Bir tek traduction Anglais
68,519 traduction parallèle
Sanırım borçlarını alabilecekleri bir tek ben kaldım.
I guess I'm the only one left to get payback from.
Buralarda bir tek R.J. Coreman Şirketi kaldı.
R.J. Coreman's the only company left in this yard.
Orada bir tek Wildwood varmış, Mimi'nin misafirleri.
Only people who have been in there are The Wildwood, Mimi's special guests.
Lütfen. GİB'den tanıdığım bir tek sen varsın.
You're the only one I know from the DSO.
Bu uzun bir hikaye. Bunu duymayı hak ediyorsunuz ama şu an önemli olan tek şey O ve Tom'un bize karşı çalışıyor olması.
It's a long story, and you deserve to hear it, but right now, all that matters is that he and Tom are working against us.
Halletmenin tek bir yolu var... o da bu.
There's only one way to deal with it... this way.
Josie, şu anda devam etmemi sağlayan tek şey hapishaneden çıktığında nasıl ve ne zaman bir araya gelebileceğimiz düşüncesi Ve her şeyin tekrar yoluna girmesi.
Josie, the only thing that keeps me going right now is the thought of how, when he gets out of jail, we can all be together again. And we can go back to the way things were.
Umursadığı tek şey kandırılmamak. Bize güvenmesi için ona bir sebep vermedik.
He cares about being double-crossed, and we haven't given him a reason to trust us.
Dinle, tek istediğim şey, buradan olabildiğince uzaklaşıp bir daha geri dönmemek.
Look, all I want to do is get as far away from here as I can and never come back.
Sonra da bugün, Tokyo'dan tek yön bir biletle dönüyorsunuz.
Then today, you return on a one-way ticket from Tokyo.
Bir keresinde mezar taşını tek eliyle söktüğünü görmüştüm. Ayrıca evcil hayvan mezarlığıyla oldukça ilgili.
I've seen him pull a gravestone out of the ground with one hand and he's completely obsessed with his pet cemetery.
Burada olmanın tek bir nedeni var. O da Shay Dağı.
You're here for one reason alone, that's Shay Mountain.
- Hayatım boyunca tek bir yalan atmadım.
I never told a lie in all my life.
Ama ne yazık ki aynı anda tek kişiye gerçek bir anne olabilirim.
But unfortunately, I can only ever be a real mother to one person.
Hiç beklemediğin bir anda ensende belireceğim. O evde tek başına fazla rehavete kapılma.
I'm comin'for you when you least expect it, so don't get too cozy up at that house all by yourself.
Tamam, dediklerini anladım ama tek duyduğum bir buket saçmalıktı.
I know you're saying words, but all I'm hearing is, like, a bunch of crazy.
Bak, tek yapmam gereken dükkana bir kanunsuz gibi girip Harris'in beni görmesini sağlamak, sen Jules'ken kanunsuz değilken, iki yerde olamazsın.
Look, all I have to do is run through the store as the vigilante, making sure that Harris sees me, while you, Jules, not the vigilante, are also there.
Son bir ayda tek derdim seninle konuşmaktı.
All I've wanted to do for the last month is talk to you.
Tek seferlik bir olaydı gibi.
Likely a oneoff.
Tek ihtiyacımız olan iletişim kurmak için bir cihaz.
We just need a device to be able to communicate with them.
Şu an tek bir çıkış yolu var.
There's only one way out now.
İnsanlar artık uyanmaya başlıyor. Tek bir kişinin fark yaratabileceğini bunun herşey demek olduğunu sen, Maya ve Edison'un yaptığı iş sayesinde görüyorlar.
People are starting to wake up, to see that one person can make a difference, and that's all because of the work that you and Edison and...
İşçiler Tecumseh'deki tek edilmiş bir deponun dondurucu bölümünde bulmuşlar.
City workers found him in a refrigeration unit at an abandoned warehouse in Tecumseh.
Bu da tek bir şeyle başlar. Gerçek seni tanımalarıyla.
And that starts with letting them in... to the real you.
Ama tek bir isim anlayabildim :
But I can make out one name :
Bak, bir çok şeyin değiştiğini biliyorum, ve nasıl hissettirdiğini anlayamam, ama tek istediğim ona bir şans vermen.
Look, I know a lot has changed, and I can't begin to understand how it makes you feel, but all I ask is that you give him a chance.
Başmüfettiş seçimimden pişman olduğum tek bir an bile olmadı.
There hasn't been a single moment I've regretted my choice of SIO.
Bir ve tek Balakrishna Doshi.
One and only... Balakrishna Doshi.
Tek başına yabancı bir erkekle yaşıyorsun.
You live with a complete stranger... all alone.
Bakın, bu noktada bildiğim tek şey manyak ve gözü dönmüş bir herifin tek çıkış yolumu kapatmış olmasıydı.
Look, at this point, all I knew is that there was a crazy, insane, violent dude blocking my only exit.
Artık eğitimli bir katil ve tek kişilik bir ordu.
Now that he's a trained killer. He's a one man army.
15 yılda tek bir hata.
One mistake against 15 years.
Buraya gelerek başardığın tek şey, bir sivili dâhil etmek oldu.
That's right. The only thing you've done here is you've involved a civilian. All right?
Tek bir kez bile.
Not once.
Yani umarım benimle evde kalıp bir kahve içmek istediğin tek günde dışarı çıkmamı umarım affedersin.
So I hope you'll forgive me if on the only day of his life that he's ever wanted to stay with me and have a coffee... I choose to go out.
Sadece tek bir şey daha söylemek istiyorum.
I just want to say one more thing.
Benim arzuladığım tek bir ödül var.
There's only one reward I want.
Kızım ellerimden alındığında, tek kızım... Bir evladını kaybetmediysen yaşadıklarımı hayal bile edemezsin.
When my daughter was taken from me, my only daughter... well, you can't imagine how that feels unless you've lost a child.
Zaten tek bir görüşmeden sonra pek mantıklı bir istek değil.
After a single meeting, it's not a reasonable thing to ask.
Tek bir oka bakar.
It only takes one arrow.
Açıkçası Demir Bankası şimdiye kadar bu denli büyük bir borcu tek bir taksitle tahsil etmemişti.
I must say, I don't think the Iron Bank has ever had a debt of this magnitude repaid in a single installment.
Her atıştan sonra gidip tek okumu alıyor, geri yürüyüp bir daha atıyordum.
After every shot, he goes and gets a single reading, I walked back and ran again.
Tek bir şey dışında.
There's only one thing out there.
Gizli virüsü aktifleştiren bir şey var ve ne olduğunu bilen tek kişi Arias.
Something activates the latent virus, and only Arias knows what it is.
Yapılacak tek bir şey kaldı.
One more thing left to do.
- Canım, söz konusu evlilik olunca bir bakıma tek başınıza kalıyorsunuz.
Oh, honey, when it comes to marriage, you're really kind of on your own.
Tek bir hamle yetmeyecektir.
One move will not be enough.
- Tek bir kişi sanıyorlar.
- They think it's one guy.
Tek eşlilik bir sözdür.
Monogamy is a word.
Tek yapman gereken şey adamın kolunu bize vermek sonra ona bir iş teklif edeceğiz.
All you have to do is give us his handle, then we'll offer him a job.
Hoşnutsuz, evet Ancak taze bir numune temin etmenin tek yolu budur.
It's distasteful, yes, but it's the only way to procure a fresh specimen.
bir teklifim var 32
tekrar et 124
tekrar 486
teki 26
tekrar dene 167
tekrar deneyin 40
tekrar merhaba 87
tekila 43
tekrar olmaz 31
teknik 20
tekrar et 124
tekrar 486
teki 26
tekrar dene 167
tekrar deneyin 40
tekrar merhaba 87
tekila 43
tekrar olmaz 31
teknik 20
tekrar edin 21
tekrarla 75
tekne 40
tekrar yap 55
tekrar söyler misin 18
tekrar teşekkür ederim 48
tekrar deneyelim 67
tekrar görüşürüz 29
tekrar tekrar 43
tekrar hoş geldiniz 40
tekrarla 75
tekne 40
tekrar yap 55
tekrar söyler misin 18
tekrar teşekkür ederim 48
tekrar deneyelim 67
tekrar görüşürüz 29
tekrar tekrar 43
tekrar hoş geldiniz 40
tekrar ediyorum 604
tekme 18
tekrar söyle 113
tekrar hoş geldin 25
tekrar soruyorum 43
tekrar bak 28
tek yapman gereken 65
tekrar hoşgeldin 22
tek sorun 72
tekrarlıyorum 245
tekme 18
tekrar söyle 113
tekrar hoş geldin 25
tekrar soruyorum 43
tekrar bak 28
tek yapman gereken 65
tekrar hoşgeldin 22
tek sorun 72
tekrarlıyorum 245