Bırakmak mı traduction Anglais
2,442 traduction parallèle
Bırakmak mı?
Let her go?
Öyleyse hangisi- - sekiz hafta mı yoksa davayı bırakmak mı? Morelli'nin son üç yıldaki gider raporları.
Well, if you're half as smart as you say you are, you'd give us our product back now, or we'll take your company from you later.
- Eve bırakmak mı?
- Drive you home?
Beni onunla yalnız bırakmak mı istiyorsun?
You wanna leave me alone with him?
Geride bırakmak mı?
Closure?
Arkasından onun hakkında konuşup onu her şeyin dışında bırakmak mı?
Talk about him behind his back and leave him out of things?
Geride bir tanık mı bırakmak istiyorsunuz?
I'll do anything...
"... ve bu dünyadan göçtükten sonra bütün varlığımı ona bırakmak istiyorum.
" and bequeath her at my death whatever I may have to leave.
Bizi bırakmak zorunda kalmadan önce annemin canı çok yandı mı?
Did Mama hurt a lot before she had to leave us?
Okulu gerçekten bırakmak için hazır mısın?
Do you really think you're ready to quit school?
Bu yüzden seni bırakmak zorundaydım.
So I needed to let you go.
Ne yazık ki, İngiliz kriket takımındaki işimi bırakmak zorundayım. Kaçınılmaz şartlardan dolayı.
I'll have to unfortunately discontinue my tenure in the English cricket team due to unavoidable circumstances.
Kimseyi töhmet altında bırakmak istemem,... ama geçen gece Rex'i kasadaki miktarı hesaplarken yakaladım.
I don't wanna impugn anyone's character, but the other night I caught Rex measuring the vault.
Tek geciken tavuk ve balığı bırakmak oldu. Ve tereyağından kıl çeker gibi yaptım.
All it took was me cutting the chicken and fish out, and I did it cold Turkey.
Benden istediğiniz şey hayatımı ve kariyerimi bir kenara bırakmak...
What you're asking me to do is set aside my life and career....
ve bu seni daha iyi hissettirecekse, bana sorarsan, gerçekten, bunları artık geride bırakmak isitiyorum, tamam mı?
And if that makes you feel better, for me, honestly, I just want to get past this thing, okay?
Bu hayatı bırakırsam,... aynı başladığım gibi bırakmak ister,... seçimimi kabullenirdim.
If I ever leave this life, I want to leave it the same way I started, accepting that it was my choice.
Çağrını yanıtsız bırakmak istemedim arkadaşım.
- I have come to answer your call.
Mirasımı kocama bırakmak istiyorum.
I wish to leave the bulk of my estate to my husband.
Şimdi, kültürel olarak ardımızda bırakmak istediğimiz bu mudur?
NOW IS THAT WHAT WE REALLY WANT TO LEAVE BEHIND AS A CULTURE- -
Tamam geride bırakmak senin için babana veda etmek, çiftliği satmak ve kilisede takım elbise içinde olmak yerine mezarlıkta takılmaksa...
If by putting it behind you, you mean saying sayonara to your ice dad selling the farm, hanging in a cemetery instead of being in a church wearing a starched suit.
Her şeyi tuvalette bırakmak yok, tamam mı?
Not by putting everything in the closet, right?
Bırakmak istediğiniz bir mesaj var mı?
Would you like to leave a message of some specificity?
- Bond'u saf dışı bırakmak için 23 oya ihtiyacımız var. - 22 tane kesin oyu var.
- We need 23 to vote Bond out. - He has 22 certain votes.
Seni bırakmak için gideceğim.
I'm going to give you away.
Bu alışkanlığı bırakmak zor olacak.
I'm sorry.
Buradaki işimi bırakmak zorunda mı olacağım?
Would I have to quit my job?
Olay yerine bırakmak için taşınan silah duymadın mı hiç?
You never heard of a throwdown piece?
Kızımızı bırakmak için bunu istiyor.
It's for our daughter.
Arkamızda bırakmak için bize birazcık DNA lazım.
We just need to leave a little of your DNA behind.
Birini geride bırakmak zorunda kaldım.
I had to leave someone behind.
Onu serbest bırakmak için elimden geleni yapacağım.
I will do everything in my power - to set him free. - Oh, my God.
Rehineleri serbest bırakmak için bundan daha iyi bir yol yok.
I'm thinking about the best way to free the hostages.
Sakin ol, senin iyi olduğunu biliyorum ama bu FBI işi ve olanlardan sonra şansa bırakmak istemiyorum.
I know you're all right, but this FBI thing and everything else, I'm not taking chances.
Sizi de yarı yolda bırakmak istemem ama ben kararımı verdim.
I'm sorry for dragging you all the way down here. And I didn't mean to interrupt, but I've made up my mind.
Bunu ardımda bırakmak istemiyorum.
I'm not looking for closure.
Kendisinin bırakmak istememesinin bir nedeni var mı?
- There a reason she didn't want to?
Bir kere başladı mı, o alışkanlığı bırakmak zor derler.
It can be a hard habit to break, they say, once you get started in on it.
Evet, tek ihtiyacımız olan geçmişi geride bırakmak ve geleceğe bakmaktır.
Yes, we all need to leave the past behind and move on toward the future.
Özür dilerim ama, biz içmeyi bırakmak için buradayız bize hayat veren kadınları
I'm sorry, but we're here to stop drinking, not criticize
Seni bırakmak istemiyorum Carlos, İyi olduğuna emin olana kadar.
I don't wanna leave you, Carlos, not till I'm sure that you're gonna be okay.
.. Saleh'le seni, teminat olarak orada bırakmak zorunda kaldıgımı'söyledim.
That I had to leave you and Saleh as hostages....
- Dışarıda mı bırakmak istiyorsun?
- Would you be if you're out there?
Seni gölgede bırakmak istemiyorum, ama ben önemsiz değilim, Richard.
I'm not trying to upstage you, but I'm not insignificant, Richard.
- Bırakmak zorunda kaldım.
Had to let it go.
Bu gece, sözleri yarım bırakmak için uygun bir zaman değil.
Tonight is not a time to leave things unsaid.
Bu okulun müdürü olarak,... onun araştırmaya olan tutkusunu yaşatmak ve gelecek nesillere miras olarak bırakmak için elimden geleni yapacağım.
As principal, I'll do my best to uphold his legacy of inquiry and discovery, and to carry it forward to future generations.
Manhattan'da kirası sabit bir daireyi bırakmak birçok camiada yardım çağrısı olarak nitelendirilir.
You know, leaving a rent-stabilized apartment in Manhattan is considered a cry for help in many circles.
Fakat sonra eşimi ve sevgilimi parçaladı ve onu bırakmak zorunda kaldım.
But then he mauled my wife and lover, and I had to let him go.
Evimi boş bırakmak beni biraz geriyor ama kızıma faydası olacak.
I'm nervous about leaving my house empty, but it'd help my daughter out.
Ama kitabeyi bırakmak zorunda kaldım.
I had to leave The Folio.