English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ N ] / Neyse ki

Neyse ki traduction Anglais

5,044 traduction parallèle
Neyse ki hayir.
Luckily, no.
Neyse ki, kıyamette tekrar yaşayacak.
Thankfully, she'll live again through resurrection.
Neyse ki yaninda Mr. Wong var onunla ilgilendi.
She is lucky to have Mr. Wong who takes care of her.
Neyse ki adamlarım zehri buldu ve ondan kurtuldu.
Luckily, my men intercepted the poison and got rid of it.
Neyse ki, yanık kalpler için bir şifa biliyorum.
Luckily, I've got just the cure for an aching heart.
Neyse ki tanıdığım bir doktor var.
I've got just the doctor for you.
- Neyse ki ölmedin.
Anyway, you didn't.
Neyse ki ben gittikten sonra imkânsızdır.
Well, hopefully after I walk away, slim to none.
Neyse ki Jack Dillon var.
Thank god for Jack Dillon.
Neyse ki doktorların sana seçme şansı vermemiş.
Good thing your doctors didn't give you a choice, then.
Şimdi, eğer biz ana makinayı bulabilirsek ki neyse ki bulabilirim...
Now, if we can just find the mainframe, hopefully I can...
Neyse ki, sprinkler yangını oldukça hızlı söndürmüş.
Luckily, the sprinklers put out the fire pretty fast.
Neyse ki o insanlar artık hayatımızda değil.
Well, luckily, those people are out of our lives now.
Neyse ki birlikte görünmek zorunda değiliz.
Thank God we don't have to be seen together.
- Neyse ki nakil için müsaidim. İşimi büyük bir özenle yapacağıma güvenebilirsiniz.
Luckily, I'm available to do your transplant, and I assure you I am substance over flash.
Eğer bir anda bayılırsan neyse ki ilkyardım biliyorum.
Okay, well, if you do collapse, luckily I know first aid.
Neyse ki günün en önemli öğünü çünkü bu geceki yemek tam bir şok olacak!
Thank God it's the most important meal of the day because tonight's dinner is going to be a bitch!
- Neyse ki bu karar sana kalmadı.
Luckily not your call.
Neyse ki Penny ile ilişkimiz dürüstlük üzerine kurulu.
Thankfully Penny and I have a relationship based on honesty.
Neyse ki evlilik sözleşmeleri bu tür anlar için yaratıldı.
Fortunately, postnuptial agreements were created for moments like this.
Çantasında tabanca getirmiş. Neyse ki dolu değilmiş.
He had a handgun in his backpack, unloaded, thank gosh.
- Hayır, neyse ki değiller.
No, thank God.
Neyse ki derin değil.
Well, luckily, it's not too deep.
Neyse ki kötü bir şey olmadı ama olabilirdi.
Nothing catastrophic has happened yet, but it could.
Neyse ki birlikte banyo yapmamızı etkilemedi.
Thank god it hasn't affected how much we bathe together.
Neyse ki, bu ülkede siyaset değişti.
Thank God politics has changed in this country.
Neyse ki Woody, Andy'nin yanındaydı. Ve Buzz'a hayatta başka oyuncaklarla yatmaktan daha önemli şeyler olduğunu öğretebildi.
But luckily, Woody was there for Andy and was able to teach Buzz that there's more to life than just sleeping with other toys.
Neyse ki bıraktım ama.
Good thing I stopped.
Neyse ki doğaçlamaya bayılırım.
Luckily I love to improvise.
Neyse ki buna şükür. Yani şey...
Thank goodness for that.
Neyse ki burada onların işine yarayacak hiçbir şey bulundurmuyoruz.
Fortunately for all of us there's nothing here that would have been useful to them.
Neyse ki sizi yakaladım...
UM... THIS'LL TIDE YOU OVER TILL YOU CAN GET TO THE MARKET.
Neyse ki şimdi Shmindu cennetinde.
Oh. Well, hopefully now he's in Shmindu heaven.
Neyse ki hiç etkilemedi onu.
Luckily, that never had an impact on him.
Neyse ki verdiği bize bilgiler sayesinde VX gazı satışının çoğunu engelleyebildik.
Fortunately, the intel he provided allowed us to interdict most of the VX.
Neyse, konu şu diyelim ki sürü üyelerinizden birisinin kasabadaki en şımarık, en sinir bozucu koyuna karşı hisleri var ve kendisini bu duygudan arındırmak istiyor.
Uh, but, anyway, the-the situation is... You know, say that one of your flock, uh, had developed feelings for the most spoiled, irritating and annoying sheep in town, and-and... he wants to rid himself of said feelings.
Düşündüm ki, ihtiyacın olur... Neyse, unut.
I thought you needed to just--forget it.
Her neyse, o neden beni dinlesin ki?
And anyway, why would he listen to me?
Fakat ne olursa olsun şunu bilmeliyiz ki, Mr.Ackerman'ın böylesine ölümüne yol açan neyse, Mr. Best için de aynısı geçerli olabilir.
We must assume that whatever investigation saw the errant New Yorker Mr. Ackerman's brains put out, our Mr. Best is set on the same.
Neyse, düşündüm ki eğer bunu benim adamım yaptıysa belki de Newyork Polisi'nin sadece bir vampir avcısına ihtiyacı vardır.
Anyway, I figured if my guy did this, maybe the NYPD only needs one vampire hunter.
Her neyse, dün gece Nicki'yi o kadar özlüyordum ki onu aradım ve konu barda TV olmamasına geldi.
Anyway, last night, I was kind of missing Nicki so bad that I called her, and we started talking about how there's no, you know,
- Her neyse, dedi ki evlatlık işlemlerinin ilerleyebilmesi için Luke'a gidip haklarından vazgeçtiğine dair imza alman gerekiyormuş
- Anyway, he says that you have to get Luke to sign his rights away before the adoption can go forward.
Her neyse, kimin ilaca ihtiyacı var ki?
Anyway, who needs medicine?
Kendi davalarımızda çalışacağız, tabii ki, fakat danışmanlığa ihtiyaç duyarsan ya da farklı başık açısına ya da- - her neyse- -
We'll work on our own cases, of course, but if you ever need a consultation or fresh eyes on something- - whatever- -
Aklı başında bir sevgili yani, neyse... ki bu da işlevsel olarak sevgilisiz olmakla ile benzer, sustum.
Without sane peer, anyway... which is functionally identical to being without a peer, full stop.
Her neyse, sonradan öğrendim ki lisede sevgililermiş.
Anyway, turns out they were high school sweethearts.
Her neyse, Rachel Broadway Sürtükleri adı altında sizi bu gece bizim davetli sanatçılarımız olarak bu akşam ki etkinliğe katılmanızı istedi.
Anyway, Rachel has asked us on behalf of the adoption charity Broadway Bitches, to personally invite all of you to be our guest performers at an event we're holding this evening.
Yıkıcı, çekilmez ve açıkça belli ki bazı bağlanma bozukluğu ya da adı her neyse ondan var.
Disruptive, provoking... And apparently some... attachment disorder, or whatever ifs called.
Her neyse, çift suitimizi düşürmemize izin verdiler ki 4 kişi daha ekliyebilelim.
Anyway, they let us downgrade our "lovers'suite" to include four more people.
Her neyse, Polly dedi ki Chelsea bakımevine girdikten sonra... oğullarıyla ve evin bütün çalışanlarıyla ayrı ayrı görüşmüş.
So, anyway, Polly said Chelsea met individually with her sons and everyone on the staff right after she started hospice care.
Her neyse, öyle önemliydi ki uğrunda ölmeye hazırdı.
Whatever it is, it was so important he was willing to die for it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]