Içki traduction Anglais
31,966 traduction parallèle
İki içki aldı, kiminle buluşacak ki?
She's got two drinks. Who is she meeting?
Bilmen gerekiyorsa, içki içtim... Alkol sesimi böyle yapıyor. Sinir bozucu.
If you must know, I've also been drinking and alcohol makes my voice kind of low and annoying.
Bize biraz daha içki getireceğim.
So... All right, you know, I'm gonna go get us some more drinks, okay?
Yani içki de vardır.
Means booze.
- Kaç tane içki içtin?
How many drinks did you have?
Sanırım daha sert bir içki gerekiyor.
I think I need a stiffer drink.
Jameson, o biraya dokunursan bir daha bu barda içki içemezsin.
Jameson, you touch that beer, you'll never drink in this bar again.
Ben içki alayım.
I'm gonna get another round.
İstediğim zaman evime gidiyorum, istediğim zaman içki içiyorum.
I get to go home when I want, get drunk when I want.
Ayrıca gerçekten de istediğim zaman içki içemediğimi mi düşünüyorsun?
And do you really think I don't get drunk when I want?
Belki Bonnie'ye okul gecelerinde, seni içki içmek için dışarı çıkarmamasını söylemelisin.
Well, maybe don't let Bonnie take you out drinking on a school night anymore.
Bunun sorumlusu sensin... Öfkesi, içki problemi, şimdiki itibarı.
You're responsible for this - - the anger, drinking, her reputation right now.
Bay Stone, müvekkilime içki ısmarlamayı, seks öncesi yapılmış bir ön ödeme olarak mı düşünüsünüz?
Mr. Stone, did you think buying my client a free drink was a down payment on a later sexual advance?
Bana kimin yaptığını söyle ben de ona bir içki ısmarlayayım.
You tell me who did it, and I'll buy him a drink.
Bana içki verin!
Give me a drink!
# Veya belki de bir içki #
♪ Or maybe I just need a drink ♪
- Size içki alabilir miyiz?
- can we buy you a drink?
İnan bana, eğer bu boktan şeyi servis edersen belediye içki ruhsatını iptal eder.
Believe me, if we serve this crap, the state will revoke our liquor license.
Lütfen bana içki ruhsatımız olduğunu söyle.
[mid-tempo guitar plays] Please tell me we have a liquor license.
Pilar, içki ruhsatı almak aylar sürer!
Pilar, it could take months to get a liquor license!
- Ama içki ruhsatı...
- Go. - But the liquor license- -
Otelde, Minal bana içki hazırladı.
At the resort, Minal made a drink for me.
Bize içki teklif ettiler ve biz de bir tane içtik.
They offered us a drink and we had one.
Uzaktaydı, ben de ona içki koydum.
It was out of his reach, so I poured a drink for him.
Sadece bir içki içtiğinden emin misin?
Are you sure you had just one drink?
Bir içki...
One drink - Huh!
- Bir içki de...
And one
Tabii ki oraya yemek yemeye ve içki içmeye gittiğini söyleyecek.
Naturally she will say that she was there for drinks and dinner.
Hiçbir'kız'bir'erkek'le asla içki içmemelidir.
No'girl'should ever have a drink with a'boy'.
Müvekkilim birkaç içki içmiş.
My client had had a few drinks.
Andrea'nın kendisine içki koymadığını gördüm.
I didn't see Andrea's... pouring herself a drink?
Minal'in kendine içki koyduğunu görünce'o biçim'kızlardan olduğunu hissedip oradan ayrılmanız gerektiğini düşünmediniz mi?
Once you saw that Minal is making a drink for herself Didn't you feel that she might be one of'those'girls and you should leave!
Evet, içki içmeliyiz.
Yeah, we should get some drinks.
Robot, işini yaparken biz de gidip birer içki içelim.
Let's go grab a few drinks while the robot does her thing.
Resepsiyonda içki dükkânından gelen bir teslimatınız var.
You had a liquor store delivery at the front desk.
Babanla içki içiyordum.
I was just having a drink with your dad.
Önce bir içki ister misin?
You prefer a drink first?
Ya içki içerken yakalanırsan?
If you were to get caught drinking?
İçki için sağ ol.
Thanks for the drink.
İçki içme planlarım vardı, orada da içebiliyor muyuz?
I was going to drink, could I drink there?
- İçki?
- Drink.
İçki içmeyeceğine, haftada üç kez AA toplantılarına katılacağına, ve farklı günlerde alkol testlerine gireceğine dair söz vermiş bulunuyorsun.
You agree to abstain from drinking, attend AA meetings three times a week, and submit to random alcohol testing.
İçki ruhsatı alımını hızlandırman gerek.
I'm not cutting you a check until Monday. We need you to expedite the liquor license.
İçki ruhsatı alamamayı nasıl becerdin?
How do you fail to get a liquor license?
İçki ruhsatı alabilir misin, alamaz mısın?
Can you get us a license or not?
İçki ruhsatı konusunda bir şeyler yapabilme şansın yoktur, değil mi? Seninle konuşmam gerek, patron.
You don't by any chance know anything about liquor licenses, do you?
Siz neden ona içki hazırladınız?
Why did you make a drink for her?
Hepimiz gideceğiz. İçki içmeye gideceğiz daha sonra da onu ve meslektaşlarını tebrik edeceğiz.
We're all gonna go, take him out for drinks, celebrate him and his colleagues afterwards.
- İçki getirebilir miyim?
Can I get anyone a drink?
İçki arkadaşıymışsınız.
You were drinking buddies.
Sana içki içmeyi azaltman gerektiğini söylediğim zamanı hatırlıyor musun?
Hey, uh... remember when I said you should lighten up on the drinking?