You made me traduction Turc
9,209 traduction parallèle
I don't need the rest of the world knowing how you made me look like an idiot.
Dünyanın geri kalanının beni aptal gibi gösterişini bilmesine gerek yok.
I have become what you made me.
Bana ne yaptı haline gelmiştir.
No, you made me cry!
Hayır, sen beni ağlatın!
You made me a liar, an accomplice in your treason.
Beni yalancı çıkardın ve ihanetine ortak ettin.
[Gasps] You made me kiss my sister's head.
Kız kardeşimin kafasını öptürdün.
That home-cooked Italian meal you made me last week?
Geçen hafta bana pişirdiğin ev yapımı İtalyan yemeği var ya...
You made me swallow my night guard.
Gece bekçimi yedirttin bana.
Ah yes... when you made me sing, right?
Geçen hafta ofisimde yaptığımız Marguerite. Hatırladım. Bana şarkı söyletmiştiniz.
Well, it was your fault,'cause you made me burst out laughing.
Ama senin hatandı, cunku beni gulmekten kırıp gecirmistin.
Homer Simpson, you made me less of a man in my sons'eyes.
Homer Simpson, benim değerimi çocuklarımın gözünde azalttın.
You dragged me to the doctor. You made me look at disgusting SNeRD pictures.
Beni doktora görünmeye zorladın, bana o iğrenç resimleri gösterdin.
Well, you tricked me into coming here, you made me gay, now I have a boyfriend.
Kandırıp buraya getirdin, beni eşcinsel ettin ve şimdi de erkek arkadaşım oldu.
- You made me happy.
Memnun oldum.
You made me miss the denouement!
Senin yüzünden filmin sonunu kaçırdım!
Jesus Christ, I can't believe you made me go through this again.
Tanrım, bunları bana yeniden yaşattığına inanamıyorum.
You made me feel pretty terrible.
Beni çok kötü azarlamıştın.
You made me.
Beni sen yarattın.
And you made me his legally appointed guardian.
Sen de beni onun yasal vasisi olarak gösterdin.
And you made me in his image.
Sen de beni yarattın onun suretinde.
You certainly made me aware of that, Private Lamar.
Kesinlikle Özel Lamar, o beni haberdar.
You made those men covet me.
Sen o adamlar beni imrenmek yaptı.
Oh, my God, you made that for me?
- Tanrım, yaptın mı benim için?
You know, I think it was the stuff that made me happy back then.
Beni o zamanlar ürünlerin kendisi mutlu ederdi.
Because the products themselves actually made me happy, you know?
Çünkü ürünlerin kendisi beni gerçekten mutlu ediyordu, anlıyor musun?
I spent ages on this make-up and you've made me cry!
Bu makyaj için yıllar harcadım ve sen beni ağlattın!
You know how dear you are to me, and if there are changes that need to be made, we mustn't be afraid to face them.
Benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Eğer yapılması gereken birtakım değişiklikler varsa... Onlarla yüzleşmekten korkmamalıyız.
You made a mistake, Miss Denker, in your haste to be rid of me.
Benden kurtulayım derken bir hata yaptınız Bayan Denker.
Nah, it was the... It's not funny. It's just that when you said that out loud, it made me laugh.
Yok, komik değil, sadece bunu sesli söyleyince, gülesim geldi.
You just made me the happiest, prettiest, most talented girl in the world.
Şu an beni dünyanın en mutlu, güzel ve yetenekli kadını yaptınız.
But you have made me a believer.
Ama benim sana inanmamı sağladın.
You've already made me a whole lot of paper. - Ah.
Bana şimdiden çok para kazandırdın.
No, you made a choice to defy me and to back them.
Hayır, bana meydan okumak ve onlara arka çıkmak için seçim yaptın.
You mean the old "Devil made me do it" defense?
Klasik "Şeytan yaptırdı" lafı bu mudur yani?
You've made me a very happy old man.
Beni çok mutlu ettin.
I got to tell you, it hurt a little bit, but... it made it easier for me, to, um, give you this.
Ama bunu sana vermemi kolaylaştırdı.
And then I heard the two of you, and it made me wonder.
Sonra ikinizi duyunca bu beni düşündürdü.
The only mistake I made was not doing anything about you when Trubel told me what you did.
Tek hata Trubel yaptıklarını anlatınca hiçbir şey yapmamak oldu.
I'm sorry that when you were all grown up, I made it all about me because like most men, I wanted a perfect family, but like most men,
Üzgünüm siz büyüdüğünüz zaman çoğu adam gibi sizi kendime benzetmeye çalıştım mükemmel bir aile istedim ama çoğu adam gibi mükemmel bir koca ya da baba değildim.
And you don't leave this Woodall thing alone, by the time I'm done, all anybody will know about 12 years ago is you gave me a tip and made sure your little brother profited from it.
Bu Woodall meselesini kurcalamaya devam edersen emin olabilirsin ki işlerim bittiğinde 12 yıl öncesiyle ilgili tek bilinen şey senin bana ipucu vermen ve kardeşinin bundan kâr ettiği olacak.
It's just a handmade scrapbook of every note and drawing you ever made me.
Bana yazdığın ve çizdiğin tüm şeyleri koyduğum el yapımı bir albüm sadece.
This is a report card that you made for me when you were 4, and you gave me a B-minus as an uncle.
Dört yaşındayken bana hazırladığın karne. Dayı notu olarak B - vermiştin.
Ah, this one tells me you've weighed your choices and made a decision.
Bu da bana, seçeneklerini bir kantarda tarttığını ve bir karara vardığını söylüyor.
So you're telling me, Versace got murdered, but no one's taken out whoever made these?
Yani diyorsun ki Versace öldürüldü ama bunları yapanlara kimse dokunmamış mı?
It seems the only thing that made me happy in my accursed life was killing you.
Öyle görünüyor ki melun hayatımda beni mutlu eden tek şey seni öldürmekmiş.
You tell me... you tell me you felt that when you made him.
Bana onu döndürdüğünde de aynı şeyi hissettiğini söyle.
You have no clue how hard it was for me to raise you and the sacrifices that I made.
Seni büyütmenin benim için ne denli zor olduğunu ve senin için yaptığım fedakârlıklar hakkında hiçbir fikrin yok.
And I am going to go upstairs and change out of this beautiful gown you've made me and put on my traveling clothes.
Ben de yukarıya çıkıp benim için hazırladığın bu güzel gelinliği çıkartıp seyahat kıyafetlerimi giyeyim.
You made yourself essential to me. You gave me something else to... to be.
Kendini benim için özel biri haline getirdin.
Everyone after you was random, but you being the next name, that's what made me confront the Fisher King.
Senden sonra gelen herkes rastgeleydi. Ama senin sonraki kişi olman, Balıkçı Kral'ın karşısına çıkmamı sağladı.
One possibility is to have me interview you after having made this film.
Bir ihtimal bu filmi yaptıktan sonra sizinle röportaj yapabilirim.
We've both made mistakes, but you don't have a right to crucify me for mine.
İkimiz de hatalar yaptık, ama benimkiler yüzünden beni çarmıha germeye hakkın yok.
you made me a promise 19
you made it 730
you made your bed 27
you made your point 111
you made a mistake 169
you made your choice 40
you made it up 29
you made the right decision 46
you made a promise 37
you made the right choice 44
you made it 730
you made your bed 27
you made your point 111
you made a mistake 169
you made your choice 40
you made it up 29
you made the right decision 46
you made a promise 37
you made the right choice 44
you made a choice 27
you made the right call 27
you made a commitment 17
you made this 52
you made 28
you made sure of that 16
you made bail 25
you made that up 37
you made them 16
you made a deal 26
you made the right call 27
you made a commitment 17
you made this 52
you made 28
you made sure of that 16
you made bail 25
you made that up 37
you made them 16
you made a deal 26