Her zamanki traduction Anglais
10,701 traduction parallèle
Her zamanki gibi benle kalabilirsin.
You can stay with me, like always.
- Her zamanki gibi işte.
Just usual.
Gördün mü, babam anlıyor beni, her zamanki gibi.
See, Dad gets it, as usual.
Her zamanki gibi!
Bloody typical!
- İhtiyar Joe var, her zamanki gibi.
- Only old Joe, same as always.
Carson, kıdemli kahya olarak her zamanki gibi işleri yürütür.
Carson, the elder statesman, would steer things as he's always done.
Ben de her zamanki gibi ona bağırmaya başladım.
I start yelling back, which we always do.
Her zamanki Joel.
So Joel.
Bana verdikleri bu plakta her zamanki sesiyle şarkı söylüyor.
They gave me this record, where she sings like she always sang.
Her zamanki şeyler.
The usual.
Her zamanki gibi gecikmemeye çalışın.
Try not to be late as usual.
Her zamanki gibi.
As ever.
Anna Fritz her zamanki gibi cazibesiyle, stiliyle tam bir şıklık abidesi.
Anna Fritz is normally a cascade of glamor, style and elegance.
- Her zamanki gibi.
Ew... And also duh.
Her zamanki gibi çılgıncaydı!
It's insane, like, every time now.
Her zamanki gibi, ortalıkta...
As usual, walkin'around in your- -
Bu her zamanki sporcu ya da şov yıldızından daha öte birisi olduğunu gösteriyor.
I can't. That means this goes beyond the usual pro athlete or reality star.
Her zamanki gibi.
Just like always.
Beni her zamanki yerinize götür.
Take me to the "usual place."
Yâni yaşlı ve güçlü, her zamanki gibi.
So he's old and he's powerful. The usual drill.
- Dün her zamanki gibi öğle yemeğine çıktı geri geldiğinde ise sarsılmış haldeydi.
Well, he went out to lunch like he normally does, And when he came back, he was all shook up.
Öğrenene kadar her zamanki işimizi yapmaya devam edeceğiz, tamam mı?
Until we do, it's business as usual. - Okay? - Oh, god.
Her zamanki gibi.
The "ushe."
Değilim ama, her zamanki kadar güçlüyüm.
Well, I am not. I am as strong as ever.
Senden bunu koparmak için işkence yapmak zorunda kalacağımı sanmıştım ama her zamanki gibi, merhametin senin çöküşünün nedeni.
I thought I would have to tear you apart to take it from you but, as always, your compassion is your downfall.
Her zamanki kadar güzel.
Really beautiful.
Benim her zamanki halime hoş geldin.
Welcome to my every day.
Her zamanki gibi, göndereceğin herhangi bir işareti senin isteğin olarak kabul edeceğim.
As always, I will interpret the lack of any sort of response as a sign of thy will.
Her zamanki gibi.
Typical.
- Her zamanki gibi sarhoş olsana işte.
Just get drunk like you always do.
Her zamanki gibi.
As always.
Her zamanki gibi orada dikilip kafayı bul.
You just stay back there getting drunk as usual.
- Sakin ol, her zamanki programımızı yaparız.
Oh, relax. We'll just do our routine.
Her zamanki şey.
- About what? I caught him here last night trying to poach one of my clients. The usual...
Saygılarını sunmaya gelmiş, beş dakika içinde, her zamanki iğnelemelerine döndü, bu yüzden onu kovdum.
She came to pay her respects, five minutes in, she spun it into her usual vitriol, so I threw her out.
Pekâlâ dostum, ben markete gidiyorum, her zamanki ıvır zıvırlardan alacağım.
All right, bud, I'm off to Fresh N Go, get all the usual bits and bobs.
Her zamanki gibi.
Like usual.
Her zamanki işimiz.
HULK : Business as usual.
Her zamanki gibi başarıya ulaşmak için müsabaka sırasında kuralları değiştirdin.
As usual, you altered the rules during competition, to assure your victory.
Karısına, eve her zamanki saatte geleceğini mesaj atmış.
He texted his wife that he would be coming home at the usual time.
- Her zamanki gibi yine harikaydın.
- That was really good. As always.
- Ben Maggie. Biliyorsun, Thompson'ların her zamanki bakıcısı?
You know, the Thompson's usual sitter?
Davranışların son zamanlarda rahatsız ediciydi ve her zamanki bu değildi.
Your behavior lately has been troubling, And not in the usual way.
- Her zamanki gibi uçarısın.
You're still frivolous as ever.
Her zamanki gibi, "Eğer mükemmel olduklarını sanıyorlarsa o zaman neden öldüler?"
I was always like, "if they were all so perfect, then why are they all dead?" Why...
Patronla tanışacağız, her zamanki yöntemi uygulayacağız.
We meet the boss man and we do the usual.
Zaman her zamanki gibi gösterecektir.
Time will tell, it always does.
- Kimlik. Kimliği sakladığı besbelli ve sen de her zamanki gibi onun tuzağına düştün.
Clearly, she has hidden this certificate thing and, as usual, you are falling for her tricks.
- Her zamanki gibi yaygaracısın, Sam.
You're as blustery as ever, Sam.
Bu her zamanki görevlerinize benzemiyor.
All right, people, listen up.
O zamanki bilgisayarlar hakkında her şeyi biliyor olmalıydı.
Well, he had to know about computers back then.