English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / We go in there

We go in there traduction Turc

1,341 traduction parallèle
He is lying, I say we go in there and get him.
Onu bulup oradan çıkarmalıyız.
We go in there, we grab the girl, I get paid and I bugger off to Aruba.
Oraya gidelim, kızı alalım, ben paramı alayım ve Aruba'ya sıvışayım.
What the hell we go in there for?
Neden oraya gittik o zaman?
We go in there clean we take the money and we walk the fuck out.
Oraya temiz girip parayı alıp, çıkacağız.
But I say we go in there Dr. Stein-style and cut it out.
Ama bence oraya Dr.Stein-stili girip keselim.
We go in there with a show of force, we won " t get a thing out of them.
Oraya askeri bir güçle gidersek onlardan hiçbir şey elde edemeyiz.
[Addison] We won't know for sure until we go in there, but it looks like I'm gonna have to take out your pancreas and re-route your intestines.
İçeri girene kadar, kesin olarak bilemeyiz ama pankreasını çıkarmak zorunda kalacakmışım gibi görünüyor ve bağırsaklarının yönlerini yeniden düzenlemem gerekecek.
So I say we go in there and ask for a raise.
Ben diyorum ki gidelim oraya ve artış isteyelim.
We go in there, win the $ 35,000 back, and then we walk away.
Oraya gideceğiz 35,000 doları geri alacağız ve yürüyüp çıkacağız.
Well, we go in there.
İçeri giriyoruz.
If we hadn't got him involved in this, we'd just go in there and pop this asshole
Onu karıştırmasaydık bu sersemi nallardık.
We go charging in there, chances are we will get lit up.
Göz gözü görürse şansımız daha yüksek.
Any reason you felt the need to go there... right after we were called in on your father's case?
Babanın davasından bahsettikten sonra oraya gitmen için bir nedenin var mıydı?
We got Rangers out there that ain't heard the first round go downrange in combat yet.
Orada daha roketin nasıl atıldığın duymamış komandolar var.
And we're about to go out there and play with the best team in the world.
Dışarı çıkacağız ve dünyanın en iyi takımı gibi oynayacağız
- We have a plan... and you hold your head up high... because don't you forget, you go back there as the most successful man... in the history of this family.
- Bir planımız var ve sen başını her zaman dik tut hiç bir zaman unutma, oraya bu ailenin tarihindeki en başarılı insan olarak geri gidiyorsun.
We go down there, we go down in that wreck we bring up some coke, we deal with these morons and then in a month we're on the Discovery Channel up to our knees in treasure, smiling, like this.
Oraya gideceğiz, enkazın oraya gideceğiz biraz kokain çıkaracağız, bu moronlara götüreceğiz ve bir ay sonra Discovery Channel'da olacağız dizlerimize kadar hazineye gömülü gülümsüyor olacağız, böyle.
Before we go in, there's something I have to tell you.
Oraya girmeden önce sana söylemem gereken bir şey var.
We stay here with your little tulip in there and you go get our guy.
Biz burada senin küçük lalenle birlikte kalacağız sen de gidip adamımızı getireceksin.
Yeah alright, we'll go in there.
Pekala, atlayın bakalım.
Can we go in right there?
Oraya gidebilir miyiz?
But in order to find it, we have to go there.
Ama onu bulmak için, oraya gitmeliyiz.
We go in, we do our job... and we get the fuck out of there.
İçeri girer, işimizi yapar ve lazım olan her boku dışarı çıkarırız.
We gonna go in there, we gonna do what we gotta do...
Oraya gidip yapmamız gerekeni yapacağız...
There we go, climb in.
Hadi, yatın.
As for the now-infamous Millennium Goals, obviously it has not been easy... but I believe there's a good deal in sight and we should go ruthlessly for that.
Görünüşe göre Milenyum Hedefleri pek gerçekleşecek gibi olmasa da... inanıyorum ki bunun ötesinde uğraşmamız gereken iyi bir anlaşma olacaktır.
I guess we're gonna go have a cigarette, and we'll see you back up there in a little bit.
Galiba gidip sigara almamız gerekecek. Sonra seninle çıkışta görüşürüz.
Let's go see if we can get in up there.
Hadi, oraya gidip gidemeyeceğimize bakalım.
Let's just go see if we can get in up there.
- Hadi gidip inecek bir yer arayalım.
We go in, locate the hostages, paint the target and then get out before anyone knows we're there.
Gireceğiz, rehineleri bulacağız, hedefi işaretleyeceğiz ve kimse bizi fark etmeden çıkacağız.
If you let go, we'll go in there and start making the calls!
Ofisim şurada, izin verirseniz gidip bu işi halletmeye çalışacağız.
That way, if we ever have to go in there, he'll be ready.
Bu sayade, oraya gitmemiz gerekse bile, hazır olacak.
If things go south we'll be in there like the cavalry
Eğer işler kötü giderse, süvari gibi içeri dalacağız.
Well, I thought I'd go with you to get Mr. Bristow to sign this while we're in there.
- Seninle gelip Bay Bristow'a bunu imzalatayım dedim.
Now, listen, we can't go in there and plead "not guilty".
Şimdi, dinle, mahkemeye çıkıp "suçsuzum" diye itiraz edemeyiz.
Dad, we're going to go in there- -
Baba, oraya çıkacağız...
We'll go as far as California with you, but if you go into that camp, you're going in there without us.
Seninle California'ya kadar geliriz, ama o kampa girersen, bizsiz girersin.
Jane, we'll... we're just gonna go in there, thank you for understanding.
Biz şu tarafta hallederiz. Anlayışın için sağ ol.
Or Mel Brooks is on, and he's so funny... and you think, what a wonderful world we live in... that there's a Mel Brooks to go to sleep to.
Ya da televizyonda Mel Brooks oluyor. Çok komik. Ve diyorsun ki uyurken izleyebileceğim bir Mel Brooks'un olduğu harika bir dünyada yaşıyoruz.
Now we have to go in there and take care of him.
Şimdi içeri girip onunla ilgilenmemiz lazım.
We'll be there in, like, 20 minutes, so, don't go anywhere, okay?
20 dakika sonra orda oluruz, hiç bir yere ayrılmayın olur mu?
We wait here and you go in there and get him.
Senin onu gidip getirmen içinbiz burada bekleyelim.
Go ahead and pop open your trunk, we'll get these cases in there so I can cross you off my list.
Hadi bagaj kapağını aç da, şu kutuları koyup, seni listemden sileyim.
Look, before we go in, there's something I wanna ask ya.
Bak, girmeden önce, sana sormak istediğim birşey var.
Felix, we can't go in there, are you crazy? !
Felix, oraya giremeyiz, deli misin sen?
We have to go in there ourselves then.
Öyleyse oraya bizim girmemiz lazım.
When they bring him down off there, we'll go in swinging and have him away.
O'nu oradan indirdiklerinde gidip O'nu kurtaracağız.
You know that we cannot go in there with you, but you need to hurry.
Seninle oraya gelemeyeceğimizi biliyorsun, ama sen acele etmelisin.
Maybe we shouldn't go in there?
Belki de oraya gitmemeliyiz.
There we go. Lemme get in here.
İşte burada...
- Too bad we can't go in there.
- İçeri giremememiz çok kötü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]