir yangın çıkmış, Steve.

There was a fire.

Bir yangın çıktı.

There was a fire here a year ago, and a man was burnt.

Bir yıl önce burada yangın çıkmış ve bir adam ölmüş.

There was a fire.

Fena değildi. Şömine vardı.

- And there was a fire in a barn? - Yep.

Ahırınız da yanmış geçenlerde sanırım.

He said there was a fire.

Yangından bahsetti.

There was a fire at the power plant.

Enerji santralinde bir yangın çıkmıştı.

There was a fire in the courthouse, and all the records got burnt up. "

Mahkeme binasında yangın çıktı, tüm belgeler yandı. "

One day, there was a fire...

Bir gün bir yangın çıktı...

There was a fire.

Ateş vardı.

There was a fire, sir.

Yangın çıkmıştı, efendim.

Later that night, there was a fire... and the house burned down.

Akşamın ilerleyen saatlerinde, bir ateş... evi yakıp kül etti.

Well, stay where you are because obviously if there was a fire, you'd all be standing down here like this in the lobby, wouldn't you?

Olduğunuz yerde kalın... çünkü yangın çıkmış olsaydı... hepiniz lobide böyle... dikiliyor olurdunuz, değil mi?

By the ruins of Castello Richelieur, there was a fire a few years ago.

Bir kaç yıl önceki yangında neredeyse yok oluyordu.

There was a fire on one of the rides.

Korku tünelinde yangın çıktı.

There was a fire 7 years ago.

Yedi yıl önce yangın çıktı.

You see, I thought there was a fire.

Ben yangın çıktı sanmıştım.

One night, there was a fire in the fields.

Bir gece tarlalarda yangın çıkmış.

There was a fire aboard the Churchill.

Churchill'de yangın çıkmıştı.

There was a fire.

Yangın çıkmış.

You said there was a fire!

Yangın çıktı demiştin.

I had to say there was a fire.

Öyle demek zorundaydım.

I thought there was a fire outside, in fact.

Dışarıda yangın var sandım, aslında.

You went to the bank and there was a fire that day, too, I believe.

Bankaya gittin ve sanırım o gün de yangın çıkmıştı.

There was a fire.

Bir yangın çıkmıştı.

There was a fire.

Yangın vardı.

When we were sunk, all I know is there was a lot of fire and explosions.

Gemimiz battığında tek bildiğimi, patlamalar olduğu ve heryerin yandığı.

Suddenly there was a big flash of fire, a terrible noise and the lights went out all over the house.

Birdenbire büyük bir alev parladı, korkunç bir gürültü oldu ve tüm evin elektriği kesildi.

Look, you can throw me out if you want to, but you did look so cosy in here, and your decorator friend had gone home and it was beginning to get a bit cold out there on the fire escape.

İstersen beni kapı dışarı edebilirsin ama çok hoş görünüyordun ve dekoratör arkadaşın da gitmişti. Ayrıca yangın merdiveninde de çok üşümüştüm, ne yapabilirdim?

The key point of the Tunguska Event is that there was a tremendous explosion, a great shock wave many trees burned, an enormous forest fire and yet, no crater in the ground.

Tunguska Olayı'nın kilit noktası çok büyük bir patlama, ciddi bir şok dalgası birçok ağacın yanması, devasa bir orman yangını olmuş olması ve bir krater bulunamamasındadır.

Soon there was a spark and in almost no time a splendid fire was crackling away.

Kısa sürede alevler çıktı ve fazla zaman geçmeden ateş çatırdamaya başladı.

There was an explosion and fire at the house of a friend of yours, Mr. Jerry Parks.

Arkadaşlarından birinin, Bay Jerry Parks'ın evinde bir patlama oldu ve yangın çıktı.

There was an explosion and fire at the house of a friend of yours, Mr. Jerry Parks.

Bir arkadaşınızın evinde yangın çıktı, Mr. Jerry Parks.

There was a huge fire there made of trees.

Ağaçlardan ateş yakılmıştı.

Actually, there was a little incline and everybody clung to the incline because the fire was that heavy.

Aslında hafif bir yamaç vardı ve herkes yamaca tutunmuştu çünkü ağır ateş altındaydık.

There was gun fire for a minute and a half, two minutes.

Silah sesleri etraftan duyulmuştur. İki dakika.

- There was a terrible fire...

- Çok korkunç bir yangın çıkmış...

There was a plot by runaway niggers to kidnap the governor......massacre the white people and set fire to Richmond.

Kaçak zencilerin, valiyi kaçırıp beyazları öldürüp, Richmond'ı yakmak gibi bir planı varmış.

There was a plot by runaway niggers to kidnap the governor massacre the white people and set fire to Richmond.

Kaçak zencilerin, valiyi kaçırıp beyazları öldürüp, Richmond'ı yakmak gibi bir planı varmış.

And like a little child fascinated by fire... I saw that he had his hand right in the flame and was holding it there.

Tıpkı ateşten etkilenmiş küçük bir çocuk gibi sağ elini ateşe soktuğunu ve orada tuttuğunu gördüm.

There was always a fire in the pit.

Çukurda ateş olurdu her zaman.

There was a small fire in the art room.

Resim odasında küçük bir yangın vardı.

There was a school fire at my old school, and the records were lost.

Eski okulumda bir yangın çıktı, ve kayıtlar kayboldu.

When I got back to Belle Isle, there was a cosy fire in the fireplace... and on the roof, the walls and the porch.

Belle Ada'sına geldiğimde şöminede güzel bir alev vardı damda da, duvarlarda ve veranda da.

I lit a fire... there was all those papers...

Ben bir ateş yaktım... bütün belgeler oradaydı...

- There was a big fire.

- Büyük bir yangın çıkmış.

But you never gave it another thought... until there was a robbery and another fire.

Tabii bunu bir başka yangın ve soygun olana kadar hiç düşünmemiştin.

Still, we had something. There was a... fire, passion.

Aramızda bir şey vardı, aşk vardı, ihtiras vardı.

- Was there a fire?

İki tane :

You said there was a fire?

Hadi yukarı çıkalım!