Sıcak mı traduction Anglais
5,040 traduction parallèle
Burası sıcak mı yani?
You think this is hot?
Antrikot, fasulye ve bir somun sıcak mısır ekmeğinin eline su dökemediğinin farkındayım.
I know it probably doesn't compete with rib steak and beans and... a hot sheaf of cornbread.
Burası sıcak mı bilmiyorum ama kesinlikle öyle hissediliyor.
I don't know if it's warm in here, but it sure feels warm.
- Hâlâ sıcak mı?
Is it still hot?
- Sıcak mı bastı efendim?
May I? - Are you feeling warm, sir?
Size sıcak bir karşılama yapmak için burada değilim!
And I'm not here to welcome you at all!
Andrew başkan yardımcısına mı çakıyor?
Oh, Andrew's been Veep-fucking?
Eğer sıcak kalmak istiyorsak su içmememiz lazım.
W _ _ _.
Bu takım bir fırın gibi sıcak.
This suit's hot like an oven.
Konuklara her zaman sıcak kebap servisi yapmalısınız.
You should always serve hot fresh kebabs to the guest. I'm sorry, sir.
Elimize tek geçen annemin gümüş çatal bıçak takımıydı.
All we got was Mom's silverware.
Sıcak bir duş alıp yatacağım.
I'm gonna take a nice hot shower and get in bed.
Sıcak çöpü yut bakalım balıkçık!
- Eat hot trash, fish boy!
Onları yakalıcak mısın yakalayamıcak mısın?
Are you going to catch them or not?
- Evet. Tozlu ve sıcak ama iyiyim.
It's dusty and hot, but I'm okay.
Hiç merak etme tatlım, cenazeden sonra kendimizi toparlayacağımız güzel ve sıcak bir yere gideriz.
Don't worry, sweetheart, after the funeral we'll go someplace warm and beautiful where we can heal.
Sheldon ile çıkmaya başladıktan sonra önce Leonard, sonra da herkesle tanıştım ve hepsi de bana çok sıcak yaklaştılar.
So, after I started dating Sheldon, I met Leonard, and then everybody else, and they've all been so wonderful to me.
'Karımın gırtlağına bir bıçak dayalı olsaydı pek sakin olmazdım.'
'I wouldn't be so calm if a knife was being held to my wife's throat.'
Bana lütfen bir şişe sıcak su hazırlar mısın?
Can you do my hot-water bottle for me, please?
Vay, sıcak çatışma sırasında patlamış mısır.
Whoa. Popcorn on the front lines.
Öncelikle hepinize bu güzeller güzeli mevkiden en sıcak selamlarımı sunuyorum.
Well, first of all, I would like to offer each and every one of you the warmest of welcomes from this lovely location.
Ailem buna sıcak bakmaz mı?
Girls like me don't do that? Because my parents won't understand?
Sıcak suyum var, hazır yulafım var.
I've got instant and I've got some hot water here.
- Tanrım, ne kadar sıcak.
- Geez, it's hot here.
Şu sıcak karşılamaya bak! Şimdi ağlayacağım!
Look at how sincere you are, I'm really touched!
- Yani, yanlış anlama ama M4 sıcak çatışma için harika olsa da destek silahı olarak onca toza toprağa hiç gerek yok, almayayım ben.
I mean, don't get me wrong, an M4 is great for close combat, but as a field weapon? With all that dirt and dust, no, thanks.
Ya sürekli daireler çizerek yaşıyorum ya da bir anda yere çakılıyorum.
I don't see how I can involve anyone else in my life right now, it's like I'm either spinning in circles or I'm in a constant state of free-fall.
Hwayi, akşam yemeğinden sonra bıçak savaşı yapalım olur mu?
Hwayi, let's have a blade fight after dinner, okay?
Yazın orası sıcak ve bilgisayarlar ısınır. Millet ne yaptığımızı bilmiyoruz sanıyor.
It's hot there in the summer and computers get hot and people say we're stupid, don't know what we're doing.
Butch Cassidy demişken gidip bir bıçak kavgası başlatalım.
And speaking of Butch Cassidy, let's go start a knife fight.
Tanrım, sıcak ve terli bir ilişkiyi kabul mü ettiniz?
Oh, my God, did you agree to a hot and steamy affair?
Sıcak mıyım?
Am I getting warm?
Bu yavrular kalçalarımda sarılsın diye hızlı bir sıcak tazı otobüsünde Torontodan buraya 12 saat harcadım.
I spent 12 hours on a hot greyhound bus from Toronto with these babies strapped to my thighs.
Ben görmek için gidiyorum Bu fırın sıcak eğer.
I'm going to see if this oven's hot.
Sana biraz şampanya doldurup sıcak bir duş alacağım.
I am pouring you some champagne and then taking a hot shower.
Nuggetlarımı sıcak tutun.
Er, keep my nuggets warm.
Ellerimi sıcak parafin terapisine hazırlamıştım.
I'm getting a hot paraffin wax dip.
Teselli olur mu bilmem ama Leonard'ın senden uzakta geçirdiği her an sıcak kucağını ve bal dudaklarını özlediğine eminim.
Well, if it's any consolation, I'm sure Leonard's tormented every moment he's away from your warm embrace and cherry lips.
Çakısını şerife tarif eden bendim ve sanırım hüküm giymesine de bu neden oldu.
I described the pocketknife that he had to the sheriff, and I think that's what got him convicted.
Ve şimdi, baylar ve bayanlar, lütfen Edgehill'in bir sonraki süperstarına... sıcak bir karşılama yapalım.
And now, ladies and gentlemen, please give a warm welcome to Edgehill's next big superstar...
O gelene kadar koltuğunu sıcak tutayım ben o zaman.
Oh, well, I'll keep his seat warm until he comes back.
Acayip sıcak! Komutanım! Çok dikkatsizsiniz!
Unbelievably hot! you're too reckless!
Vampir teorin bana sıcak gelmeye başladı.
I'm starting to like your vampire theory.
Evi Asgard için planladığım buzlu intikamı şimdi bile bir zamanlar sıcak ve yeşil olan alanlarınızın üzerine salabilirim seni ölümlü canavar.
Laufey : The icy revenge I planned for his home of asgard Even now I unleash upon your once warm green realm,
Ya bütün hayatımı onun bana ihtiyacı olduğunu düşünerek geçirdiysem ve şimdi ihtiyacı yoksa elimde kalan tek şey bir sıcak yapışkan tabancası ve yapay elmassa? Bana bir baksana.
What if I wasted my ole life thinking he needed me, and now that he doesn't, all I'm left with is a hot glue gun and a sack of rhinestones?
Sonuçta ben de Deano'nun annesine çakıyorum.
I mean, I'm banging Deano's mum.
Yanımda boş ve sıcak bir yer varken, bu karda kışta seni dışarıda bırakamazdım, değil mi?
I couldn't leave you out in the cold with the snow falling, when there's a nice warm place next to me, could I?
Sıcak tutacak kıyafetleri, uyku tulumu ve bizim ilk yardım setimiz hâlâ duruyor mu?
Just make sure she's got warm clothes, sleeping bag- - and do we still have that first aid kit?
Soruşturmalarımız çakışmış görünüyor, efendim.
Seems our investigation has dovetailed with yours, sir.
Parmaklarımı küçük sıcak cebine sokmama izin ver.
Let me slide my fingers into that warm little pocket of yours.
Tanrım çok sıcak.
God, this heat.