Ona bir bakın traduction Anglais
418 traduction parallèle
Ona bir bakın.
Look at her.
Ona bir bakın.
Look at that.
Ona bir bakın!
" Look at him!
Ona bir bakın... kararlı ve tunç rengi parlak gözler.
Look at him- - sturdy and bronze and clear - eyed.
Ona bir bakın!
Look at him!
Şimdi, ona bir bakın, beyler.
Now, take a look at that, gentlemen.
- İşte şu. Ona bir bakın.
- Looking at one now.
Ona bir bakın. İnsanlıktan çıkmış.
Look at him, this is not a human being anymore.
Ona bir bakın, sarkık göbeğiyle ve kürdan bacaklarıyla tam bir ihtiyar. Köpeğinki gibi bir sadakatle, daha dün kendi himayesinde olan taze bir aday getiriyor.
Look at him, almost an old man... with his flabby stomach and spindly legs... bring, with dog-like devotion, a fresh adept... who only a few nights ago was under his protection.
Buraya gelip ona bir bakın.
Come up here and take a look at him.
Ona bir bakın.
Look at him.
Ona bir bakın, lütfen.
Have a look at him, please.
Umberto Chessari... ona bir bakın, beyler.
Umberto Chessari... just look at him, gentlemen
Ona bir bakın.
I mean, look at him.
- Fakat o gerçek. Ona bir bakın.
- But he's real.
Ama ona bir bakın, efendim.
But just have a look at him, sir.
Bugünse, ona bir bakın.
I must say, look at him today.
Doğrudur, tatlı sözler genelde aldatıcıdırlar ama Efendimiz, ona bir bakın!
True, soft words often deceive. But my lord... look at him!
Ona bir bakın, acil.
Examine him, it's urgent.
Pekâlâ, ona şöyle iyice bir bakın.
Well. Take a good look at him.
Ona bir kez bakın ve söyleyin, "Burada dürüst bir hırsız var".
One look at him and you say, "By gum, there's an honest thief."
Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor.
There are many people who have chosen a skeleton assembled it properly, take care of it lovingly bring fresh flowers every so often, and keep a lamp in front of it.
Bak, bana kızgın olmasının bir sebebi var. Karısı veya başka bir şeyi için ona kendimi öldürtmeyeceğim.
- Look, he has a bitter quarrel with me, but I'm not about to get myself dead for somebody else's woman.
Bak, eğer bir yararın dokunsun istiyorsan, neden ona Yara'nın yerini sormuyorsun?
Look, if you really wanna do some good, why don't you ask her where Scar is?
West kulübede bir tek hizmetçi, eskiden beri çalışan yaşlı bir ev bakıcısı dahası ona sadakatla bağlı bir kadın tutmuştu.
West kept only one servant at the lodge, a housekeeper who had grown old in his service, but the one woman absolutely devoted to him.
Ama... aşkımız sanki senin, babasının, benim aşkımızmış gibi davrandı bir bakıma, onun için önemsizdi, ona hiçbir anlam ifade etmiyordu.
And still... she acted as though our love, yours, her father's, mine, in a manner of speaking, was nothing to her, meant nothing to her.
ona bir bak, bir adam, bir alacağı kadını, bir de yerleşeceği yeri düşünür.
See one like that, a man gets to thinking about taking a wife and settling down.
Fakat sen ona yardım edemezsin. İki saniye bir bak, çünkü kadın uygun değil.
But you can't help it, just because no decent woman look at you for two seconds.
Ona karşı pek de temiz bir bakış açıları olamazdı. Bu sınıfta sessizlik istiyorum.
All right now, I want it quiet in this classroom!
Fakat Bayan Jane in yaşayacağı bir yer bulmak konusunda kararınızı vermeniz gerekiyor... Ona doğru dürüst bakılabileceği bir yer.
But you've got to make up your mind about finding somewhere for Ms. Jane where they can look after her properly.
Bir de şu hale bak, her şeyimizi ona verip İstanbul'a yolluyoruz. Bir bakın ona.
And now Constantinople, with everything we have.
Bir bakın ona.
Look at him. Look at him.
Ona iyice bir bakın.
Take a good look at him.
Ona ve bana bir bak, işte sana cevabın.
Look at her and me, there's your answer
Ona bir bakın Madam Guérin.
Look at him, Madame Guêrin.
Ona neler yaptığınıza bir bakın.
Look what you've done to him.
Diğer azizler Gregory Rasputin adındaki bu adama derin bir bakış fırlattılar ona dokundular biraz dua ettiler ve simit bacaklı, odanın içinde atlayıp zıplamaya başladı.
Then the starets Gregory Rasputin is his name gave him a deep look touched him prayed a bit and up the pretzel popped and skipped about the room.
Ortalığın kasıp kavrulması için ona bir bakışım yetiyor.
I just have to look at her, and everything's on fire.
Bir bakıma ona yardım etmiş sayılırsın.
So I guess, in a way, you helped her.
Böyle bir olay yaşandığında, eğer ona göz ucuyla bakar ya da bakışlarını yakalarsanız kaşlarını yukarı kaldırır ve güler gibi başını sallar. O anda gülümsememek hayli zordur.
If you glanced across at him or caught his eye when there was an incident like that, he would raise his eyebrow and shake his head in a rather smiling way, and it would be very difticult not to smile back.
Farkına varmadığı bir anda, bir bakın ona, gözlerinden okunuyor her şey.
Look at him sometime, when he doesn't know anyone's looking, you can see it in his eyes.
Ona bir bakın.
( music ) Or ride a toy balloon?
Ona buranın bir komünist günlük bakım merkezi olmadığını söyle!
Tell her this isn't some Communist day-care center!
Birden bire bu güzelliği gördüğün zaman ona bakıyorsun ve kasıklarının tarafında çok farklı bir şey hissediyorsun.
You look at her and feel a delightful sensual charge in your pelvis.
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Schwartz created a slight breach of etiquette... by skipping the triple-dare and going right for the throat.
Kabuğunda saklanan bir kaplumbağa sanki. Ona bakın.
He's like a turtle hiding in his shell.
Şimdi, bakın. Biliyorum bana düşmez ama, bu hızda....Mirasınızı bir ayda bitireceksiniz ve ona gösterecek hiçbirşeyiniz kalmayacak.
I know that this is none of my business, but at the rate you're going, you'll have spent your entire inheritance in less than a month, and you'll have nothing to show for it.
Ona kaçamak bir bakış atarsın.
You sneak a look at her...
Bir ona bakın bir de bana.
Look at her and look at me.
Bakın, onu sevdim. Ve birini sevdiğiniz zaman, ona bir şeyler verirsiniz.
Look, I loved her, and when you love someone, you give them things...
O da ders çalışmanın önemli olmadığını düşünürdü. Şimdi, bir bak ona.
He didn't think studying was important either.
ona bir baksana 17
ona bir şey olmaz 33
ona bir bak 81
ona bir şans ver 27
bir bakın 70
bakın 5588
bakin 38
bakın kim gelmiş 88
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
ona bir şey olmaz 33
ona bir bak 81
ona bir şans ver 27
bir bakın 70
bakın 5588
bakin 38
bakın kim gelmiş 88
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bakın ona 18
bakın ne diyeceğim 82
bakın ne buldum 41
bakın kim geldi 23
bakın hele 21
bakın bayım 46
bakın burada ne var 16
bakın kim burada 16
bakın çocuklar 69
bakın burada kim var 25
bakın ne diyeceğim 82
bakın ne buldum 41
bakın kim geldi 23
bakın hele 21
bakın bayım 46
bakın burada ne var 16
bakın kim burada 16
bakın çocuklar 69
bakın burada kim var 25