Görüyorsunuz ki traduction Anglais
203 traduction parallèle
Ve burada da kayada ve yosunların üzerinde kaya midyelerini görüyorsunuz ki bu seviyede büyümüşler.
And you can see these barnacles on the rock and seaweed, which grow up to that level.
Görüyorsunuz ki, peder...
You see, Vicar -
Evet. üzgünüm ama görüyorsunuz ki...
Yeah. Sorry, but, you see, there was -
Görüyorsunuz ki güçlü biri değilim.
You see, there is no strength in me.
Neden bu yolculuğu o kadar korkunç görüyorsunuz ki
Tell me why do you all feel this trip to be so grim
Baylar, görüyorsunuz ki yatırımınız emin ellerde, değil mi?
I think, gentlemen, you will agree your investment is safe, yes?
Günlüğü 21 şilin, ek olarak da masraflar. Görüyorsunuz ki fazla masrafa kaçmıyoruz.
Three guineas a day and the expenses, which, of course, must be approved, the odd coffee, you know.
Ama görüyorsunuz ki onu duyan yalnızca sizsiniz.
But, you see, you were the only one who heard it.
Ama, görüyorsunuz ki, sizden özür dilemeye çalışıyorum... ve belki, kalmayı tekrar düşünürsünüz.
But, you see, I would like to apologize... and perhaps, you'd even consider staying on.
Görüyorsunuz ki, suç ödenmez.
You see, crime does not pay.
Ama görüyorsunuz ki, mali bakımdan sizi işe alacak bir durumda değilim.
But, you see, I'm in no position financially to engage someone like you.
Fakat görüyorsunuz ki benim endişelendiğim polis, Mr. Nash.
But you see, it's the police I'm worried about, Mr. Nash.
Siz de görüyorsunuz ki Muff düşmanlarını tanımıyor.
It's easy to see that Muff doesn't know who his enemies are.
Evet, görüyorsunuz ki... Evet, görüyorsunuz ki...
Well, you see...
Görüyorsunuz ki ben körüm.
I'm blind, you see.
Bunu sizinle tartışmayı çok isterdim, Bay Hilliard. Ama görüyorsunuz ki yapamam.
I'd love to discuss that with you, Mr. Hilliard, but you see, I can't.
Görüyorsunuz ki, hala yaşıyoruz.
You see, we're alive.
Görüyorsunuz ki biz New York'un dışından geldik bayan.
You see, we're out here from New York, ma'am.
- Biliyorum ama görüyorsunuz ki...
- I know, but you see, I...
Görüyorsunuz ki şartlı salındım.
Well, you see, I was paroled.
Görüyorsunuz ki cinayet işlenmedi. Yani kimseye derdinizi anlatamazsınız.
So you see, there's been no murder.
Görüyorsunuz ki gerçekte yapmak istediğim piramitlerdir. Burada Alexandria'da Julius Sezar için görkemli... bir saray yapmak için üç ayın var. Sessiz ol!
Well you see, actually what I like to build is pyramids.
Çok güzel. Görüyorsunuz ki ekspertiz gerekliymiş.
A check-up was necessary.
Görüyorsunuz ki, satmak istesem bile değerlerini bilmiyorum.
So you see, even if I wanted to sell it, I wouldn't know what price to put on it.
Görüyorsunuz ki kendi mutsuzluğuna kayıtsız kimse, her şeye kayıtsızdır.
But you see, a man who is indifferent to his own unhappiness... is indifferent to everything.
Görüyorsunuz ki, ben bir modelim.
You see, uh, I'm a model.
Görüyorsunuz ki sizin cinayet iddianız bir hayal.
Your murder argument is just a fantasy.
Görüyorsunuz ki, sivil savunma kitaplarında yerel otoritelere tıpkı, 15 Kasım sabahı gibi bir acil durum, felaket durumunda nasıl davranacaklarını gösteren herhangi bir ibare bulunmuyor.
You see, there was nothing in the textbooks of civilian defence to indicate to local authorities how to behave in an emergency, calamity situation, such as we found on the morning of November 15th.
Görüyorsunuz ki kıyafete ihtiyacım var.
Anything you've got. You can see, I need clothes.
İsterseniz sebebini anlatırım. Ama görüyorsunuz ki şu an çok hastayım.
I'll tell you if you insist, but can't you see that I'm very ill?
Görüyorsunuz ki Bayan McFarland, polis Oldacre'ın size olan bu davranışını oğlunuzun duyduğunu söyleyebilir.
You see, Mrs. McFarland, what the police might say is, that he had heard of Oldacre's behavior toward you.
Görüyorsunuz ki şu anda sadece beş atım arazide.
You see, at the moment, I'm merely five horses in the yard.
Ancak Vikont, görüyorsunuz ki ben aslında onu yenmedim.
Except you see, Vicomte, my victory wasn't over her.
Görüyorsunuz ki, saflık sadece, yaşam içinde bize verilmiş bir hediyedir.
You see, innocence is the only gift we're given in life.
Ah evet, görüyorsunuz ki Gerçekte..
Ah, well, you see..... the fact...
Yani, görüyorsunuz ki, sizden evlenmek için izin istediği zaman beni kastetmişti.
So, you see, when he asked for permission to marry, it was me he wanted.
Korkarım ki nezaketinizden, yeteneklerimin olduğundan fazla görüyorsunuz.
I am afraid his Grace might overestimate my talents.
Görüyorsunuz, bir tertip öyle ki kanalları değiştirmek için kanal seçiciye dokunan herkes kötü bir elektrik şokuna maruz kalacak.
You see, this is arranged so that anyone touching the channel selector to change programs gets a nasty shock.
• Görüyorsunuz işte, başka ne beklenebilirdi ki?
- Look, what did you expect?
Görüyorsunuz, buralarda yerler konusundaki sorun şu ki... insanlar her türlü şeyi, şişeleri, kutuları tekneden dışarı atarlar.
You see, the trouble with places around here is that, um, well, people keep dumping all kinds of things off the boat You know, bottles, cans Oh, it's a terrible shame Criminal
Evet, şey, görüyorsunuz, otopsi gösterdi ki, uh...
Yes, well, you see, the autopsy showed the, uh...
Görüyorsunuz, olan şuydu : Kundakçılığı araştıran görevli, sizin bir şekilde aceleyle ayrıldığınızı söyledi, ve ben de sandım ki, yazmakla meşgul olacaksınız. Bekleyebileceğine karar verdim.
You see, what happened was, the arson investigator said you kind of left in a hurry, and I thought you were going to be busy writing.
Görüyorsunuz, öğrendim ki bu adamı, yani Jerry Parks'ı neredeyse kimse sevmiyormuş.
You see, I found out that almost nobody liked this guy Jerry Parks.
Görüyorsunuz, televizyon dergisinin arkasında, ki daha dün postadan çıkmış olmalı, pek çok karalama vardı.
You see, on the back of this television magazine that just must have come in the mail just yesterday, there was a lot doodling.
Görüyorsunuz ki, Bay Deschler karınızı hiçbir şekilde kaçırmış olamaz, fakat bunu siz yapabilirsiniz.
Go ahead, it's your fairy tale.
Şey, efendim, görüyorsunuz ya, sanıyoruz ki, yani, Komandante Sanchez ve ben, inanıyoruz ki, Hector'e ilaç verilmiş, sonra da boğa tarafından öldürülmüş olabilir.
Well, sir, you see, we think, that is, Comandante Sanchez and I, believe that Hector might have been drugged, then killed by the bull.
Görüyorsunuz ki ona ulaşmamızın en iyi yolu oğlu.
So you see, the little boy is the way to him.
Dolayısıyla, burada, şuraya giden bir PKR'ye, yani bir ölüm trenine,... rastlamakla kalmıyor, ki planda böyle sınıflandırılmıştı,... Treblinka'ya vardıktan sonra, artık oradan kalkan boş treni de görüyorsunuz.
So, therefore, we find here not only PKR, which is a death train going here, in the plan, labeled thus, but we also see the empty train after it has arrived in Treblinka, now originating in Treblinka.
Bebel konuşmasında, bu yorumu, Fransız dostlar için utanç verici olacaktır. Görüyorsunuz, yerel yoldaşlar ki :
That interpretation of Bebel's speech would be embarrassing for our French friends.
Görüyorsunuz ya Bay Cox, aslında size bir fincan kahve vermek isterdik... ama şu anda küçük bir problemimiz var çünkü... patron yeni kahve makinası almayı unutmuş... ki, şehre gitmesinin asıl sebebi bu iken.
You see Mr. Cox, normally we would be glad to serve you... but we have this little problem because... the boss here forgot to pick up the new coffee machine... which was the reason he went to town in the first place.
Görüyorsunuz on beş yıl önce bir kanalizasyonda yeşil bir Koloidal jel ile temas ettiniz ki sizi şu anki durumunuza döndürdü.
You see... Fifteen years ago, you came into contact... with a green colloidal gel down in a sewer... which transformed you into your present state.