English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ E ] / Eğer izin verirseniz

Eğer izin verirseniz traduction Anglais

647 traduction parallèle
Genç bayan Lola, eğer izin verirseniz bir teklifte bulunacağım.
Young Miss Lola, if you permit me to offer this too.
Eğer izin verirseniz, kitaplarınızdan faydalanmak isterim.
I'd enjoy looking at some of your books, if I may.
Eğer izin verirseniz efendim, sizi böyle görmek beni çok üzüyor.
If you'll forgive me, sir, it upsets me to see you like this.
Kutudan payımıza düşeni alıp, gideceğiz. Eğer izin verirseniz.
We will have our share of the box and go, if you please, sir.
- Eğer izin verirseniz.
- Lf you'll permit me.
Eğer izin verirseniz Halifem, Hakan'la aranızda bir toplantı ayarlayabilirim.
If you will say the word, Caliph, I will arrange a meeting between you and the Khan.
Eğer izin verirseniz, ben dışarıda beklerim.
I'll wait outside, if you'll excuse me.
Eğer izin verirseniz, bir isteğim olacak.
If you will permit me, i have a request.
Eğer izin verirseniz Whitehall'a geri gitmem gerekiyor.
If you'll excuse me I must be getting back to Whitehall.
Eğer izin verirseniz, ben de birkaç kelâm etmek istiyorum.
I have a few things I'd like to say, if anyone will let me.
Eğer izin verirseniz, günü onunla geçirmekten mutlu olurum.
I'd be happy to spend the day with him, if you'd let me.
- Eğer izin verirseniz ben çayınızı hazırlayayım, Snuffy.
- If you'll excuse me, I'll I'll get your tea, Snuffy.
Eğer izin verirseniz üzerimizi değiştirmek istiyoruz.
If you'll excuse us, we're going to get changed.
ve eğer izin verirseniz, madam, Şu atlara bir bakacağım.
And now if you'll allow, ma'am, I'll take a look at those horses.
Eğer izin verirseniz...
If you'll excuse me...
Eğer izin verirseniz karım bekliyor.
If you'll excuse me, my wife is waiting.
Tatyana Sergeyevna'nın henüz kalacak bir yeri yok. Eğer izin verirseniz...
Tania Sergeyevna... isn't provided with housing, so we... excuse us...
Ben bir şeyi tekrarlamak isterim, eğer izin verirseniz beyler.
I'd like to go over something, if you gentlemen don't mind.
- Bayım eğer izin verirseniz...
If you were nice... - Listen.
Eğer izin verirseniz üstüme bir şal alacağım.
Would you excuse me while I go and fetch a shawl?
Ve şimdi, eğer izin verirseniz beyler.
And now, if you'll excuse me, gentlemen.
Eğer izin verirseniz bahsi yükseltmek istiyorum.
I would like to bet more, if you would.
Eğer izin verirseniz çıklaması yapacağım, sizi herşeyi bilen küçük bayan.
I'll do the explaining if you don't mind, little Miss Know-It-All.
bak, kardeşim. ben senin hakkında anlatılan bu garip şeylerle ilgili bir şey bilmiyorum... ne yapıyorsun, ne yapmıyorsun ciddi şüphelerim var eğer izin verirseniz, bir adamı onun iradesi dışında neden hapsettiğinizi öğrenmek istiyorum.
Look, brother, i don't know much about this cult of yours - what's permitted, what isn't permitted - but i seriously doubt if you have the authority to imprison a man against his will.
Eğer izin verirseniz...
If you'll excuse me.
Eğer izin verirseniz, size rehberlik etmekten ve bu büyük şehrin saklı hazinelerini bulmanıza yardım etmekten büyük onur duyacağım.
If I could be so bold, I would be very honoured to be your guide and show you the hidden treasures of this great city.
- Ama eğer izin verirseniz...
- But if you permit me...
Eğer izin verirseniz Yüzbaşı, Perkins Okulu'na yazmak istiyorum.
With your permission, Cap'n, I would like to write to the Perkins School.
Yüzbaşı eğer izin verirseniz...
Why, Cap'n, with your permission...
Ben öyle düşünmüyorum, eğer izin verirseniz,...
I don't think so, if you allow me, as...
Eğer izin verirseniz, en az sizin kadar, efendim.
- Less than you, Sir.
Senatör Prentice, eğer izin verirseniz...
Senator Prentice, if you would indulge me, sir.
Şey, patron, eğer izin verirseniz...
Well, sir, if you'll excuse me...
Ve şimdi, eğer izin verirseniz odama gidip rahat bir şeyler giyeceğim.
And now, if you'll excuse me, I'm going into the boudoir to change into something more comfortable.
İzin verirseniz eğer, kılavuzların gelmesini beklerken... vadideki çocuklara ders vermek istiyorum. Onlara çok pratik ve yararlı bir şey öğreteceğim : Jeoloji.
I thought with your permission and while I'm waiting for these porters I'd like to organise classes for the children in the valley and teach them something practical and something useful.
Eğer ona serbestlik tanımama izin verirseniz... eminim size istediğiniz sonuçları verecektir.
And, if you'll allow me to give him a free hand, I'm sure that he'll give you the results you want.
Eğer onun ölmesine izin verirseniz hepinizi vururum, sizin her adamınızı sonuna kadar. Vira beyler vira
Heave ho, me lads, heave ho.
Eğer sen ve genç usta izin verirseniz, eminim bunu başarabilir.
If you and young master give your permission, I'm sure he will manage
Ve eğer bana bir saniye izin verirseniz, onu da söyleyeceğim.
And if you'll all excuse me for a moment, I'll supply that too.
Peki, eger sormama izin verirseniz, neden onu bana satmak istiyorsunuz?
And why, if I may ask another question, are you willing to sell it to me?
Eğer bana izin verirseniz, tabii.
If you'll let me.
Eğer konuşmama izin verirseniz, senyor.
If you let me say so, señor.
Eğer siz izin verirseniz...
If you'd allow me to...
Şimdi beyler, eğer bana izin verirseniz, sabahın bu saatinde, bir şeyler yemem gerekiyor.
Now, gentlemen, if you will excuse me, at this hour in the morning
Sizinkiler, eğer gitmeme izin verirseniz.
Yours, if you let me go.
Eğer bize izin verirseniz.
If you'll excuse us, please.
Eğer onunla birkaç dakika yalnız kalmama izin verirseniz...
Perhaps if I could be allowed a few moments with her...
Efendim şey istiyor, eğer ona izin verirseniz —
My lord would like to express his thoughts.
Belki gitmeme izin verirler... eğer bana biraz bilgi verirseniz.
They might let me go... if you give me some information.
Sör, eğer göstermeme izin verirseniz.
Sir, if I may be allowed to demonstrate.
Eğer binmeme izin verirseniz çok daha fazla ederim.
I'd be worth much more to you if you let me ride.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]