Bak hayatım traduction Anglais
1,286 traduction parallèle
Bak hayatım annenin kamerası var! Bana bak hayatım!
Love, don't be shy.
- Keyfine bak hayatım.
- Knock yourself out, hon.
Bak hayatım, atlarla nasıl da dost oldum.
See, honey, horses are my friends.
Bak hayatım, atlar beni çok seviyor.
See, honey, horses love me.
Bak hayatım...
You see, honey...
Bak, hayatım boyunca vantrilog olmak istedim, şimdi bana yardım et, beni bu kadar sert eleştirme.
Look, I wanted to be a ventriloquist my whole life. You're gonna help me and not be so critical. Is that a threat?
Bak, Steven, şu anda hayatım çok karmaşık. Öyle mi?
Look Steven, my life is very complicated, right now.
Bak Juwanna, hayatımda hiç başka biri olmadı. Bazı şüphelerim var tabii, ama yalnız olmaktan iyidir.
Look, Juwanna, I've never not had someone, and... even with the doubts, which I'm not gonna lie, there are some... it's better than being alone.
Bak, bilmen gereken şey... benim tüm hayatım değerli bir bitkiyi aramakla geçiyor.
The thing you gotta know is... my whole life is looking for a goddamn profitable plant, see?
- Hadi şehri kırmızıya boyayalım. - Tamam bak, hayatım boyunca, bu ne demek tam bilemedim.
- Wander about with no destination!
Gözlerindeki bakışları hayatımın sonuna kadar hatırlayacağım.
With a look... Eyes that I shall never forget.
Bunun adı internet ve yaşamımızda büyük bir devrim yarattı ve hayatı bilgilere ulaşmamızı hızlandırdı mesala şuna bir bak.
Well, it's called the Internet. It complete revolutionize the way we live and access vital information. For example, have a look at this.
İlk bakışta onun hayatımın erkeği olduğunu anladım.
I knew right away he was the man of my life.
Bak, hayatımda bir dolu saçmalık yaptım ve pişman değilim. Çünkü yaptığımın yüzde 99'undan hoşlandım, oğlumun sevgilisiyle yatmayacağım. Sizi de yaparken seyretmeyeceğim.
Look, I've done some weird shit in my life, and I'm glad I have because I have enjoyed 99 % of it, but I'm not screwing my son's girlfriend and I won't lay there and watch you do it.
Bak Snoop, sana hayatının fırsatını sunuyorum.
Look, Snoop. Look, I'm gonna give you a opportunity of a lifetime.
Bakın hayatım boyunca şehrin bu kısmında yaşadım.
Look, I have been living in this part of the city my whole life.
Ve burası bizim... Hayatımızın geri kalanında oraya bakıp anılarımızda yaşatmamız için.
And it's ours... to look at and to cherish for the rest of our lives.
Evet "Hayat Güzeldir" e bakıyordum.
Yeah, yeah. I'm just watching It's a Wonderful Life.
Bak kızım, işin dışında hayat denen bir şey de var!
you have got to get a life outside of work!
Teşekkürler dadı, teşekkürler bana teşekkür etme hayatım bak...
Oh, thank you, Nurse, thank you! Don't thank me, Juliet. Look...
Hayatım, sen iyileşmeye bak.
You need to concentrate on getting better.
Hayatım, etrafına bak.
Darling, take a look around.
Bakın, bütün hayatımı dinime ve inancıma adadım.
Listen, I have spent my entire life in belief and faith.
Bak. Bu toplantıya gelirken hayatımı değiştirecek bir mucize beklemiyordum.
Look, I didn't walk into this meeting expecting it to be some miracle that would change my life forever.
Bak, geçtiğimiz son birkaç gün hayatımın en güzel günlerindendi!
But these last few days have been some of the best of my life.
Mahkûmlar kötü tıbbi bakım sonucunda ölme endişesi yaşamıyor olsalar da Oz'da hayat yeterince tehlikeli.
Life is dangerous enough in Oz without prisoners having to worry about dying due to poor medical treatment.
Geçmişe dönüp bakıyorsun, şunu yapmış olsaydım veya bu olmamış olsaydı diyorsun, bütün hayatı bambaşka olabilirdi.
You know, you think back and say, if I had done this or if that hadn't happened his whole life might have been different.
Güce gelirsek, bana bak, 13 yaşında, tıpı kazanamayıp psikolojiye girmiş birinin kişisel hayatım hakkında bana soru sormasına izin vererek boş vaktimi değerlendiriyorum.
And as far as power goes, well... Here I am during my free time letting some 13-year-old psychology fellow ask me questions about my personal life.
Bakın, o... hayatının anlamlı olmasını istiyor. Sanırım bunu benden iyi biliyorsunuzdur.
Look, she's the kind of person... that needs her life to be meaningful.
Bak, başlangıçta hayatımı kurtardın. Ve pislik gibi davrandığım zamanlar için özür dilerim.
Look, you saved my life in the beginning... and for all the times I came on like an asshole, I'm very sorry.
Bak, eğer o kaykayı geri almazsam benim Amerika'daki hayatım sona erer.
Listen, if I don't get that skateboard back, then my life as I know it, in America, is over.
Bak dostum buradaki diğer herkes gibi inişli çıkışlı bir hayat yaşadım.
I mean, listen, man. I turned my life around. A lot of us here have.
Bak, Parşömen için üzgünüm, hayatımı kurtardığın için de sağol, ama ölüme bu kadar yaklaştım.
I'm sorry about the Scroll. And thanks for saving my life... but I just came this close to being killed.
Bak, hayatım boyunca 26 kızla yattım ve bu sefer ki diğerlerine hiç benzemiyor, çok farklı bakire olması tüm düşüncelerimi alt üst etti.
I've been through 26 woman in my life. You know all of a sudden, I stop and this girl breaks to the surface... This virgin breaks to the surface and she did the exact same thing to me.
- Dışarı mı çıktın hayatım? Haline bak! Hastalanacaksın!
Darling, you'll catch your death!
Bak, hayatım, bu gece artık bunu düşünme.
Now, dear, don't worry about it any more tonight.
Bak, bu benim de hayatım, tamam mı?
Look, it's my life too, okay?
Hayatım, bak kim geldi.
Honey, look what I've got.
- Bak Bu hayatım boyunca yapmak istediğim şey.
Look, this is what I wanna do with my life.
Belki de bu tür bir hayat, uyamayacağım ortamlara ayak uydurma isteği yerine üzerimde hayata bakış açısından pozitif etkiler bırakmıştı.
You see this man came by while I was still in the post office, John Martin, he publishes my stuff, the Black Sparrow. He came by one night. You see this man came by while I was still in the post office.
Bakın. Hayatımı bu ülkeye adadım ve ülkeyi emin ellere bırakmaya kararlıyım. Bu yüzden general benim yeni halefim olmasını istedim.
Look..., I've dedicated my life to this country and I intend to leave it in capable hands, so I've asked General von Schleicher here to be my new Chancellor.
Bak, artık benim hayatım değil... Ne farkeder, değil mi?
Look, it's not my life anymore, so... what does it matter, right?
Bana bak, hayatım beni ilgilendirir.
Yes, a bad person like me, who has brought you up until now.
Geçmişe bakınca hayatımın övülecek ya da eleştirilecek hiç bir yanı olmadığını görüyorum.
On looking back, my life has been weak, with nothing to be praised nor criticized for.
Bir daha bak, hayatım.
Oh, why don't you look again, dear?
Herkes bana bakıyordu, onları yöneteceğime inanıyorlardı, ve... Bütün hayatım boyunca hiç o kadar yalnız hissetmedim.
Everybody's looking to me, trusting me to lead them, and... I've never felt so alone in my entire life.
- Bak, ben onaylamak için aramadım biliyorum, ama hayat yaratmak meşgul oldu, tamam mı?
- Look, I know I didn't call to confirm, but I was busy creating life, okay?
Bak, insanlar, sadece biraz daha iyi hayatımızı yönetmek gerekir.
Look, people, we just need to manage our lives a little bit better.
Kalan hayatımın ilk günüydü. Bir bakıma.
It was the first day of the rest of my life.
Şu resimlere bakıyorum ve yüzleri hatırlıyorum... bazı yerleri... ama bu benim hayatım değil.
I look at these pictures and I recognize the faces... some of the places... but it's not my life.
- Hayatım, müşterilerime bir bak.
Sweetheart, Check out the clientele.