Aldın mı traduction Anglais
32,386 traduction parallèle
- Jack, dolabımdan bir şey aldın mı sen?
Jack, did you take something out of my closet?
- Kolayı aldın mı?
Did you get the soda?
Maaş çizelgelerini geri aldın mı?
Did you get the payroll files back?
İstediğin her şeyi aldın mı?
Did you get everything you wanted?
Bobby'den haber aldın mı?
- Have you heard from Bobby?
- Önlem aldın mı? - Evet.
- You've taken precautions?
Bunu bir rozetten aldın mı?
You got that from a badge?
Bunun patentini aldın mı?
Have you patented this?
Çöp çubuğu dün geceki kızın numarasını aldın mı?
Shit Stick, huh, you get that girl's number last night? That's right.
- İddianamelerimi aldın mı?
- Did you get my indictments?
- Evi aldın mı?
- Did you get the apartment?
Aldın mı?
Did you take it?
Mesajını aldım.
I got your message.
Konuştuklarımızın hepsiyle birlikte, birkaç fazladan şey de aldım.
I got everything we talked about and a couple extra things, too.
Örneği aldığım için bana çok kızdın, beni suçlu hissettirmek istedin ve başkasının saçını koydun.
You were so mad at me for taking it, and you made me feel so guilty, and you planted
DNA sonuçlarını aldığımız için geldim.
No, I'm here because we just got the DNA results.
Kan testinin sonuçlarını aldım.
I got the results back from your blood work.
Silahlarınızı iade etme kararı aldım.
I've decided to return your weapons.
Artı,... onların doktorunu da aldım.
Plus, I took their doctor.
Bundan B artı mı aldın?
- [Jim chuckles] You got a B-plus on that? - Ew!
Şu andan itibaren kaç doz aldığını takip edeceğim.
And from now on... I'm keeping track of how much you dose.
- Silahları aldınız mı?
- You got those weapons?
Tanrım, bir de bar satın aldım.
Oh, my God. And I bought, um, a dive bar- -
Bazı sayfalar aldın, tamam mı? O sayfalar sende.
You, you took some pages, okay?
Ruben'in profilindeki bazı sayfaların çıktısını aldım.
Let's go, Bobby, come on.
Nick, tek niyetin bize yardım etmekse neden polis memurlarını bir odaya koyup ses kayıtlarını aldın?
Nick, why would you want to put us into a room where you can record police officers if, as you say, you only want to help us?
Kel adam, Yoğun Bakım kapısının şifresini böyle aldı.
That's how the bald man got the code to the ICU door.
Hadi. Arne'nin o ilacı aldığını kanıtlayacağım.
I'm going to prove Arne took that drug.
Bira aldım, fıçının üstüne oturdum.
I had an ale. You sat on a barrel.
BARE'de bir sürü kadın düşmanı şey söyledim. Birçok şikayet mektubu aldım.
I said a lot of misogynistic things on BARE, and I got a lot of complaint letters.
Ve Kate'in haberi olmadan ki bu yasa dışı üç kere imzasını taklit ettim tüm aşıları bir günde yaptırmak için randevu aldım.
So behind Kate's back... and this is super illegal... and involves forging her signature three times... I booked Hank in to get all of his shots on one day, which the doctor didn't recommend, but I'm a busy guy.
Bunu bilmemin sebebi de ben satın aldım ve 700 milyon dolarlık faturasını da saklıyorum.
And I know this because I bought it, and I kept the $ 700 million receipt.
Alabildiğim kadarını aldım.
I grabbed as much as I could.
İşe aldım çünkü yapamayacağını biliyordum.
I hired you because I knew you couldn't.
İnsanları Mars'a göndermenin ve zekanın, motivasyonun gitmeden önce iyi geçinmelerinin yeterli olacağını varsaymak hafife aldığımız bir şey değil.
We don't think it's a trivial thing to send people off to Mars and just assume that intelligence and motivation and getting along before they go is going to be enough.
O zaman mesajımı gayet güzel aldın.
- Well, then, I guess you got the message loud and clear.
Bakmadım çünkü müvekkillerimize Sutter'ın sözünü geri aldığını, Jim Reynolds'ın hiçbir yere gitmediğini söylemekle uğraşıyordum.
- I haven't checked my phone because I've been going to every client we have reassuring them that Sutter's gonna recant his bullshit and Jim Reynolds isn't going anywhere.
Hepsinin senin hatan olduğunu yazdığın notunu aldım.
I got your note where you said it was all your fault.
Talimatlarımı aldınız.
You have your instructions.
Ulusal kampanyamız için seferber olduğumuz şu günlerde uyuşturucuların milyonlarca kişiyi esir aldığını düşünüyorum.
As we mobilize for this national crusade, I'm mindful that drugs are a constant temptation for millions.
Nancy Reagan'ın yanında yer aldım, zira "Hayır deseniz yeter" dedi.
I joined with Nancy Reagan because she said, "Just say no."
Kupalarımı aldın ama kendin yapacak kadar bile cesaretin yok.
You took my mugs, and you didn't even have the balls to do it yourself.
Şirketinden bir parça da ben aldım bu da demek oluyor ki ya işi bana verirsin ve o şerefsize karşı beraber mücadele edeceğiz ya da onunla bir olup beni alt etmeye çalışacaksın.
I got a piece of your company too, which means you either hire me and we fight that bastard together, or you go with him and you take me on.
Ben de masada bir sandalye satın aldım ve Nathan ile kurul da benim yanımda.
I bought a seat at the table, and I got Nathan and the board on my side.
Eğer, sohbet ile arkamdan konuştuğunu ve adamın yatırım şirketinin işini aldığını kastediyorsan o halde evet, bana anlattı.
If, by conversation, you mean going behind my back and getting his investment business, then yeah, he told me.
Kocamın beni görmek istediğine dair bir gardiyandan telefon aldım. Neler olup bittiğini bilmek istiyorum.
I got a phone call from a guard saying that my husband wanted to see me, and I want to know what's going on.
Buraya geldim çünkü Leonard'ın yanlış hüküm aldığına inanıyoruz.
I'm here because we believe Leonard was wrongly convicted of those murders.
- Evet, doktorun imzasını da aldım.
She did, and an affidavit from her doctor, too.
Barrow istasyonundan köpekbalıkları hakkında bülten aldınız mı?
Did you receive the bulletin from Barrow station about the sharks?
Son söz hakkını geri aldım.
Forget it. Last-word privileges revoked.
Mantomu aldın sanırım.
I think you took my coat.