Farklı mı traduction Anglais
10,749 traduction parallèle
Farklı mıyım?
Am I that different?
Top olanlar, küp olanlardan farklı mı oluyor?
Are the balls different from the cubes?
Bir şeyleri farklı mı yapmak istiyorsun?
You want to do things differently?
Aynı mı yoksa farklı mı?
Are they the same or different?
Senatör Gibson'la politik farklılıklarımız var. Ama şu an Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin de olduğu gibi Birleşik Devletlerin Başkanı'nın bile yasaların koyduğu kurallara uyduğundan emin olmak için verdiğimiz söz doğrultusunda bir birliğiz.
Senator Gibson and I have our political differences, but we are united, Democrat and Republican alike, in our commitment to ensure that even the president of the United States abides by the rule of law.
Yoksa merhum kocanızın size ne kadar sık şiddet uyguladığını kimse bilmesin diye sizi farklı doktorlara götürüp ödemeleri sigorta şirketine vermediğini mi varsayalım?
Or should we assume your late husband took you to different doctors and didn't submit the charges to his insurance company so no one would know how often he was assaulting you?
Çünkü hükümetin sekiz farklı organizasyonunda çalışan iş arkadaşlarımı arayıp, barışın geldiği günde siz Alladia halkı evinize gidip öğrendiğiniz bilgi ve yeteneklerle ülkenizi tekrar kurabilmeniz için verdikleri sözü yerine getirmelerini istedim.
Because I call on my fellow businessmen, on governments, on aid organizations, to fulfill this promise, so that on the day when peace comes, you, the people of Alladia, can go home and rebuild your country with pride and knowledge and skill.
Cehennemin farklı isimler aldığı yerlerde yaşadım.
I've spent my life in places with different names for hell.
Senin için meraklıydım. Birçok farklı şekilde gelişebilirdi.
But, for you, I was curious, and it... it could have gone any number of ways.
Bir sürü farklı kitaptan dil referanslarına bakmak zorunda kaldım.
I had to pull language fragments from a dozen different books.
Ama kavga etmenin sorunlarımızı çözmeyeceğini hemen anladık farklılıklarımızı bir kenara koyup önceliği Emma'ya verdik.
But we quickly realized that fighting wasn't going to solve any problems, so we put aside our differences and thought of Emma's well-being first.
Belki şiddet tanımlarımız birbirinden farklıdır.
Maybe we define "Violence" differently.
Bu davada 31 farklı tatla uğraşmak zorundayım.
I had to pull 31 flavors of favors on this.
Beş farklı kale tasarımı yapamayız.
We can't design five different outposts.
İyi bir kavganın tadını çıkarmayalı uzun yıllar oldu. Ama buraya gelme nedenim farklı.
It's been ages since I've enjoyed a good scrap, but, uh, it's not why I'm here.
Bu yüzden soyadlarımız farklı.
That's why it's different from mine.
Dünyalarımızda başka neler farklı peki?
Okay, so what else is different about our worlds?
Bu olay daha farklı şekilde sonuçlanır sanmıştım.
Oh. Uh, well, yeah, yeah, it's, uh... I...
Farklı şeyleri görmeni sağlamak zorundayım.
I have to make you see things differently.
Bak, bir kez daha farklılıklarımızdan dolayı beni kendinden uzaklaştırma yolları arıyorsun, ama benim tek görebildiğim ikimizin nasıl da aynı olduğumuz.
See, once again, you seek to repel me with our differences, but all I can see is how you and I are the same.
Biz Gentle Farms'ta hayvanlarımıza farklı davranırız.
Here at Gentle Farms, we treat our livestock differently.
Kevin tuvalette ama ben burada duruyorum. Yani gördüğün gibi iki farklı kişiyiz.
And Kevin is in the bathroom and I'm standing right here, so as you can see we're clearly two different people :
Hayır, Davina. Seni uyarmaya çalışıyorum, ama insanların senden... farklı düşünmesi hoşuma gitmiyor.
I'm trying to warn you, but you don't like it when people disagree with you.
Farklılıklarımıza rağmen bugün büyük adımların atıldığına inanıyorum.
Lovely. Well, despite our differences, I believe great strides
Düşünüyordum da hayatım boyunca farklı hissettiğim her an bende bir sorun var diye düşündüm.
I was just thinking... all the moments of my life when I felt different, like something was wrong with me.
Sanırım insanlardan farklı tepki veriyorum.
It appears I simply respond differently from humans.
Sanırım sen daha farklı yapardın.
I'm guessing you'd have done things differently.
- Şimdi farklı bir şey söylüyorum değil mi?
Well, now I'm saying something different, aren't I?
Farklı bir ajanstanım.
No. I'm a different three-letter agency.
Farklı bir şeyler yapmalıyım.
You know? I got to do something different.
Kana susamışlığımı kontrol etmemin farklı bir yolunu bulmuş olabilirim.
Look... I think I might have found a different way for me to control my blood lust, one that does not include killing people.
Bak, bununla başa çıkabilmene saygı duyuyorum, Thea ama benim bunu farklı bir şekilde halletmem lazım.
Look, I respect the way that you could deal with this, Thea, but I need to handle this in a different way.
Eğer benden bu kadar nefret edeceğini bilseydim daha farklı davranırdım.
If I'd have known how deeply you'd hate me, I would have acted differently.
Şenlikte tanıştığın kızdan çok farklıymışım değil mi?
Far cry from that girl you met at the fair, isn't it?
Ben biraz farklı bir deneyim yaşadım.
I had a slightly different experience.
Alo? Hayır, sanırım ben farklı bir kan grubundandım.
No, I think I'm a different blood type.
Bu kelime için farklı tanımlarımız olabilir.
We might have different definitions of that word.
Senin için her şeyi farklı yapardım.
I would make sure I was the man you deserved right from the very start... and I would change everything for you.
Hayatımın ne kadar farklı olabileceği....... hakkında bir fikrin var mı?
Do you have any idea how different my life would be?
Hayır, hayatım Rita seni taciz etmeseydi hayatın o zaman farklı olabilirdi.
No, honey, everything in your life would have been different if Rita hadn't molested you.
Tüm çiçekler taze, ama böyle farklı türlerin bu iklimde yetişebilmeleri için kontrollü bir ortam lazım. Bir seraları var.
They're all fresh flowers, but in order for all these varieties to thrive in this climate, they'd need a controlled environment.
- Farklı olduğunu sanmıştım.
Dana, what's wrong.
Hissedarlarla ilgili daha fazla soru sormaya başlıyorlar ve bana göre bu, gerçekten farklı bir etik ve ahlaki yaklaşım.
They start asking more about all stakeholders, and this is what I call a different moral and ethical compass.
İki kadın tarafından "Anlamıyorsak satın da almıyoruz" yatırım prensibiyle kurulan şirket "piyasalarda daha fazla kadın olsaydı nasıl bir farklılık yaratırdı" tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Founded by two women on the investment principle of "if we don't understand it, we're not buying it," there's a lot of talk here about the difference it would've made if more women were on the trading floors.
Yani farklı olduklarının farkındalar, ve benim senin farklı olduğumuzu biliyorlar ancak... gerçekte ne olduğumuzu hiç bilmiyorlar.
I mean, they know they're different, and that I'm different and you're different, but... they have no idea what our reality means.
Farklılıklarımızı bir kenara koymanın vakti geldi.
It's time you and I put aside our differences.
Sizinle farklı bir sebepten dolayı sessiz kaldığımı düşünmeyin sakın : İmparatorluğun güvenliği.
Please, do not imagine I remained silent for any other reason than your own : the security of the Empire.
Seninle daha önce tanışsaydım farklı bir insan olabileceğimi söylemiştin.
You said once to me that I might be a different man if I'd met you sooner.
Bazılarımız farklı dillerde konuşuyor ama hepimiz aynı şeyden bahsettik.
Some of us speak different languages, but we all have spoken the same words.
Kendim bir çok hata yaptım zaten ve öyle bir şey yapmasaydın işler daha farklı olabilirdi belki ama en iyi dostumla berbat bir işte çalışmayı yeğlerim.
I've made plenty of mistakes on my own for sure, and if you didn't do what you did, maybe things would have been different, but I'd take working a lame job at a park with my best friend any day.
Hey Abbie ve Ichabod sana farklı bir çifti hatırlattı mı?
Hey, do Abbie and Ichabod remind you of any other couples?