To be sure traduction Turc
10,120 traduction parallèle
I just wanted to be sure he's getting the best care possible.
Sadece mümkün olan en iyi bakımı alıyor mu diye emin olmak istedim.
Take up her breakfast and dress her, to be sure of your reference, and then, uh, head off.
Kahvaltısını hazırlayıp giydir. Referans alacağından emin ol, sonra gidersin.
I escaped Tenebrae to find you, but I had to be sure it was you.
Seni bulmak için Tenebrae'den kaçtım ama sen olduğundan emin olmalıydım.
First of all, I have to be sure.
- İlk önce emin olmam lazım.
I need to be sure he has no power over me anymore.
Artık üzerimde bir gücü olmadığından emin olmalıyım.
I... just need to be sure I'm being realistic, not living in a fool's paradise and dragging you into it with me.
Sadece gerçekçi olduğumu bilmek istiyorum... Bir aptalın hayalinde yaşayıp seni de beraberimde sürüklemediğimi.
I want to be sure he's the one.
Doğru kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
It's hard to be sure.
Emin olamıyorum.
Run a thermal scan to be sure.
Emin olmak için bir termal tarama yap.
I'll have to run some tests to be sure.
Emin olmak için tahlil yaptıracağım.
Mr Blake said to be sure you received this.
Bay Blake bunu aldığınızdan emin olmamı söyledi.
But to be sure, I'm just going to get some blood samples.
Ama emin olmak için kan numunesi alacağım.
I just had to be sure.
Emin olmak zorundaydım.
I want to be sure you know, um... I know I-I don't show it a lot, but... But you're way more important to me than any story I'll ever tell.
Şunu bilmeni isterim ki fazla belli edemiyor olabilirim ama sen benim için anlatılabilecek tüm hikâyelerden çok daha önemlisin.
Be sure to put that card someplace safe.
Bu kartı güvenli bir yere koyduğundan emin ol.
But I'm sure he'll be happy to see you tomorrow.
Ama yarın iki doktor görmekten mutlu olacaktır.
I can't be sure until I get Some sort of GPS or cellular to cross-reference The seismic or the geological data
Tüm verileri bulana kadar o emin olamazdı.
I'll be sure to look into that.
- Tamam.
Oh, I'm sure there must be, although inferior, of course, to the Japanese way of life.
Eminim vardır, ama tabii ki Japon yaşayış stiline göre kalitesiz şeylerdir.
I'm sure Zed will be happy to finish the grand tour.
Eminim ki Zed bu büyük gezintiyi bitirmek için mutlu olacak.
It sure would be nice to know what the hell that was before we got there.
Biz oraya varmadan önce ne olduğunu bilmek güzel olurdu.
I'm sure you want to be here for your father.
Baban için burada olman gerektiğini biliyorum.
As your doctor, I have to make sure that you understand that you could be giving your cancer a foothold, and that could be it.
Doktorun olarak, iyice anladığına emin olmalıyım. Tedavini durdurarak kanserinin ilerlemesine zemin hazırlamış oldun.
He could give you a loan, or I'm sure he'd be willing to pay you for your work on our investigations.
Sana kredi verebilir, ya da eminim sana yaptığın araştırmalar için para ödemek ister.
- Sure. Go. - Just to be away from...
- Git tabii, git.
Oh, and, just for fun, I made sure that we will have a table outside on the terrace with a view of the city, you know, just in case our meal turns out to be, um, memorable... in some way.
Ayrıca sırf keyif için terastaki tüm şehri gören masalardan birini ayırmalarını tembih ettim.
And Ward says he can't be sure, but he thinks Escanso did make it here to the States.
Ve Ward emin olmasa da Escanso'nun buraya Birleşik Devletlere geldiğini düşünüyor.
But if he is spelled to love me, then how can I ever be sure his love is real?
Ama beni sevmesi için büyü yaptım aşkının gerçek olup olmadığını nasıl anlarım?
Anyway, while you're awake, I'll be probing certain areas near the tumor... With electrical stimulation to make sure that you don't adversely affect my speech or cognitive abilities.
Her neyse, uyanıkken tümörün yanındaki kısınlara, elektrik simülasyonu ile sondalama yaparken, konuşmamın sende olumsuz bir etki ya da bilişsel bir etki de bulunmadığından emin olacağım.
Joe, I'm sure you can understand why I'd want to be at my only daughter's wedding.
Joe tek kızımın düğününe katılmak istediğimi anlayacağına şüphem yok.
We sure do, but we're a little old to be betting'our future on this.
Var ama bizden geçti artık, böyle bir şeye geleceğimizi yatıramayız.
Sure you want to be locked up in here with me?
Burada benimle kilitlenmek istediğine emin misin?
I'm sure it's only indigestion, but whether it is or not, I'll be glad to put my feet up.
Eminim sadece hazımsızlıktır ama... Öyle ya da böyle, keşke ayağımı yere sağlam basabilsem.
But the papers would be sure to make it look as bad as possible.
Fakat gazeteler mümkün olduğunca kötü göstermek için elinden geleni yapar.
And you be sure to come back earlier next time, mm-hmm?
Bir dahakine daha erken geldiğinden emin ol.
Are you sure you'll be able to pull the trigger?
Tetiği çekebileceğinden emin misin?
I'll be sure to tell them.
Söylerim tabii.
If you'd like to be really positive about it, sure.
Cidden aşırı olumlu düşünmek geçiyorsa aklından, öyle olsun.
I guess I'm not exactly sure what I'm supposed to be doing here.
Burada tam olarak ne yaptığıma dair bir fikrim yok.
To be honest, I'm not really sure what I wanted to hear.
Gerçeği söylemek gerekirse, bunu duymak istediğime emin değilim.
Do you know how easy it would be to just say, "Sure, it's good to see you, Dad," and stop being scared?
"Elbette, seni gördüğüme sevindim baba" deyip korkmayı bırakmak ne kadar kolay olurdu biliyor musun?
I'm sure she'd love to see you too, but she's probably gonna be late.
O da seni görmekten mutlu olurdu ama sanırım geç kalacak gibi.
I'm sure he was just respecting your mother's wishes, and he didn't just pretend to be your father, he raised you.
Eminim ki annenin isteklerine saygı duyduğu için, ve sana "gibi" davranmamış seni büyütmüş.
They will be expecting me to join them, but you will be waiting for them, making sure our son remains out of harm's way.
Onlara katılmamı bekliyorlar ama sen onları bekliyor olacaksın oğlumuza zarar gelmediğinden emin olacaksın.
Betting on the police's reputation, we will be sure to bring justice to the criminal.
Polisin şeref ve haysiyeti mevzu bahis. Suçluyu mutlaka adalete teslim edeceğiz.
Be sure to deal with this properly.
Düzgünce icabına bakın.
Those two things might not be connected, Jack, but are you sure you want to take the risk? - Oh.
Bu iki konu bağlantılı olmayabilir Jack ama yine de o riski göze almak ister misin?
We need to get these fliers out now since we can't be sure anyone's Internet access will work.
İnternet bağlantısının çalışıp çalışmadığını bilmediğimiz için elden dağıtılması gerek.
Alright. I'll be sure to tell'em. Rod, I mean it.
- Tamamdır, kesinlikle söyleyeceğim.
I'm sure her husband will be able to explain.
Eminim kocası bize bir açıklama sunar.
I'm sure Celery counts herself lucky to be peed on by the great Dodo Bellacourt.
Eminim Kereviz muhteşem Dodo Bellacourt üzerine işediği için kendini şanslı sayıyordur.
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be with you 30
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21