English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You have to go

You have to go traduction Turc

16,421 traduction parallèle
No, you have to go.
Hayır gitmelisin, bu önemli.
You have to go, don't you?
Gitmen gerekiyor değil mi?
- "You have to go."
Gitmek zorundasın. Tamam.
Okay, you have to go.
Pekâlâ, artık gitmelisin.
If you're not gonna help me, you have to go.
Yardım etmeyeceksen gitmen gerek.
You have to go like this to jump and then that to roll- -
Zıplamak için şöyle yapacaksın, sonra dönmek için de...
Look, you trust me to have your back when we go up against monsters.
Canavarlarla mücadele ederken arkanı kollamama izin veriyorsun.
Big fish like you, I mean, you must have a lot of people you can go to for help.
Senin gibi büyük bir balığın, yardım isteyebileceği bir sürü insan olmalı.
You'll have to go through me.
Önce beni geçmek zorundasınız.
I can help you cross back, but we have to go now.
Dönmene yardım edeceğim, ama şimdi gitmeliyiz.
You won't have to go through Liam on this project.
Bu projede Liam üzerinden iletişim kurmana gerek yok.
Go to the conference so that when you get back I can welcome you at the door and we can have a life.
Konferansa git ki döndüğünde seni kapıda karşılayabileyim ve bir hayat kurabilelim.
You won't be able to go home. Luckily, we have space in the bunker.
Eve gidemeyeceksin ama şansına depoda hâlâ yer var.
You should go to Starling General and have that looked at.
Sen Starling General hastanesine gidip onu bir kontrol ettirmelisin.
He tells you exactly what you want to hear, and you get sucked in, and the next thing you know, you have no job, no money, and a sweet 7-year-old daughter who needs a new pair of shoes and wants to go to Space camp.
Tam duymak istediklerini söyler ve söylediklerine kapılırsın sonra bir bakarsın, işsiz kalmışsın paran yok ve elinde 7 yaşında ayakkabıya ihtiyacı olan ve uzay kampına gitmek isteyen tatlı bir kız kalmış.
I know you're gonna go on to do amazing things, to help people, and to raise this city up because that's who you are, that's who you've always been, and that's why I have to go away.
Harika şeyler başaracağını insanlara yardım edeceğini, bu şehrin kalkınmasını sağlayacağını biliyorum. Çünkü sen öyle bir insansın. Her zaman da öyleydin.
I'm going to go to the bathroom and then I'm going to come back and I'm going to have an orgasm here in the next ten minutes, and you just let me know if you're involved in that.
Banyayo gideceğim, ve sonra geri geleceğim ve sonra gelecek 10 dakika boyunca boşalacağım...... eğer buna dahil olmak istersen, bana bildir.
- want you to know that. - Okay. - I know I'm a dickhead and I have alienated everybody... but I can't go in there... and face those people, man.
- Budalanın teki olduğumu biliyorum... herkese yabancılaştım fakat o insanlarla yüzleşmek için oraya gidemiyorum, ahbap.
You have to let me go.
Gitmeme izin vermelisin.
Look, I do have to go, but... Can I give you my card?
Bak, gitmem gerek ama sana kartımı verebilir miyim?
You both have to go.
Her iki gitmek zorunda.
It would go about 212, 213mph down the straight way, the you'd come to the mulsanne turn and you have to slow down to maybe 30mph.
Yaklaşık 212, 213mph düz yol aşağı gidiyor, Mulsan dönüşüne gelirsin Ve belki 30mph yavaşlamanız gerekir.
I wish you didn't have to go.
- Keşke gitmek zorunda olmasan.
Oh, well, then you have a long way to go.
Oh, o zaman kırk fırın ekmek yemen lazım.
And why does he have to be with you everywhere you go?
Ve gittiğin heryere bu adamı da götürmek zorunda mısın?
You want to have a go with the light?
Aydınlığa çıkmak ister misin?
Now, you don't have to say anything, however, it may harm your defence if you fail to mention something under questioning that you later go on to rely on in court and, of course, anything you do say may be taken down in evidence.
Herhangi bir şey söylemek ile yükümlü değilsiniz ancak sorgulama sırasında daha sonra mahkemede kullanacağınız bir şeyden bahsetmezseniz savunmanız zarar görebilir. Ve tabii ki söylediğiniz herhangi bir şey delil olarak kaydedilebilir.
Kevin, you have to let this go now.
Kevin, bırak artık.
You have got to let go of some of this crap.
Bu saçmalıklara bir son vermelisin.
This fantasy you have that I'm a con man who's after your money is pathetic and desperate... beneath you, and you need to let it go.
Paranın peşinde olan bir dolandırıcı olduğumu sanman acınası ve umutsuz bir durum. Buna kendini inandırmışsın. Bu fikrin yok olmasına izin vermelisin.
Do you want to have a go?
Denemek ister misin?
But right now, you just have to trust me and go.
Ama şu an bana güven ve git.
Unless you have a warrant for my arrest to go with your search warrant... I'm gonna go and do your job for you.
Arama emrinizi destekleyecek tutuklama emriniz olmadığı sürece işinizi sizin yerinize yapacağım.
I know you guys are having a moment, okay? But we really have to go.
Duygusal bir an yaşadığınızı biliyorum ama gitmemiz gerek.
You won't have to go back to that place if you just sign this.
Bunu imzalarsan oraya gitmek zorunda kalmazsın.
If you just sign this, you will not have to go back to...
Eğer bunu imzalarsan ilçe hastanesine gitmek...
But the other part is, you're gonna be loaded with sacrifices, and you're gonna have hard choices to make, and there's gonna be a lot of things where eventually you'll have to let'em go.
Ama getirdiği diğer şeylerden biri de sürekli fedakârlık yapmak zorunda olman zor kararlarla karşı karşıya kalman ve eninde sonunda gitmesine izin vermek zorunda kalacağın bir sürü şey olacağı olması.
Do you want to go have a drink at the bar?
Barda bir şeyler içmeye gidelim mi?
Out of respect for him, I have to let you go.
Ona hürmeten seni bırakmak zorundayım.
I can't counsel you to let go of your paranoia when I have issues of my own.
Benim de kendi sorunlarım varken senin paranoyana çözüm bulamam.
So... out of respect for him... I have to let you go.
Bu yüzden onun hatırına seni bırakmak zorundayım.
But you have to let me go.
Ama gitmeme izin vermen gerek.
Now, since I have been so kind as to answer all your questions and you are by no means capable of stopping me, could you be so kind as to please go on your way?
Şimdi, tüm sorularına kibarca cevap.. .. verdiğime göre ve senin de beni.. .. durdurma gücün olmadığına göre..
Have you come to have a go at me?
Beni öldürmek için mi geldin?
- Go to the Minister's house when you have time.
Fırsat bulunca Nazır beyin evine gidin.
I guess you're gonna have to go ahead and arrest me now.
Sanırım ileri gidip beni tutuklaman gerekecek.
Oh, thank you, but... I have to go back and finish some stuff at the office.
Çok teşekkürler fakat ofise dönüp bazı işleri bitirmem gerekiyor.
You don't have to go anywhere with them.
Onlarla bir yere gitmek zorunda değilsin.
You have no idea how much I want to go back to the way things were.
Her şeye eskisi gibi geri dönmeyi ne kadar istediğimi bilemezsin.
Did you go there to have sex with him?
Oraya onunla seks yapmak için mi gittin?
You'll have to go away on holiday.
Tatilde gitmen gerekecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]