Satmak mı traduction Anglais
1,041 traduction parallèle
Satmak mı?
Sell?
- Satmak mı?
- Peddling them?
Baktığın resimleri birilerine satmak mı istiyorsun?
Someone who looks for portraits to sell frames?
- Satmak mı? Karavanı mı?
The trailer trap?
Geri satmak mı istiyorsun?
You want to sell it back?
Bu atı satmak mı istiyorsunuz?
You don't want the horse anymore. Sir
Satmak mı istiyorsunuz?
Do you want to sell?
- Satmak mı?
- Sell him?
Sürüngenlerle, aşağılık heriflerle çıkıp kendini hiç uğruna satmak mı istiyorsun?
You walk out with fucking creeps, lowlifes and degenerates and you sell your little pussy for nothing, man?
Kendi etinden ve kanından olanları sattın. Satmak mı?
- Selling out your own flesh and blood?
Onu satmak zorundayım...
I must part with it...
Bu balonları satmak için ruhsatın var mı?
Do you have a licence to sell these balloons?
Bize hastane yardım fonu satmak zorunda değilsin.
You don't have to sell the hospital-relief fund to us.
Kızılderililere viski satmak yasal mı?
Who said anything...
Arkadaşlara satmak beni rahatsız edecek.
I'm not too keen on selling to any cobbers.
Eğer evi satmak seni üzüyorsa, eşyaları satalım ve evi kiraya verelim.
Let's sell the furnishings and rent if selling upsets you
Boğaları da satmak zorundayım.
I must sell some bulls too.
Satmak istediğimden emin değilim.
- I'm not sure I wish to sell.
Bay Coggins, sanırım satmak istemiyorsunuz.
Mr Coggins, you're not going to sell her.
Mobilyaları satmak zorunda mıyım?
Would I have to sell my furniture?
İşte bu yüzden size satmak istiyorum. Bunlar berbat!
That's why I'm selling them to you.
Bütün yaptığım yiyecek satmak, ki bunlar da iyi değil.
All I do is sell food, and that ain't too good.
Toprağımı ve samuraylık haklarımı satmak zorundayım.
I have to sell my land and my samurai birthright!
Ama para kazanamazsam... sen satmak zorundayım
But if I don't... Then I'll have to sell you
Aslında elimdeki numuneyi satmak zorunda kaldım.
As a matter of fact, I had to sell him a demonstrator.
Hisselerimi size yarı fiyatına satmak istiyorum.
I'm willing to sell at half value.
Adım Mattie Ross. Bu midillileri size geri satmak istiyorum.
I'm Mattie Ross, and I'd like to sell you back those ponies.
Onları satmak için, tezgahın olmalı mı?
To sell them, you need a stand?
Hadi dostum, anlat hepsini bana. Sakin olmaya çalışırım. Ben bir satıcıyım ve malımı satmak istiyorum.
So sometimes I find myself obliged to listen to a song and dance of some guy who shows me a drawer and gets his wife to confirm that there was indeed a revolver in that drawer during the war a revolver which he was supposedly ready to use on the Germans.
Yasuke'den 200-ryo borç aldığı için bu yüzden vücudunu satmak zorunda mı? !
Just because she borrowed 200-ryo from Yasuke why does she have to sell her body?
Kahramanım, bunu ödeyemeyeceği için, her şeyi satmak zorunda.
- Double. - Ah!
Antika satmak için bir yer arıyorum. Avize, masa gibi şeyler
I'm looking for some place to sell antiques, like lamps and a table.
Artık hap satmak yok, tamam mı?
No more pushing pills, right?
Sanırım ona balık satmak istiyordu.
I believe he wanted to sell him fish.
Sanırım ona balık satmak istiyordu.
"I believe he wanted to sell him fish."
Kızları satmak için kaçırırdım.
I kidnapped girls to sell them.
Bu dört tekeri almak için satmak zorunda kaldım.
No, no. I had to sell'em to get these wheels.
Sonraları Dublin'e vardığımda... eşeği satmak zorunda kaldım.
But then when I got to Dublin... the donkey had to go up for auction.
Kusura bakma ama... kendini bu bölgedeki barlarda satmak zorunda mısın?
but do you have to sell yourself... at all of the bars in this area?
Şarkı söylerim, dans ederim, ve bir şişe sihir satmak için şansımı denerim.
I'll sing and I'll dance, and I'll take a chance to sell a little bottle of magic to you.
Şarkı söylerim, dans ederim, sihirimi satmak için şansımı denerim.
We'll sing or dance, take a chance to sell a little magic bottle to you.
Yaptığım tek şey ; şehri yönetmek, yargıçları ve başkanları seçmek, polisleri kullanmak ve zengin hatunlara met ve uyuşturucu satmak.
All I do is run towns, elect judges and mayors, corrupt police, peddle dope, ice old ladies with pearls.
Kadınlardan yardım gördüm ama erkekler kellemi Fez'deki yaşlı sultana satmak istedi.
The women aided me in this because of my lineage but the men they wanted to sell my head to the old sultan at Fez for rifles and gold.
Reklâmcıyım çünkü, filmlerdekinin aksine gerçek hayatta çorba ya da meşrubat satmak ; seks, şiddet veya politika satmaktan daha kolaydır.
Karin Spiess, advertising director. Well, advertising... actually I sell soap and beverage. That's less harmful than selling sex and violence, or politics...
Şimdi, satmak istediğiniz bir şey var mı yok mu?
Now, do you have something you want to sell or haven't you?
Atımı satmak istiyorum.
My horse?
Satmak istemiyorsan, kiralarım.
Well, if you don't want to sell it I'll rent it.
Yumurta satmak için de koruma parası mı ödemeliyiz?
Must we pay favor-money to sell eggs, too?
- Neyi? Seni satmak üzereyim.
I'm about to sell you out!
Yani bize toprağını satmak istemediği için adamlarımızdan biri tarafından öldürüldüğünü mü söylüyorsun?
- Strangled. Are you telling me that because he refused to sell to us, he was killed by one of our people?
Yani sivillere satmak için bu ilacı ordudan çaldınız mı?
You are saying you stole these drugs from the Army to sell to civilians?