You have a problem traduction Turc
3,712 traduction parallèle
We'll call in sick anytime you have a problem.
Ne zaman bir sorunun olsa hastalık bahanesiyle izin alabilriz.
You have a problem with women.
Kadınlarla bir sorunun var.
So, whoever you are, if you have a problem with me, you can find me on election night.
O yüzden her kimsen eğer benimle bir sorunun varsa seçim gecesinde beni bulabilirsin.
Next time you have a problem, talk to your fiancé.
Bir daha sorunun olduğunda git nişanlına anlat.
You have a problem, Mr. Rousseau.
Bir sorunun var Bay Rousseau.
Nedish, do you have a problem?
Nedish, bi sorun mu var?
- Well, then you have a problem, because there ain't no rail road without girls like mine doing the heavy lifting.
- O zaman bir sorunun var çünkü benim kızlarım gibi ağır işçiler olmazsa demiryolu da olmaz.
Do you have a problem with that? No.
Bununla bir sorunun mu var?
You have a problem with Indians, Violet?
Kızılderililerle problemin mi var, Violet?
Apparently I was Miss McCall's law professor, do you have a problem with that?
Görünen o ki, Bayan MacCall'un hukuk profesörüydüm, sizin için bir sorun olur mu?
Miss McCall, do you have a problem with my sitting on the bench in this case?
Bayan McCall, bu davada kürsüde oturmam sizin için bir sorun olur mu?
Then you have a problem, right?
- O zaman sorun var tabi
Do you have a problem with that?
Bir sorunun mu var bu konuda?
Is it magicians, in general, you have a problem with?
Genel olarak sihirbazlara karşı mı bir şeyin var?
Why, do you have a problem?
Neden, bir problemin mi var?
You have a problem with that?
Bu senin için sorun mu?
- I think you have a problem with people.
Bence senin insanlarla bir sorunun var.
Do you have a problem with that?
Bu konuda sorunun mu var?
You have a problem with my socks.
Çoraplarımla ilgili sorunların var.
But, do you have a problem if I come with you?
- Ben de gelirsem sorun olur mu?
You know, I may have a problem.
Biliyor musunun, benim bir sorunum olabilir.
Lieutenant, you can insult me all you want, but you insult my staff, we're gonna have a little problem.
Üsteğmenim, bana dilediğin gibi hakaret edebilirsin ama çalışanıma hakaret edersen, ufak bir sorun yaşayabiliriz.
No problem. You have a good day.
Bir şey değil.
You don't have a problem, okay?
Senin bir sorunun yok, tamam mı?
If what you're telling me is true and you're not trying to protect the shooter, you're not gonna have a problem giving me a description, are you?
Yalan söyleyip ortağını korumaya çalışmıyorsan adamı tarif etmenin bir sakıncası yoktur herhalde.
You gave her a question that she can never solve. Did you have a fun time up here watching her try so hard to solve the problem?
Onu çözümü olmayan bir oyunun içine atıp buradan nasıl boşuna çabaladığını görerek dalga mı geçiyordunuz?
If that is what you guys do for amusement... shouldn't you have at least given her a problem with an answer?
Eğer oyun oynuyorsanız hiç değilse ona bir çıkar yol da vermeliydiniz.
Who're you calling lazy? And if any of yous have got a problem with it you can step forward right now.
Bunla ilgili bir problemi olan varsa bir adım öne çıksın.
Now, have you got a problem with that?
Şimdi, bununla bir problemin mi var?
You seriously have a problem with me not drinking, after what happened?
Olanlardan sonra benim içmememle gerçekten bir sorunun var mı?
So you and I, we won't have a problem.
Bu yüzden senin ve benim aramda hiçbir şey olamaz.
Do you have any problem with money? Because you know I have the strength as a lawyer inappropriate for me to offer money on Ellen.
Ben elimden geleni yapıyorum bunun farkında olmalısınız
I don't think you're gonna have a problem when people hear about this.
İnsanlar bunu duyduğunda sorun yaşayacağını sanmıyorum.
They cover for you when you get in trouble like when you have a gambling problem or an unexpected visit in the drunk tank.
Başın belaya girince seni kollarlar. Mesela bir kumar sorunun olduğunda veya sarhoşluktan nezarete atıldığında.
You won't have a problem then, will you?
Sorun yaşamazsın o halde, değil mi?
You got it or do we have a problem?
Anladın mı... yoksa hala sorunumuz var mı?
- No, I don't have a problem with you, but you are the person who has the experience necessary if this bomb blows up.
Hayır ama bomba patlarsa bunu bi tek sen gör istemem
Here's the problem, you can not actually legally work in this country with a tourist visa. Unless of course if you have a lot of money.
Şimdi sorun şu, bu ülkede turist vizesiyle yasal olarak çalışma hakkın yok.
You have a problem, will. You need to deal with it. - Emma, I'm...
.. sorunu olan biriysen söyle
You have a problem with marriage, don't you?
Evlilikle sorunun var, değil mi?
- You said the psychiatrists were wrong, but admitted you lied to them and told us you don't really have a problem.
- Psikiyatrlara da yanlışlar dedin onları yalan söylemeye zorladın bize bir sorunun olmadığını söylediler.
Have you got a problem with that?
Bununla ilgili bir sorunun mu var?
If I have a problem, you've got a problem.
Eğer benim bir sorunum varsa senin de bir sorunun vardır.
The fact that you even have to say that is a problem.
Gerçek şu ki bunun problem olduğunu söylemek zorunda değildin.
Sheriff, I wouldn't be bothering you if I didn't think you have a serious problem on your hands.
Şerif eğer gerçek bir sorununuz olduğunu düşünmesem sizin rahatsız ediyor olmazdım.
You have to be blindfolded to get off. That's a problem.
Sevişirken gözlerini bağlamalısın Bu bir problem.
I have a big problem to solve actually, you do!
Çözülecek büyük bir sorunum var aslında, SEN çözeceksin
And if you have got a problem with that, feel free to contact Washington, and I will be happy to give them my reasons.
Eğer bununla ilgili bir problemin olursa, Washington'u aramaktan çekinmem, ve onlara gerekçelerimi sunmaktan dolayı mutluluk duyacağım.
I realize that you have a certain problem with your image.
Görüntünüzle ilgili bir sıkıntınız olduğu belli.
I think the problem is, is that you don't want me to have a more substantial job.
Bence sorun şu : Daha oturaklı bir işim olsun istemiyorsun.
The problem is, you don't have a good story, Eileen.
Problem şu ki ; elinde iyi bir hikaye yok Eileen.
you have a problem with that 52
you have a wife 48
you have it 246
you have a nice day 58
you have a good day 80
you have a good eye 21
you have my word 634
you have no idea what you've done 30
you have a good night 79
you have no idea 966
you have a wife 48
you have it 246
you have a nice day 58
you have a good day 80
you have a good eye 21
you have my word 634
you have no idea what you've done 30
you have a good night 79
you have no idea 966
you have 2005
you have to be strong 33
you haven't heard 102
you haven't seen anything yet 23
you have to be careful 59
you have to go 526
you haven't 508
you have to stop 129
you haven't answered my question 48
you haven't got a clue 16
you have to be strong 33
you haven't heard 102
you haven't seen anything yet 23
you have to be careful 59
you have to go 526
you haven't 508
you have to stop 129
you haven't answered my question 48
you haven't got a clue 16