Buradalar mı traduction Anglais
432 traduction parallèle
Şimdiden buradalar mı?
Are they here already?
Buradalar mı?
They're here.
- Mösyö Charpentier buradalar mı?
- Is Monsieur Charpentier in?
Üç kişi buradalar mıydı diyorsun?
You say these three men were here?
- Buradalar mı?
- They're here?
Buradalar mı?
- They're here?
Bilmiyorum komutanım. Bak bakalım buradalar mı?
See if we have them.
Buradalar mı?
Are they here?
- Hala buradalar mı?
- Are they still here?
Annem ve babam buradalar mı?
Mother and Dad are here?
- Buradalar mı?
- Are they here?
- Fazla değil. - Buradalar mı?
- Are they here?
Üstad Hopkins ve yardımcısı buradalar mı?
Master Hopkins and his assistants, are they here, man?
Buradalar mı?
Are there any representatives here?
- Şu saksı kafalılar buradalar mı?
Yeah. That bastard's Ioafing around here? Yeah.
Onlar buradalar mı, Jones?
They here yet, Jones?
Hala buradalar mı?
Are they here yet?
- Buradalar mı? - Evet buradalar.
- They're in there?
- Hepsi buradalar mı?
- Are they all in here?
Buradalar mı?
They're here?
Li xunhuan buradalar mı?
Is Li Xunhuan here?
Sizce buradalar mı?
You think they're here?
- Evraklar sende mi? - Buradalar. Bir tanığa ihtiyacımız var.
Okay, Well, We Need A Witness, So Find Someone.
Chicolini ve Pinky buradalar. Benim ajanlarım.
Chicolini and Pinky are here.
M'Cammon, Calhoon, Stewart, Lewis ve Janie buradalar ve kefaletle serbestler.
We promised the Captain they'd be tried for treason.
Maalesef bu beyler çok üzücü bir görevi yerine getirmek üzere buradalar.
I'm afraid these gentlemen have a most regrettable task to perform.
Sanırım buradalar.
I think they're in here.
Yazdığım bir mektup üzerine buradalar.
They're here in answer to a letter I wrote.
adamlarım gönüllü,... ayrıca istedikleri için buradalar!
My men are volunteers. They're here because they wanna be.
İşte, buradalar- - Tüm atalarım, ünlü ya da ünsüz..
Well, here they are... all my ancestors, famous and infamous... laid here to...
Evet. Ah hayır, Kont ben değilim. Sayın Kont işte buradalar.
- I'm not the count. he is.
Efendim, Siang Birader ve Yun Hanım buradalar
Master, Brother Siang and Miss Yun are here
Baylar, sanırım buradalar.
Gentlemen, we must assume they are here.
Bize yardım etmek ve destek vermek için buradalar.
They're here to give us all a hand and help us.
Yarım saattir buradalar.
They've been in there a half an hour already.
Anlarsın ya, birkaç arkadaşımı davet ettim ve hâlâ buradalar.
You see, I invited a few friends over and they're still here.
Bana yardım ettikleri için buradalar.
They are here because I sent for them.
Sanırım buradalar.
I think they're here.
İşte buradalar canlarım.
There they are, my darlings.
Hanım efendi buradalar!
Miss is here
Buradalar mı?
Are they here? Not yet.
Kızlarım iyi vakit geçirmen için buradalar.
My girls specialise in bringing it to you!
Bu adamlar sadece kendilerini eğlendirmek için buradalar. Geri kalanımız gibi.
These fellow voyagers are only here to enjoy themselves, just like the rest of us.
Onları nereden bulduğumu hatırlamıyorum, ama buradalar, tamam mı?
I can't remember where I got'em, but I got'em, know what I mean?
Düşmanlarımız da buradalar.
So are our enemies.
Bu yüzden Charlie ve Tony bugün buradalar. Amerikalı dostlarımız. Birleşmek bu atılımın doğasında var.
And why Charlie and Tony are here today, our American friends, to endorse the global nature of this venture.
Herkesin yardımıyla, işte hepsi buradalar, senin her zaman istediğin gibi.
With everyone's help, they're all here, just as you always wanted.
Hepiniz tam takım giyinmişsiniz. Amerikalılar yanı başımızda ve Almanlar hala buradalar.
You're all dressed up, and the Americans are nearby... while the Germans are still here.
Evden ayrılıyorum, buradalar.
I'm leaving the house, they're here.
Kutsal Hanım Efendi Buradalar
The Sacred Lady is here.
Haçlı seferinden yeni dönen iki sarhoş şövalye ve Kral Richard için bir görevle buradalar, hayırlısı bakalım!
Two drunken knights fresh from the Crusades and here on a mission for King Richard, bless him!