Diye traduction Anglais
167,502 traduction parallèle
Geçerken ayakkabı hala orada mı diye bak.
See if that shoe's still there when you go by.
İnsanların bir bilgiyle öne çıkması için bir teşvik olabilir diye düşündüm.
Yeah, I thought it would be some incentive there for people to come forward, you know, with any information.
Güzel olur diye düşündüm.
Thought it'd be a nice surprise.
Water Matthau'yu daha yakından baksın diye aşağı yolluyorum.
I am sending Water Matthau down for a closer look.
Ayrıca Walter tekneye çıkabilsin diye yavaşlamak zorundayım.
40 miles per hour is all he's got. And I got to slow it down so that Walter can get on the boat.
Oğluna yardım ediyoruz diye bize kızdın mı?
You're mad at us for helping your son?
Motoru tutukluk yapmasın diye arada bir çalıştırabilirsen, minnettar olurum.
If you could run the engine once in while so it doesn't seize up, I'd appreciate it.
Bir kişilik daha yerin vardır diye umuyordum.
I was hoping you might have room for one more.
İçindeki o iğrenç küçük boşluğu... sevgi, arkadaşlık ve umutla... doldurduğunu düşünüyorsun diye mi?
Because you think you filled that nasty little hole inside you with love and friendship and hope?
Hayır, yanımda olmak istersiniz diye söylüyorum.
No, I'm telling you in case you want to be there.
Ekipler bu adama muhtemel istihbaratsız diye yazmış.
Our teams have this guy down as probable non-intel.
Dönmek zorunda kalsak biz nasıl yapardık diye düşünüyorum.
I was just thinking how we would have done it if we had to go back. Tell them first or when we got there?
Lotus 1-2-3 diye bir program var.
There's a program called Lotus 1-2-3.
Ben Barış Gücü'ndeyken dünyayı dolaştım ve ölen çocuklar gördüm sırf yiyecek yeterli yemek yok diye, sırf daha hasat edilmeden ekinlerinin yarısını kaybettiler diye.
You know, when I, uh- - when I was in the Peace Corps, I traveled around and saw children dying because they didn't have enough to eat because half their crops were lost before they could be harvested.
Kaza diye bir şey yok artık
♪ there are no accidents around here ♪
Sevgi Sözcükleri'ni izleyelim diye tutturdu da.
Yeah, she's been bugging me to see "Terms of Endearment."
Güzelmiş diye duydum.
I hear it's great.
Sırf o yaptığın şeyi yaptın diye yani.
Just because you did that?
İbret olsun diye.
To set an example.
Sorarlarsa diye hazırlıklı olman gerek.
You have to be prepared if they do ask.
Biri neredeydin diye sorarsa ne söyleyeceğini tekrar eder misin?
Can you repeat what you'll tell anyone who asks where you were?
Kendi de onları buraya getirdi diye Alexei'ye kızgın hâlâ, Tuan'la konuşuruz.
And she's still furious at Alexei for dragging them here... we'll talk to Tuan.
- Tuan orada mı diye soracaktım.
I was just wondering if Tuan was over there.
Şimdi de, benim başka birine karşı alakasız bir davayla ilgili bir kozum var ama teşkilât, onlara misilleme olsun diye bunu kullanmamı istiyor.
And now I have something on someone else- - an unrelated case- - but the department wants me to use it as a way to get back at them.
Chris, önümüzdeki sene St. Edwards diye harika bir liseye gidecek.
And she's going to this great high school next year called St. Edwards.
Böyle şeyler başkasına da olmasın diye mücadele ediyorsun.
You're fighting so things like that won't happen to other people.
Darren Burke diye bir hergeleye köpeğininkini almasını söyledim bir keseye koyup arkadaşlarıyla Pasha'nın dolabına döktürdüm.
I got this asshole Darren Burke to get some from his dog, put it in a bag, then him and his friends dump it out in Pasha's locker.
Arabası var ama silecekleri çalınır diye korkuyor.
_
Günlüğünün fotoğrafını çekersem içindeki bir şeylerin yeni işini bulma konusunda size ve adamlarınıza yardımı dokunabilir diye düşündüm.
I thought if I photographed his diary, maybe there'd be something in there that could help you and your people... figure out his new job.
Kıyafetlerin birbirine yapışmasın diye.
So your clothes don't... stick to each other.
- Ne? Annesi ya da babası açarsa, belki yapmıştır diye kontrol etmelerini söyle.
If his parents answer, make sure they look for him, just in case he already did it.
Ne yapsam diye düşünüyorsun... zaman geçirmek için.
Makes you wonder what we're gonna do... to pass time.
Başın belaya girerse diye adamlarımız hemen arkanda olacaklar.
Um, our people will be seconds away if you're in any trouble at all.
Jessica tüm bunlar hakkında ne düşünürdü diye sormuştun.
You asked me what Jessica would think about all of this.
Makineyi kaybettiniz diye patronunuzdan azar mı işittiniz?
Your boss is miffed you lost the time machine?
Bak tam olarak kim olduğunu biliyorum, ve benim kim olduğumu da çok iyi biliyorum, ve büyük ihtimalle buraya gelmek de büyük bir hata ama belki sen bile kendi kızına zarar vermezsin diye düşündüm.
Look, I know exactly who you are, and I know you know exactly who I am, and it's probably a huge mistake coming over here, but I thought that maybe even you wouldn't hurt your own daughter.
Umuyordum ki bilirsiniz, O göğsünün üstünde bu flütle... huzur içinde yatsın diye düşündüm.
I was hoping maybe, you know, he could rest in peace with the flute on top of his chest or something like that.
- içinize düşmüştür diye umuyorum.
- threw the fear of God in you.
ANIN BOLLUĞU VE EĞLENCESİYLE TEK VÜCUDUM! Seyircilere, programdan önce hep şunu söylemek isterim. Belki onları arkadaşları getirmiştir diye.
I always like to tell audiences... pre-program, just in case you're brought here by a friend.
Yahu önceden desenize. Belirsizlik, şüphe, karışıklık olacak, diye. En azından bir işteki kadar.
I didn't realize there'd be ambiguity, doubt, confusion, or at least the amount that there is in a job.
Gülerek, ağlayarak, "İstediğim bu değildi!" diye düşünerek.
Laughing, crying, thinking, this is not at all what I wanted!
Ben değilim ama bir şey olursa diye nakit bir milyon dolarım var.
I'm not, but I do have a million in cash in case something goes down.
"Çok büyük olur." diye düşünebilirsiniz ama aslında mükemmel değil midir?
You think, that would be too big on me, but is it not just maybe perfect?
" Trixie diye harika bir köpek vardı.
We had a great dog named Trixie.
Bir sürü şey yapabiliyor diye Trixie adını verdik. "
We called her Trixie'cause she could do so many tricks.
Büyük kırmızı burun, göstericilerde su balonları var, bu palyaço İsa'ya balonları atmaları ve "Yahudi!" diye bağırmaları söyleniyor.
Red rubber nose, audience armed with water balloons, asked to fling them at said clown Christ while screaming, "Jew!"
"Ya biri öğrenirse?" diye düşünüyordum.
I thought, what if somebody finds out?
Yıkılır diye yemeklerinin ne kadar kötü olduğunu söyleyemiyoruz.
We can't tell her how bad her food is because that would destroy her.
Oyuncak bebeğin ayağı diye umuyorum.
A doll's foot, I hope.
Yaban arısı soktu diye doktora mı gideceğim?
A doctor for a wasp sting?
Danimarkalı bilim insanları aradıktan sonra şamandıralarından kurtarmada bize yardımı dokunacak bilgi alabilirim diye sistemlerini hackledim.
After the Danish scientists called,
diyeceğim 131
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyen 31
diye sordu 116
diyebilir 25
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyen 31
diye sordu 116
diyebilir 25
diye soruyor 47
diyecektim ki 23
diyebilirsin 75
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyeceğim ki 17
diyebilir miyim 22
diyeceksiniz 34
diye sorar 20
diye bir şey yok 27
diyecektim ki 23
diyebilirsin 75
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyeceğim ki 17
diyebilir miyim 22
diyeceksiniz 34
diye sorar 20
diye bir şey yok 27
diyelim 115
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22
diye düşündüm 144
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22
diye düşündüm 144