Konuşmayacak traduction Anglais
1,096 traduction parallèle
Kimseyle konuşmayacak, kimseyi görmeyeceksiniz.
You will see no one, speak to no one.
Artık benimle konuşmayacak.
She won't talk to me anymore.
Artık kimse senin adına konuşmayacak mı?
No one's ever going to speak for you again? Come on.
Seninle konuşmam doğru değil. Eski dostunla konuşmayacak mısın yani?
luis, this is everybody.
Bence Johnny benimle bir daha asla konuşmayacak.
I think johnny will never speak to me again.
Kimse onunla konuşmayacak ve hiçbir şekilde iletişim kurmayacak.
No one may speak to him or communicate with him in any way.
Kimseyle konuşmayacak.
He won't talk to no one.
Test sırasında konuşmayacak, yemek yemeyecek bir şey içmeyeceksiniz.
All right, there will be no talking, eating or drinking during the test.
O konuşmayacak!
She won't talk.
Çok üstüne gittim, sanırım birkaç ay benimle konuşmayacak.
I pushed him a little hard so he probably won't speak to me again for a month or so, but...
- Hiç konuşmayacak mısın?
Won't you talk to me?
Sanırım Teri bir daha seninle konuşmayacak, hı?
I guess Teri's never gonna speak to you again, huh?
Erkek arkadaşım benimle bir daha konuşmayacak.
" my boyfriend won't talk to me anymore.
Şimdi benimle konuşmayacak bile.
Now he won't even talk to me.
İnan bana, yarın okulda kimse seni konuşmayacak.
Believe me, tomorrow at school, nobody's gonna be talking about you.
Konuşmayacak Kaptan.
He won't talk, Captain.
Sizinle dışarıda konuşmayacak... veya içeride.
He won't talk to you out there... or in here.
Konuşmayacak.
HE WON'T SPEAK.
- Artık konuşmayacak mı?
- Not any more lines?
Olay çözülünceye kadar hiç kimse basınla konuşmayacak.
Nobody makes any comments to the press unless they clear it through my office first.
- Onunla konuşmayacak mısın?
[Ira] Don't wanna run into him?
Konuşmayacak mıyız?
Shel- - we're gonna talk?
Kimse iş konuşmayacak anlaşıldı mı?
Nobody says fuckin'nothin about anythin'to do with fuckin'business, right?
Kimse benimle konuşmayacak.
Nobody's gonna talk to me.
Sizi burada istemiyorlar, kimse seninle konuşmayacak.
They don't want you here, and nobody gonna talk to you.
Şu andan itibaren, yürüyüşün sonuna kadar hiç kimse izinsiz konuşmayacak.
As from now, and to the end of the March... no one is to speak without authorization.
İnan bana günlerce kimse odanı kontrol etmeyecek, seninle konuşmayacak ve sana bakmayacak.
No one's gonna check your room, talk to you or look at you for days.
Onunla konuşmayacak mıyız bile?
What, we never even talk to him?
Al, kimse seninle konuşmayacak.
Al, nobody is gonna speak to you.
Kimse seninle konuşmayacak.
Nobody will speak to you.
Ve bunun hakkında konuşamıyor yada konuşmayacak.
And he can't or won't talk about it.
Priti küçük şeyleri bile konuşmayacak kadar yabancı düşmanıdır.
The Prytt are fanatical xenophobes with little regard for discourse.
Konuşmayacak.
The child declines.
Bugün konuşmayacak mısın?
You think you're gonna pass today?
Lugosi öldü ve Vampira konuşmayacak ;
Lugosi's dead and Vampira won't talk ;
Bu köpekle kimse konuşmayacak. Dışarı çıkın!
No one is to talk to this dog.
Katolikler konuşmayacak.
The Catholics will not talk.
Şerif konuşmayacak.
Sheriff isn't in.
Sanırım konuşmayacak.
Guess not.
Bu şekilde onu hiç kimse konuşmayacak ve hatta bilmeyecek. - Mükemmel.
That way nobody in the Agency ever talked to him or even knew him.
Konuşmayacak mıyız?
We're not?
Sen benimle anlaşma yapmadan kimse konuşmayacak.
Nobody speaks till you give me a deal.
Konuşmayacak.
He won't talk.
bir konuşmak ister misiniz... veya konuşmayacak mısınız?
As long as you don't expect him to talk... or think.
Her neyse, sanırım benimle... çıkmak şöyle dursun bir daha konuşmayacak bile. Ne aptalca bir yalandı.
Anyway, I figure she's never gonna want to talk to me again, much less go out with me.
Ama benimle bir daha asla konuşmayacak.
Yeah, I know. But she'll probably never talk to me again.
Anlamalısın, kimse konuşmayacak.
You have to realize, no one will talk.
Öyleyse, uh, bugün başlıyor, bu odadaki hiç kimse gazeteye konuşmayacak, uh, ilk olarak kontrol etmeksizin burada Bay Haldeman ile. Ve, uh, bunun anlamı, Ron, New York Times'ta bir dondurucu şok, CBS,
So, uh, starting today, no one in this room talks to the press without checking with Mr. Haldeman here.
Konuşmayacak.
She will not speak.
Kimseyle görüşmeyecek, konuşmayacak.
- No one is to see him or talk to him.
Benimle konuşmayacak mısın?
Will you not speak to me?
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşacaksın 18
konuşmuyoruz 17
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşacaksın 18
konuşmuyoruz 17
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuşabiliriz 58
konuş benimle 497
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuş benimle 497
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16