English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / There was a man

There was a man traduction Turc

1,589 traduction parallèle
There was a man with her.
Yanında bir erkek vardı.
# There was a man # His name was Rouse
Bir adam vardı adı Rouse.
There was a man in here.
Burada bir adam vardı.
You said there was a man in the box!
Kutunun içinde bir erkek var demiştin!
- There was a man there.
- Orada bir adam vardı.
Now there was a man who knew the benefits of a little "liquid courage."
Zamanında "sıvı cesaretinin" küçük yararlarını bilen birisiydi.
Because she wasn't alone. There was a man with her in the car.
Çünkü yalnız değildi.Arabada onunla birlikte bir adam vardı.
There was a man in my house last night.
Dün gece evimde bir adam vardı.
She told the cops there was a man in her bedroom in camouflage utilities and body armor.
Polislere, odasında kamuflaj giysili, çelik yelekli birinin olduğunu söylemiş.
There was a man found murdered the next morning off 10th and Broadway
Ertesi sabah 10. Cadde ile Broadway arasında öldürülmüş bir adam bulunmuş.
For about a week before she disappeared... there was a man who kept visiting her.
Ortadan kaybolmadan yaklaşık bir hafta önce onu ziyarete gelen bir adam vardı.
And there was a man in the room.
Ve odada bir adam vardı.
# In Venice Beach there was a man named Kage # # When he was buskin'he was all the rage #
# # Venedik sahilinde Kage adında bir adam varmış # # # # tepesi atmış ve öfkeliymiş # #
There was a man, Daddy.
- Bir adam vardı, baba.
There was a man.
Bir adam vardı.
There was a man in the tower- - in the house.
Evin içinde, çatı katında..... bir adam vardı.
There was a man here.
Burada bir adam vardı.
There was a man...
Bir adam vardı...
There was a man in the house with Moira.
Evde Moira ile birlikte bir adam vardı.
- There was a man at my window!
Penceremde bir adam vardı. - Ne oldu?
There was some vandalism... and, by coincidence, the same night... the manager says a man stopped in the office... and asked about Josef Klim... an American man.
Bir vandalizm olayı olmuş... ve tesadüf eseri aynı gece... müdürün söylediğine göre... bir adam ofisine uğrayıp Josef Klim'i sormuş. Amerikalıymış.
And I think there wasn't a man in the airplane that wasn't either timing it with his watch, or counting or doing something. And I think there wasn't a man in the airplane that wasn't either timing it with his watch, or counting or doing something. I was sure the bomb was a dud.
Ve eminim ki, uçakta saymayan, saati ile ölçmeyen ya da başka bir şekilde takip etmeyen, tek bir adam bile yoktu.
Here was a man... who, inside of a pop song, was... you know. There were, you know... there were some big ideas and big dreams.
"İşte... bir pop şarkısında... büyük fikirler... ve rüyalar taşıyan bir adam" diye düşünmüştük.
Now there was a nice man.
Hoş bir adam daha vardı.
Now, it is a fact that there was nothing particular at all about the knocker on the door of this house, but let any man explain to me, if he can, how it happened that Scrooge, having his key in the lock of the door,
Şimdi, gerçek şu ki bu evin kapı tokmağında özel olan hiçbir şey yoktu. Fakat birisi bana açıklasın, açıklayabilirse tabi, anahtarını kapıya sokarken birdenbire tokmağın üzerinde onu gördü, şeklinde hiçbir değişiklik yoktu.
And, not that there's any excuse, but there is no way I could have known that a Russian man whose entire family and their village was killed by Stalin would be reading this in front of me,
Bu bir bahane değil ama tüm ailesi Stalin tarafından öldürülmüş bir Rus'un bunu okuyacağını bilemezdim.
I was at this place called the Farmers Market... and I was just sitting there minding anybody's business... and a man came up to me and asked if I would like to be... a contestant on The Price Is Right.
Farmer's Market denen bir yerdeydim. Oturmuş, kendi işime bakıyordum. Adamın biri geldi ve bana "The Price is Right" ta yarışmacı olmak ister miyim diye sordu.
There once was a man named Blenis...
Bir zamanlar Blenis adında biri varmış...
There was another man in my house a couple of days ago.
Birkaç gün önce evimde başka bir adam vardı.
A man was murdered t-two nights ago, and there is evidence that Sonny Chow was responsible.
İki gece önce bir adam öldürüldü, Bunu yapanın Sonny Chow olabileceğine dair kanıtlar var.
There was Hannibal, B.A., Face Man, and...
Hannibal, B.A., Face Man ve.. biri daha vardı.
If Lieutenant Benedict was having an argument with the man in the SUV, the theory hypothesizes there's a high probability they had prior contact.
Eğer Teğmen Benedict arabadaki adamla tartıştıysa teorinin hipotezlerine göre, daha önceden tanışıyor olmalılar.
- There was a 3rd man.
- Üçüncü bir adam vardı.
Were you completely fooled or was there something about her being a man that worked for you?
Kafan mı karıştı yoksa erkek olması senin için iyi miydi?
But there was a brother right the old man said she practically raised him
Ama bir erkek kardeşi var, değil mi?
It saves a lot of useless strife if there's no opposition but it would look ill if Caesar's man was the only one standing.
Rakip olmaması bizi gereksiz çatışmalardan korur, ama Sezar'ın adamı tek başına seçimlere katılsaydı bu hoş görünmeyecekti.
Hey there my man, that was a great performance.
Merhaba adamım, muhteşem bir performansdı.
But there was a local man, a surgeon,
Ama oradan bir herif vardı, cerrah,
There was a tall man with a big bag, but I'm not sure he came from there.
Büyük bir çantası olan bir adam vardı, ama oradan mı çıktı emin değilim.
All of a sudden, man, I was there.
Birden oraya varmıştım.
There was a Japanese man.
Bir Japon adam vardı.
- Yeah, man, but you said there was a time machine, right?
- Evet de, zaman makinası olduğunu söylemiştin, değil mi?
In 18th-century France, there lived a man who was one of the most gifted and notorious personages of his time.
18. yüzyıl Fransasında, devrinin en yetenekli ve kötülüğüyle nam salmış şahsiyetlerinden biri yaşardı.
During the last war there was a brave man, he asked for help the god of Thunderstorm.
Son savaşta yiğit bir adam vardı. Fırtına Tanrısı'ndan yardım istedi.
Back before I was a cripple of a man, there was one that held my heart.
Sakatlanmadan önce benim de kalbimi çarptıran biri vardı.
Hey, this is my buddy Nathan's last weekend as a single man... and I was kind of wondering if maybe there was something, you know, that...
Hey, bu hafta sonu dostum Nathan'ın bekar olarak geçireceği son hafta sonu... ve düşünüyordum da sizin bildiğiniz, belki...
Legend goes that there was this man, this hideous, deformed, monsterlike man that wore a mask over his face, killed them.
Efsaneye göre, bir adam çirkin, şekli bozuk, canavara benzeyen yüzüne maske takan bir adam onları öldürmüş.
There are many things in my life that I regret... including having you for a daughter... because that man was your father.
Hayatımda pişman olduğum çok şey yaptım. Baban olacak o adam yüzünden senin gibi bir kızım olması da bunlara dahil.
She said there was something in my character that was more like a woman than a man.
Bana, karakterimim erkekten çok, kadına benzediğini söylerdi.
That was quite a display you put out over there, man.
Demin amma da tafra yaptın kadına dostum.
There was a time when man took too much.
Âdemoğlu bir zamanlar çok şey elde etmişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]