Para mı traduction Anglais
22,936 traduction parallèle
Daha çok para mı?
More money?
- Lotodan para mı kazandın?
- Did you win the lottery?
- İnsanlar bunun içim para mı ödüyorlar?
People pay to access the feeds?
Sıkıntı ne, sakatlık mı para mı?
Injury or money?
Para demişken, New York Akıl ve Hafıza Enstitüsü yakın zamanda 500 milyon dolarlık bir yatırım almış.
Speaking of money, the New York Mind and Memory Institute did just get a $ 500 million investment.
Kendini beğenmiş tiplerle olan ilk yatırım fonu partim değildi ama partideki aşağı yukarı her adamın, kadınlarla zaman geçirmek için para verdiği ilk sefer buydu.
It wasn't my first douchey hedge fund party, but it was the first where just about every guy there was there specifically to buy time with women.
Naz'a aşağı inip deforme para çetesiyle ilgili elinde bir şey olup olmadığına bakacağımı söyledim.
I told Naz I'd come down, check in to see if you had any leads on the mutilated money gang.
Deli ruble kazandım demiyorum ama kendimizi Bay ve Bayan McMahon olarak tanıtabilecek kadar para kazandım.
And I'm not saying I raked in the rubles, but I did make enough to afford what we needed to pass ourselves off as Mr. and Mrs. McMahon.
Peki, para aktarımı...
: Okay, money transfer.
Hadi bakalım. Para aktarımı yapıldı.
Do the thing.
Para ihtiyacım vardı.
I needed money.
Kötü bir konumdaydım... para lazımdı.
I was in a bad place... I needed money.
Hizmetçiye biz şehir dışına giderken geçtiğimiz yolda insanlardan yardım istediğini söylemesi için para ödedim.
I paid the housekeeper to say that she was outside flagging people down just as we were passing by on our way uptown.
Sands ve adamları antlaşmanın olmayacağına mı para yatırıyor?
Sands and his people are banking on the treaty failing?
Sands ve adamları Kanada altyapısına yatırım yaparak para kazanmaya çalışmıyor.
Sands and his people aren't trying to make money by investing in Canadian infrastructure.
Biliyorsun ya, kuzenim Bobby ve Carol şehre geliyorlar, ve benden para isteyecekler, o yüzden... fakir görününmek için elimden geleni yapıyorum.
See, my cousin Bobby and Carol are coming in town, and they're gonna ask me for money, so I'm... I'm trying my hardest to look poor.
size para vereyim diye bana patlamış mısır vermeue çalışıyorsunuz!
You're trying to give me popcorn so that I give you money!
Size para vermiyorum!
I'm not giving you money!
Saçların örülü geldin diye para vereceğimi mi sanıyorsun?
You come in here with your hair all knotted up and I'm just gonna hand you money?
Bir sürü para topladım.
Did your collections today. Made a bunch of money.
Bunu para için mi yaptığımı düşünüyorsun?
You think I am doing this for money.
Para için mi yaptığımı sanıyorsun.
'You think I am doing this for money.'
Para biriktiriyorum.
And I'm saving money. I got a nice apartment.
Planımız Kauai'de toprak alacak kadar para biriktirip orada lüks içinde yaşamak.
Plan is, make enough money to buy some land in Kauai and live there in luxury.
Bugün biraz para bırakayım.
I'll leave you some cash.
Ödemeyle kastım para değil elbet.
And by payment, I do not, of course, mean money.
Pilot grevi için koşturuyordum, ama şimdi bir jigoloyum. Deli para kazanıyorum.
I was sweating that pilot strike, but now that I'm a gigolo, I'm making money by the fistful.
Çok para kazanıyorum.
Um, I'm making a lot of money.
Size iyi para ödedim. Cevaplara ihtiyacım var.
I paid good money for you, I need answers!
Sanırım konu seks olduğu için bu durumdan memnun kalacağını ve böylelikle ben de para kazanacağımı düşündüm.
I guess I just got caught up in the money and-and assumed you were okay with it because of the sex.
Kazandım ve o kadar çok para ki daha çok bilet demek.
It is a winner, and it is so much money, which means so many more tickets.
Sen benim ailemden birisin, o da senin, aileyle para yatırımı yapılmaz.
You're family to me, he's family to you, and you don't invest money with family.
Marcus'a restoran için para lazım olduğunda böyle demiyordun.
That's not what you said when Marcus needed money for his restaurant.
Babana eğer senden para alırsa anlaşmasını sonlandırmak için her türlü bağlantımı kullanacağımı söyledim.
I told your father if he took your money, I'd pull every string I have to shut his deal down.
Onların aralarına gizlice gireceksin diye sana para ödemeyeceğim.
I'm not paying you more money, just to get you to poach a department.
Ama bunun yerine avukat olarak tek yaptığım gece gündüz zengin insanların eline daha çok para vermek oldu.
No one who believes in them, but instead, all I've done as a lawyer is work night and day to put money into the hands of rich people.
Endişe edip evime geldiğin için minnettarım ama o kara para istemiyorum.
I can appreciate that it comes from a place of concern, but it's dirty money, and I just don't want it. I don't need it.
Bu işten emekli olduğumda elime para geçmiş olacak ve Bermuda'da karımın sevdiği şeker rengi evlerden alacağım.
I'm gonna buy my wife one of them candy-colored houses in Bermuda she loves... Retire with the money from this job.
Kazandırdığım para.
Money I brought in.
Senden kendim için çantada para istemiyorum.
I'm not asking for cash in a bag for me.
Annem ve babam için para aldım.
I took money for my mom and for my dad.
Bir arkadaşımdan para alamam.
I'm not taking money from a friend.
Ben kazanırsam sen, Ruby ve beş para etmez çocuklarınız ile buradaki kötülük, yeraltı dünyasını boylayacaksınız ben de dostum Pablo'yu geri alacağım.
If I win, you, Ruby, your worthless kids, and all the other evil crap here, takes a freight train to the underworld, and I get my buddy Pablo back.
Güney Koreliler yardım etmem için para ödediler.
The South Koreans pay me to help the general.
Biraz da para lazım tabii.
And some money, obviously.
- Para lazım.
- Money.
- Para lazım. Geri geldin çünkü paraya ihtiyacın var.
- Money... you came back to me because you need money.
Sonsuza dek kaybolmadan önce son bir para aktarımı için seninle buluştular.
They only met up with you for one final cash infusion before disappearing for good.
Sanırım Brightborn Kendra'ya para teklif etti o da ne kadar kötü olabilir diye düşündü?
I'm guessing Brightborn offered Kendra money and she thought, how bad can it be?
- Para için savaştılar mı?
- They fought for money?
"Kiliseden bile para almadım."
"Did not even spare the church."