Way traduction Turc
403,760 traduction parallèle
And on my way out, I saw my sister.
Çıkarken ablamı gördüm.
Which, by the way, isn't in the commercials.
Bu arada telefon reklamlarında bunu söylemiyorlar.
The way I see it now...
Şimdi olayı şöyle görüyorum :
The way you let me feel about you.
Senden hoşlanmama izin verme şeklin.
Just get out of my way.
Sadece yolumdan çekil.
Only way anyone could communicate with the software...
Birisinin yazılımla iletişim kurabilmesi için tek yol...
Why are there certain toxic smells that just grab you that way?
Neden insanı bu şekilde çeken bazı zehirli maddelerin kokusu var?
I didn't fly him all the way here to paint your...
Onu buraya kadar senin portreni...
In fact, what better way to assure my place in history.
Aslında, tarihteki yerimi sağlamanın daha iyi bir yolu var mı?
Based on this, it seems like the only way you will is if you do.
Buna dayanarak yapman gereken tek yol gibi görünüyor.
They're on their way to destruction.
İmha edilmeye gidiyorlardı.
Let's put it this way.
Böyle olsun.
I like the way he draws tits.
Göğüsleri çizme biçimini sevdim.
We need a better way.
Daha iyi bir yola ihtiyacımız var.
Y'all don't know him the way I know him.
Onu bildiğim gibi bilmiyorsunuz onu.
The way we trusted Enrique.
Enrique'ye güvendiğimiz gibi.
But you don't get a stranglehold on the commercial construction industry in this city without strangling a few enemies along the way.
Fakat bu şehirdeki ticari inşaat sektöründe yol üstündeki birkaç düşmanı boğmadan o sektorde bir numara olamazsın.
So, are the police on their way?
Polis de yolda mı?
I said, "the police are on their way,"
Polis yolda dedim ve sen de dedin ki,
You finally figured out that the only way that you'd ever be with him was over Helen's dead body.
Sonunda onunla birlikte olmanın tek yolunun Helen'in cesedine bağlı olduğunu anladın.
I didn't show up to dinner because Becky and I were on our way to a Yoga Retreat in Tahiti.
Akşam yemeğine gelmedim çünkü Becky ve ben Tahiti'deki bir yoga tedavisi yolundaydık.
If integrating A-P is the only thing in the way of this school and the support of its largest donors, what do you think is gonna happen?
A-P'yi her renkten öğrenciye açmak bu okulun ve en büyük bağışçılarının desteğinin önündeki tek engelse ne olacak sizce?
Yep, that makes way more sense.
Tabii. Bu çok daha mantıklı.
You know, I really want to get at you, but I'm not sure how to do it in a respectful way, random hot feminist.
Seninle iletişim kurmak istiyorum ama saygılı şekilde nasıl yaparım, bilemiyorum tanımadığım seksi feminist.
They're probably... on their way.
- Muhtemelen yoldadırlar.
You're a mess, but, like, in this put-together way.
Darmadağınıksın ama derli toplu bir şekilde.
There's no way I could have known what was gonna happen to Reggie.
Reggie'nin başına gelecekleri bilmem imkânsızdı.
I never trusted that white devil no way, but now we don't have to feel guilty about your brown skin up against my browner skin.
O beyaz şeytana zaten hiç güvenmemiştim. Artık siyah teninin siyah tenime değmesinden suçluluk duymamıza gerek yok.
I wish there was another way. It's okay.
Keşke başka bir yolu olsaydı.
And what better way to announce that than by making him believe Legate killed a larcenist of your stature.
Ve Legate'in burada olduğunu duyurmak için Legate'in itibar hırsızı birini öldürmesinden daha iyi bir yol yok.
But it's the only way.
Tek yolu bu.
Well, I suppose it was inevitable, one way or the other.
Öyle ya da böyle bu kaçınılmazdı sanırım.
You work for us, not the other way around.
Sen bizim için çalışıyorsun. aksi olamaz.
What would chairs look like if our knees bent the other way?
Eğer dizlerimiz öbür tarafa bükülseydi sandalyeler nasıl görünürdü?
There's no way.
Olamaz.
But not amazing in a good way.
Ama iyi anlamda inanılmaz değil.
Yeah, well, I know another way to make you feel completely alone.
Evet, peki, kendini tamamen yalnız hissetmenin başka bir yolunu biliyorum.
You see the way he looked me?
Bana bakış biçimini görüyor musun?
Tell him we're on our way.
Ona yolda olduğumuzu söyle.
I came all the way here to see you. I don't remember.
Ben hatırlamıyorum
- Ron, get out of my way.
- Ron, çekilin yolumdan.
What you did... there is no way that I could put that into words which that's exactly the problem.
Ne yaptın... Bunu sözlere koymamın hiçbir yolu yok sorun da bu.
But the way he looked at me... It was like we both knew it was a lie.
Ama bana öyle bir baktı ki sanki ikimiz de yalan olduğunu biliyorduk.
Agent Alvez is on his way over to the prison now.
Ajan Alvez şu an hapishaneye gidiyor.
Is there any way you could follow up with a wellness check?
Sağlık kontrolü yaptırma şansın var mı?
He's on his way up from D.C. now.
D.C.'den buraya geliyor.
He dropped it on the way out.
Çıkarken atmış.
But Luke called me on my way here, and he told me that you should talk to your friend Shaw, the other FBI agent in here.
Ama buraya gelirken Luke aradı ve diğer FBI ajanı Shaw'la konuşman gerektiğini söyledi.
We're on our way.
Biz de yoldayız.
- We're on our way.
- Yoldayız.
I'm in way over my head.
Başım belada.
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way too long 22
way down 31
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33
way too long 22
way down 31
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33