Ağır mı traduction Anglais
3,684 traduction parallèle
Ağır mı?
Is it heavy?
- Ağır mı?
- Is it heavy?
Yani, full geleneksel kıyafet ve yarım ağız İngilizce konuşmaktan mı bahsediyoruz? Tabi, neyseki, bizim hayır sever Amerikalılar tercüman olarak orada olacaklar.
So are we talking full dashiki and no speakee-dee english? Mm-hmm. Yeah, but luckily, your charitable American benefactor will be there to translate.
Kaslarım çok ağır.
My muscles are too heavy.
İşleri ağırdan alırım.
I'm a slow runner.
Ekipmanlarımız, şirket binalarınızdan birinde ağır bir gaz kaçağı tespit etti.
Our machines detected a severe gas leak in one of your company buildings.
Ağır ol küçük hanım.
MIKE : Hang on, little lady.
İzinsiz bir eve girmek ağır suçtur diye uyardım!
I warned you that breaking in is a serious crime, didn't I?
Sanki yaşlılar gibi kalbim ağırınca tüm bendenim de ağrıyor.
When I hurt inside, my body also aches now that I'm old.
Programım ağır olsa da, kötü şeyler ben hasta yatarken de başıma gelebilir.
Even if the schedule is tight, and worse comes to worst, I will just lie sick on my bed.
Ağır değiller, ben taşırım. Olmaz.
It's not even that heavy so I can hold it.
Ben de her zaman yaptığım gibi ilgimi çeken insanların arkasından ağır ağır yürüdüm.
I followed as I have done all my life when people interest me.
Ağır bombardımanlara yakın uçacak pilotlara ihtiyacım var.
I need pilots who will fly close and tight to the heavies all the way.
Ağır bombardımanlarımı hedefe götürüp geri getirmem lazım.
I need to get my heavies to the target and back.
Dikkat, zavallı geliyor, sensiz hayat nasıl olurdu ağır kalbim batıyor batıyor dibe batıyorum
Oh, watch out for me, without you, with no place to go My heart's on the blink So heavy it sinks I'm teetering on the brink
Şurada genç ve güzel bir kız arkadaşım var. Yarı yaşımdaki adamların ağızlarını sulandırıyor.
I got a beautiful, young girlfriend here, who guys half my age are drooling over.
Sayın Ağır Abi, seni nereye götüreceğimi biliyorum.
Oh, Mr. Big-Shot, I know where I'm taking you.
Bunun ne kadar ağır olduğunu biliyorum. Ben de yardımcı olmak için buradayım.
I know how tough this is, but I'm here to help anyway I can.
- O zaman bir sorunun var çünkü benim kızlarım gibi ağır işçiler olmazsa demiryolu da olmaz.
- Well, then you have a problem, because there ain't no rail road without girls like mine doing the heavy lifting.
- Hey, ağır ol, tamam mı?
Hey, easy.
Şikago'da yaşananların size ağır geldiğinin farkındayım.
I know about your difficulties, about what happened in Chicago.
Ağır ol bakalım.
Easy, boy.
Ağır düşman ateşi altındayım!
Heavy enemy fire! I need you to bring them up the line.
Ama ağır ateş altındayım.
But I'm taking heavy fire!
Ağır ol bakalım, Eddie.
Not so fast, Eddie.
Evimden 250 bin kilometre uzakta, yapayalnızım ve dışlanmışlık hissi şey, bayağı bir ağır geliyor.
Quarter of a million kilometers away from home, all alone, and the sense of isolation is... Well, it's pretty overwhelming.
Sonra bisikletime atladım ve ağır aheste mahallemde gezmeye başladım.
So I got on the bike and I just gently rode around my neighborhood.
Ama ağır değil hiçbir şey Dayan biraz, taşıyacağım seni
But nothing's too heavy Just hold on I'll carry you
Sessizliğin ağır bir kalbi saklamak için bir sığınak olduğunu düşünelim. Sevmenin ve sevilmenin yaşam olduğunu ve onsuz bir hiç olduğumuzu unutmayalım.
Lest we think silence is the place to hide a heavy heart, remember, to love and be loved is life itself without which we are nought.
Hem borçlarımı ödedim hem de Kelly Ann ağır bir enfeksiyon kapmış diyorlar.
I've paid my dues. Plus, Kelly Ann's got a pretty bad infection, so...
Tamamdır efendim, iletişim ağımızı direk hatlara yönlendirdim.
Ok Sir, I've Hot-wired our communication routers with all major mobile networks..
Ağır ol bakalım, Hello Kitty. Kendini, "Kaplan Ejderha" mı sanıyorsun?
Does it look like I'm into Crouching Tiger?
Bakalım hangisi daha ağır basacak, dostluk mu... yoksa sadakat mı?
Let's see what weighs more... friendship or fealty.
Hayır, yani, ben ağırdan almaya inanırım.
No... I mean, I believe in going slow.
Ve bizim 50 kilometre içinde ağır silahlarımız yok.
We don't have artillery within 50 kilometers of here.
Sharan Cabal bir ağ takımıdır.
shoran cabal is a network outfit.
Ağır değilim.
I'm not heavy.
Dur bakalım, biraz ağır ol.
Wait, just slow down here.
Of be, tüm bu ağır sigara dumanı bıçak yaralarımı acıtıyor.
Man, all this corncob pipe smoke is irritating my stab wounds.
Ağır çaplı toplara doğru seyir edeceğim.
I'm gonna cruise over to the heavy artillery.
Kuzeydeki askerlerimiz bir sis perdesi indirdi ve bombardıman uçaklarımız üç ölümcül dalgayla, tüm harekatın en ağır hava bombardımanlarından birini yapmaya giderken gizlice geri çekildiler.
Our troops in the north put down a smokescreen and under cover they withdrew a little while our bombers went in in three deadly waves to deliver a large aerial bombardment and one of the heaviest of the whole campaign.
- Üzgünüm ama Tui daha ağır.
- I'm sorry, but if Tui was weighted,
Ve gülümse. Dinamik ol. Sen ağır toplardansın, tamam mı?
Stick to a vote being the only possibility.
Ağır ol, tamam mı?
- Not yet.
Ağır hapis cezasına çarptırıldım da.
I'm doing hard time.
- Dee, ağır ol. Tamam mı?
- Dee, slow down, all right?
Biraz ağır olmadı mı?
Pretty intense, huh?
- Ağır ceza mı verdiler?
Did they give you rough justice in there?
"Yardım edin" "Çok ağıır" diye bağırıyordu.
It was saying, "Help me. It's so heavy."
Ne yazık ki şarkıcı değil de dansçı yönüm daha ağır basıyor.
A better dancer than a singer, I'm afraid.
Romatizmam ağır işlerde size yardım etmeme mani oluyor.
My rheumatism... stops me helping outwith chores.