Elbette ki traduction Anglais
2,461 traduction parallèle
Elbette ki bir meşe ağacına tırmanmaktan daha tehlikeli olamaz.
Surely it can't be more dangerous than climbing an oak tree.
Elbette ki tatlım.
"But of course, my dear."
Elbette ki, arada bir hava almak için, su yüzeyine çıkmak zorundalar.
Of course, every once in a while, they have to come up for air.
Elbette ki unutmadım.
Of course not.
Elbette ki etmedim!
Of course not!
Yani, elbette ki lugatında vardır.
All right, obviously it is in her vocabulary.
Sadece şaka yapıyorum, çünkü elbette ki, sigaranın su altında yanmasının imkanı yok.
I am just joking because, of course, it is impossible for a cigarette to remain lit underwater.
Bu elbette ki bir yalan, ayrıca ben yalanlardan hoşlanmam, ancak bu konuda sanırım bu fikir işe yarayabilir.
This of course is a lie - I do not like lies... but in this case I think it will be of benefit.
Tüm çikolatalardan sorumlu olmayı dilerdim ancak, elbette ki, sorumlu olamam, çünkü ben bir ateistim.
I wish I could be in charge of all the chocolate but, of course, I cannot because of my atheism.
Gerçekte kim olduğunuz ise elbette ki başlı başına ayrı bir konu.
Who you really are is, of course, another matter entirely.
Amerika'ya gitmemin bir faydası olacaksa elbette ki onunla Amerika'ya gideceğim.
If it's helpful for me to go with him to America, then of course I'll go.
Elbette ki bize oldukça güzel bir iyilik yaptınız.
You surely have done us quite a favor.
Elbette ki, ilgisizliğinin de ilgi çekici bir yanı var, Sam.
You have an interesting way of being disinterested, Sam.
Elbette ki, yangının çıkış nedeni şüpheli.
Of course, the cause of fire is suspicious.
Hayır, elbette ki çıkmayacağız.
No, of course not.
Elbette ki Adam farklı birinin ona katacaklarına minnettar olacaktır.
Adam can certainly appreciate the benefits of trying someone different.
Elbette ki başka herkes korkarken onun bu çağda Amerika'yı birleştirmek için çabalamaya cesaret etmesini umursuyorum.
I care that she's the only one with the courage to stand up to corporate America in an era where everyone else is afraid to do so.
Ancak şunu da söyleyeyim, fon elbette ki sınırsız değil.
the fundings are not unlimited so as to say.
Elbette ki, var.
I do, actually.
Elbette ki doğru.
Absolutely right.
Elbette ki En Pelotas Dergisinin dünyasına atıfta bulunuyorum.
I'm referring, of course, to the world of En Pelotas Magazine.
Elbette ki değillerdi.
Of course they weren't.
Elbette ki önemsiyorum.
Of course I care.
Elbette ki mümkün değil.
Obviously not.
Elbette ki şaşırmadın.
Surely you're not surprised.
Onlar koyuyorlar. Elbette ki bu değişebilir.
Well, that could change, of course.
Hayır, elbette ki demedim!
No. Course not!
Dürüst olmak gerekirse kendimi doğru yerde hissetmiyorum efendim. Elbette ki öylesin.
I just don't feel I belong, Ma'am, if truth be told.Of course you do.
- Elbette ki.
Of course.
- Elbette ki eminim.
Sure I'm sure.
Elbette ki kalmak isterim.
Of course I'd like to stay.
Elbette ki ilk mektubu saymazsak...
Except the first one, of course.
Elbette ki yapabilirim.
Of course I can.
Elbette ki asla kabul etmeyecektir ama hala unutamadığını biliyorum.
Of course he'd never admit it, but... but I know now that he still hasn't gotten over her.
Elbette ki hayır ama bana işkence etmek yerine hızlı bir ölüm bahşedebilirsin.
Of course not. But you could give me a swift death instead of torturing me.
Elbette ki bedava.
Free of charge, of course.
Elbette ki.Sizi tanımıyorum.
Well, of course not. I don't know you.
Elbette ki öyle.
Hmm, of course it is.
Elbette ki sensin.
Sure it's you.
Elbette ki Kuzey Lisesine!
of course!
Elbette... tabii ki. İsterlerse.
Sure... sure, if they feel like it.
Elbette, tabii ki çok para var.
Of course, of course, there's a lot of money...
Ne yazık ki, eğer onların kumsalda koşturmasına izin verirsek, bunun elbette bazı sonuçları oluyor, değil mi Bayan Darwin?
Unfortunately, if we let them run wild on the beach, we have to expect the consequences, do we not, Mrs Darwin?
Sonra hepsine bakıyorum ve görüyorum bir çok pencere var, ve diyorum ki, "Ooh, pencere, elbette,"
So then all I had to do was look up and see a lot of windows, and say, "Oh, windows, of course,"
Elbette bahsetmeme gerek yok ki Katolik Kilisesi Aziz Niklas'ın katilliği hakkındaki bir efsaneden pek hoşnut değildi.
I don't have to tell you that the Catholic church isn't happy about the myth of St. Nicholas being based on a murderous renegade bishop.
Elbette ki yok.
Certainly not.
Tabii ki. Elbette.
No, not at all.
Elbette, tabii ki.
Of course, obviously.
Ama neyse ki, cenazedeydim mal sahibiyle konuştum ve şimdi elbette yeni bir bina yöneticisine ihtiyaçları var.
But anyway, I'm at the funeral, and I'm talking to the landlord, and now, of course, they need a new building manager.
Elbette. Neden olmasınlar ki?
- Oh, sure, why wouldn't they be?
olur mu ki? elbette!
And what should our viewers understand?