English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ B ] / Bu işte

Bu işte traduction Anglais

63,448 traduction parallèle
Kalbim paramparça ama mesele zamanlama. Bu işte her şey zamanlama.
It's heartbreaking, but it's timing, and this business, it's all about timing.
Onu bu işte arayacağım.
I'll just call her on this.
Bu işte bir bit yeniği var.
Smells like shit.
Olan bu işte.
That's what happened.
Bu işte çok ileri gitmişsin.
You've taken this too far.
Eskiden bu işte, gösteri yapana saygı duyulurdu.
There used to be respect for showmanship in this business.
İşte burada, hatırladığım APB bu işte.
There he is. That's the IED I remember.
İşte bu yüzden bu işte iyi olacaksın.
That's why you are gonna be good at this.
- Sorun da bu işte.
You see, that's the problem.
Bir de bu işte.
See, right there, "whip."
Bu senin için bir şans. Bu işte doğru tarafı seçmen için.
This is your shot to get on the right side of this.
Bu işte senin parmağın var.
You're in on this.
Belki bizzat yapmadın ama bu işte parmağın var ve ikimiz de bunu biliyoruz.
Maybe you didn't do it yourself, but you're behind it, and both of us know that.
Her yıl bu ilaca 2 milyar dolar harcanıyor olması da işte bu yüzden.
That's why two billion dollars'worth of these babies are sold every year.
İşte anneler bu duygusallıkları yüzünden okul hemşireleri olamazlar.
That's why hysterical moms aren't school nurses.
Bu tanımı daha da açmamı istiyorsanız işte açıyorum.
And if you need that fucking defined, here it is.
İşte bu yüzden staj dönemin bittiğinde de burada olmana ihtiyacım var.
This is why I need to keep you when your internship's over. Yes.
Beyaz Saray bu konuda konuşmuyor diyorsun ama işte karşında seninle konuşuyorum.
You keep saying the White House isn't speaking about this. I am sitting right here talking to you.
Bakkaldır, manikürdür. Bu tarz şeyler işte.
Grocery store, nail salon, those kinds of things.
İşte bu YIK için iyi değil.
See, that's not good for MCC.
İşte bu. Hadi bakalım.
Here we go.
İşte bu!
Yo!
İşte bu.
This is the one.
İşte bu doğru.
Well, that is true..
İşte bu yüzden kadının tıbbi raporunu göndereceğim.
That is why I am sending her for the medical.
İşte bu!
That's right!
İşte bu.
They're...
İşte bu akıllıca olur.
That's smart.
İşte bu sebepten zaman yolculuğu tehlikelidir.
But that is why time travel is dangerous.
İşte bu ölümcül olur!
That's fatal!
Amerikalıların % 99'unu modası geçmiş istihdam yükünden kurtaran işte bu teknolojiydi.
You know, it's technology like this that has liberated 99 % of Americans from the outdated burden of employment.
İşte bu be!
Boo-yeah!
İşte bu.
This is it.
İşte bu be.
Boo-yeah.
Bak işte... Bu doğru.
Now that is solid.
İşte bu intihar manevrası!
Now this is a suicide move!
İşte bu.
That's it.
İşte... sorun bu.
So... that's what it is.
İşte bu!
All right!
Bilirsin işte, "Bu güzel hanım avukat, adam gerçekten böyle bir şey yapsaydı, buraya sunmazdı," gibi.
Ah, you know, "This nice lady barrister wouldn't be taking this on if she really thought this man had done something terrible."
İşte bu yüzden...
This is why...
İşte bu yüzden geri döneceğini biliyorum.
That is how I know you'll be back.
Bu demek oluyor ki, yediğiniz yiyeceklerden gelen doğal şeker ait olduğu hücrelere giremeyince kanda birikiyor ve işte bu diyabet hastalığıdır.
What that means is, the sugar that is naturally from the foods that you're eating can't get into the cells where it belongs. It builds up in the blood, and that's diabetes.
Amerikan Diyabet Topluluğu Sponsoru İşte bir de bu var.
And there it was.
İşte bu yüzden burdayım.
That's why I'm here.
İşte bu yüzden buradayım, eğer konuşmak istersen, ya da sadece sarılmak falan...
So... I'm here if you ever need to... talk or... you just... want a hug.
Tamam işte, bir şeyler yapmak için bu daha iyi bir sebep.
All the more reason for us to do something.
Biliyorsun işte, birinin olaylara hakim olması, özellikle, bu dönemde çok önemli.
You know, feeling like someone's in charge, especially... right now.
- İşte şimdi bu üstünkörü oldu.
- Now that's sketchy.
Hayatımdaki en önemli şey sensin bu yüzden benden ne istersen iste.
We can move to California.
O hücredeyken bu yüzden başaramamıştım işte. Karşı hücremdeki adam, yani bu hücredeki adam, iş birliği yapmıyordu.
That's why I couldn't pull it off when I was in that cell, because the guy across from me, the guy in this cell, wouldn't cooperate.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]