Your food traduction Turc
3,447 traduction parallèle
I don't like your food.
Yemeğin hoşuma gitmiyor.
Please enjoy your food.
Afiyet olsun...
Okay, I wouldn't chew your food... that's disgusting... but fine, I won't get you pizza.
Yemeğini çiğnemem asla. İğrenç. Ama tamam.
Here's your food, Donkey.
İşte senin yemeğin, eşekçik!
Just eat your food.
Sen zıkkımlansana sadece.
And your food.
- Ve yemeğiniz.
So, if you don't want to go to find your food, you can hardly make your food come to you.
Yani, yemek bulmaya gitmek istemiyorsanız, onu size... gelmeye zorlamalısınız. Ya da zorlayabilir misiniz?
It is China's understanding that the current embargo has eradicated your food and medical supplies.
Çin, mevcut abluka nedeniyle gıda ve ilaç stokunuzun tükendiğine inanıyor.
Worrying about your food bowl, you must be getting old as well.
Yazınız için mi endişeleniyorsunuz? Yaşlanıyor olmalısınız.
( Please cherish your food.
Yiyeceğinizi neşelendirin.
The money I managed to raise for this endeavor is only for your fees, your food and lodging.
Bu iş için topladığım para sadece ücretiniz, yemek ve konaklama için.
You hardly touched your food.
Çok az yemek yedin.
That is playing with your food, which is bad.
Bu yemeğinle oynamaktır, yani kötü bir şey.
I don't want your food.
Yiyeceğinizi istemiyorum!
Where's your food?
Yiyeceklerin nerede?
If you ´ re gonna play with your food You don ´ t need any.
Yemeğinle oynayacaksan, ihtiyacın yok demektir.
Charlie, you didn't even touch your food.
Charlie, yemegine dokunmamissin bile.
That's right man, there's your food.
Haklısın dostum, sizin yemeğiniz.
Bring your food over here and eat with me, okay?
Yemeğini al buraya gel, beraber yiyelim tamam mı?
I see you got your food.
Bakıyorum yemeğinizi almışsınız.
I was worried they put too much medicine in your food.
Yemeğine çok fazla ilaç koydular diye endişelendim.
I don't want your food.
Yemeğinizi istemiyorum.
If they succeed and get to the mainland they will destroy monuments all around the world including the one monument your food storm didn't destroy.
Eğer başarıp... anakaraya ulaşırlarsa... SANATÇI ÇİZİMİ dünyadaki her anıtı yok edecekler... ve senin fırtınanın... yok etmediği tek anıt da buna dahil.
Keep your food then in kitchen, that'll be great.
Yemeği mutfağa koyarsan çok iyi olur.
You are not eating your favorite food.
Sevdiğin yemekleri yiyor olman gerekmiyor muydu?
She stayed up all night preparing a table full of food, all of your favorite dishes.
Bütün gece senin sevdiğin yemekleri yapmak için uğraşmış.
What did your partner say was her favorite food?
Eşiniz, en beğendiği yiyecek olarak ne demiş olabilir?
Even though you spit out all the food in your mouth, you don't know?
Ağzındaki bütün yemeği kussan bile, tanımadın mı beni?
My ears are hungry. Your voice is like food.
Kulaklarım açlıktan ölüyor.
We got to get some food in your mom before she takes her top off and starts giving my brother dollar lap dances.
Annen üzerini çıkarmadan ve kardeşime para için kucak dansı yapmaya başlamadan önce, bazı yemekleri hazır etmemiz lazım.
You gather the grains - the food that you're hungry for and your family is hungry for - but instead of eating it, you keep some of it back... .. and you take it and you plant it back into the dirt.
Kendi açlığınızı ve ailenizin açlığını gidermek için... yemek yerine, taneleri toplayıp... bazılarını saklarsınız, ve işlemek için... toprağa gömmek...
This thing, it's gonna zap your stomach so it remembers to push the food down your system.
Bu şey mideni dürtecek o da bu sayede besinleri aşağı itmesi gerektiğini hatırlayacak.
The crappy food, the bedsores... It's bad enough being stuck with coma boy drooling all day, but every time I see your face,
Berbat yiyecekler, yatak yaraları komadaki bu adamla buraya tıkılıp kalmak yeterince kötü zaten bütün gün salyaları akıyor.
When you get a little older... Don't these types of food suit your taste buds?
Yaşlandıkça, bu tarz yemekler damak zevkine daha çok uyar.
With your dirty hands you ate cow food.
Kirli ellerinle inek yalağından karnını doyuruyordun.
If one of your players had food allergies... You'd write the cafeteria ladies with menu demands.
Oyuncularından birinin gıda alerjisi olsaydı hemen kafeteryadaki hanımlara ayrıntılı bir menü talebini bildirirdin.
Or you can cook your own food.
Ya da kendi yemeğinizi kendiniz yaparsınız.
Don't worry, Baxter, we won't feed him your dog food.
Endişelenme Baxter. Ona senin mamandan vermeyeceğiz.
I don't ask for much in return for all those years I put food in your belly clothes on your back, a roof over your head.
Onca yıl karşılığında ı karın gıda koymak. Sırtüstü Giyim, başınızın üzerinde bir çatı.
These are your sister Joanie's tomatoes, so, technically, I'm playing with Joanie's food.
Bunlar kız kardeşin Joanie'nin domatesleri yani, teknik olarak, Joanie'nin yemeğiyle oynuyorum.
So if you want food, play to the camera, be on time, and on your game.
Yani yemek istiyorsan kameraya oyna, vaktinde gel ve rol yap.
Their little hands tremble so much that they can't hold on to the food and... breaks your heart!
Ellerindeki aşırı titreme hissi yüzünden yiyecekleri bile tutamıyorlar ve bu da insanın kalbini acıtıyor!
I'll check on your food.
Yemeğine bakayım. Başka bir şey ister misin?
I'm thinking a roof over your head, some actual hot food.
Benim aklıma başının üstünde bir çatı, sıcak bir yemek geliyor.
Why not just grow your own food?
Neden yiyecek yetiştirmiyorlar?
I am having a modest party at mine, your husband can feast on the food... and I will, on you...
Mütevazı bir parti yapıyorum. Kocan yemek ziyafeti yapar ben de, seni...
Tell your mutts to give me food and water.
İtlerine bana su ve yemek vermelerini söyle.
So, your fridge in here is stocked with food.
Buzdolabınız yiyecekle dolu.
I can't believe your machine reprogrammed itself to create this entire ecosystem of living food.
Makinenin canlı yemeklerle... dolu bir... ekosistem yarattığına inanamıyorum.
Live up to your full potential or walk away and let the food monsters destroy Lady Liberty.
Potansiyelini ele geçir... veya yemek canavarlarının... Özgürlük Anıtı'nı yok etmesine göz yum.
I learned your FLDSMDFR food is far more delicious than "food" food.
FLDSMDYR yemeği, normal yemekten çok daha lezzetliymiş.
food 894
food fight 20
food poisoning 42
food for thought 29
food's here 21
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
food fight 20
food poisoning 42
food for thought 29
food's here 21
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your tea 43
your mum 57
your name 485
your sister 409
your majesty 3240
your mother 885
your mom 327
your best friend 68
your ex 322
your tea 43
your mum 57
your name 485
your sister 409
your majesty 3240
your mother 885
your mom 327
your old man 28
your point being 45
your dad 423
your mother is dead 28
your highness 1544
your mind 60
your brother 593
your heart 112
your face 246
your call 269
your point being 45
your dad 423
your mother is dead 28
your highness 1544
your mind 60
your brother 593
your heart 112
your face 246
your call 269