Tamamıyla traduction Anglais
4,467 traduction parallèle
Ayrıldığımda, tamamıyla yalnız kalacak.
When I leave, he'll be completely alone.
Hayvani doğamızla bağını tamamıyla kopartma sakın.
Don't lose touch with the seeds of our animal nature.
Tamamıyla benim suçum bu.
It's completely my fault.
- Tamamıyla huzur bebeğim.
It's totally Zen baby.
O dünya bana tamamıyla yabancı.
That world was totally foreign to me.
Kan nakline tamamıyla cevap vermedi henüz.
He hasn't fully responded to the transfusions yet.
Bir keresinde, Japon olimpik judo takımının tamamıyla bir bar kavgasına karıştığını duydum.
I heard once he got in a bar fight with the entire Japanese olympic judo team.
Doug Guggenheim'ın söyledikleri tamamıyla zırvalıktı.
All right, what Doug Guggenheim just said to you is absolute bullshit.
Tamamıyla garipleşmeye ve diziyi takıntı yapmaya başladı.
He started getting all weird, obsessing on the show.
Bu noktaya geldiğinde, tamamıyla kararımızı verdik.
When it came to that, we completely agreed.
Sadece yapıyor. Tamamıyla içgüdüsel.
It's so important he's not thinking.
İlk kez, Genç Kızın tamamıyla kendi işim olduğunu hissediyorum.
I feel for the first time that Cutie is completely my own work.
Sonra özgür bir yer olan tamamıyla farklı bir heyecan yaradan Vassar'a gitti.
And then went to Vassar, which is this liberal place And a completely different vibe.
Şunu anlamalısınız ki Oseberg höyüğü şimdiye kadar bulunanlardan tamamıyla farklıdır.
What you must understand is that Oseberg tumulus is completely different than anything else we've found.
Öyle büyük bir şey oldu ki İskandinav mitolojisini tamamıyla değiştirdi.
Something that was so big that it changed throughout the Norse mythology...
Tamamıyla değişik tatlarla eşleştirme yaptılar.
They associated them with completely different tastes.
Tamamıyla işlevselsin ve oldukça aklı başındasın.
You are totally functional and. More or less sane.
Eğer duyularımız ve bilincimiz tamamıyla doğayla uyum içinde olsaydı eğer birbirimizle iletişim kurup birbirimizi anlayabilseydik o zaman sanata hiç ihtiyaç duymayabilirdik.
If our senses and consciousness were entirely in tune with nature, if we could communicate and understand each other, then there wouldn't be any need for art.
Daha sonra, orgazm hissini tamamıyla kaybettin.
And then later, you lost your orgasm altogether.
Evet, İsa'nın tutkusu tamamıyla sistemli şiddetten oluşur.
Oh yes, the... the Passion of Christ is full of systematic violence.
Etrafındaki iki mahalle birbirinden tamamıyla farklı. Ama yine de çok yakınlar ve Jerome'un evinden merkeze giden en kısa yol da o patika.
Your two neighbourhoods are totally different, but still so close together that the shortest route from Jerome's house towards the centre was through the alley.
Ben tamamıyla zararsızım.
I'm completely harmless.
Seni tamamıyla kendime saklamak istiyorum.
I want to keep you all to myself.
Karara eylem olarak, taraflara verilecek olan detaylı belgelerde de.. açık olarak ifade edildiği şekilde, Starbuck'ın tamamıyla ve çekincesiz olarak..
In the adjudicated action, the parties will receive a detailed document, in which you will read that Starbuck is entirely, and without reservation, entitled to remain anonymous.
Kendini tamamıyla işine vermemişsen bütün benliğini bu işe adamamışsan niye yapasın ki?
But, I mean, if you-if you don't put your all into it, you know... if you don't put your whole entire self into it, why do it?
Bu adaletsiz görünüyorsa, anlarım... Siz her daim en yüksek statüdeki çocuklar olarak beni tamamıyla görmezden geldiniz.
I understand if that seems unfair it's just that you always had such high status, and totally ignored me.
Sana karşı kaba davrandığımı söylediğin takdirde bunu tamamıyla kabulleneceğim.
So if you tell me I was mean to you, then I give in completely.
Vereceğiniz karar köle ticaretine büyük darbe vurup bu ülkenin ekonomik altyapısını tamamıyla tahrip edebilir.
Your ruling could bring the slave trade to its knees entirely destroying an economic foundation of this land.
Acemi birliğindeki bir erin duygularını tamamıyla anlayabiliyorum.
I can fully understand the feelings of that prep school private.
- Tamamıyla bir felaketti.
It was a complete disaster.
Tamamıyla!
All of'em!
Söyleyeceklerinin tamamıyla gerçek ve sadece gerçek olacağına Tanrı'nın üzerine yemin ediyor musun?
Do you swear that the evidence you will give will be the truth, the whole truth, and nothing but the truth, so help you God?
- Tamamıyla göz hapsinde olacağım.
I'm gonna be under complete surveillance.
Zaferi tamamıyla yaşamak için, tüm varlıklarını yok etmeliyiz.
To fully triumph, we must destroy all they represent.
- Bu tamamıyla yanlış.
- That is utterly false.
Başkent tamamıyla başka bir tarafta.
D.C. is a whole continent in the other direction.
Bu konuda tamamıyla senin yanındayım.
( Sighs ) I'm with you. For it all.
Aşağıda tamamıyla savunmasız oluruz. Anladık.
Down there we're totally vulnerable.
Tamam, bir takım şeyler yapabiliyorsun ama bu konuda tamamıyla bilgisizsin. Şimdi de gidip kasabadaki en güçlü kadına mı kafa tutacaksın?
You have something, but you didn't even know what the hell to do with it, and now you're gonna go take on the most powerful woman in town?
Tamamıyla aynı fikirde miyim emin değilim ama şunu söyleyeyim peşine düşen birinin peşine düşmek gibisi yoktur.
I don't know that I agree all the way, but I will allow that there is nothing quite like stalking something that's stalking you back.
Anna-Liisa'nın hastalarıyla ilişkilerine karışıyormuş gibi görünmek istemem. Tamam...
I don't want to interfere - in Anna-Liisa's patient relationships.
Joe'yla konuştum, tamam mı?
You know I talked to Joe, right?
- Emma'yla konuş, tamam mı?
Just talk to Emma, okay?
Tamam, aileniz sizin bir yabancıyla evlenmenizi istemedi ama siz hamileydiniz.
Okay, your family didn't want you to marry a foreigner, but you're pregnant.
Tamam mı? Eğer Mona'yla çalışıyorsa mutlaka bu hikayenin bir sebebi vardır.
Okay, if she is working with Mona then there has to be more to the story.
Tamam, ama bir keresinde beni arabasıyla ezmeye çalışmıştı.
Okay, but once, she tried to run me over with her car.
Tamam, nişanlısıyla konuşalım.
All right, let's go talk to the fiance.
Tamam, tesisatçıyla elektrikçiyi eleyelim.
OK, let's take down the plumber and the electrician.
Medeniyetten tamamıyla uzakta yaşıyorlar.
They live entirely off the land.
Diğer taraftan da uyuşturucu kaçakçılığıyla uğraşıyor. Tamam mı?
He runs a drug smuggling on the side, okay?
Sadece emin olmak istiyorum Bak O benim küçük diz Bu tamam aracılığıyla alır.
Look, I just want to make sure that my little knee gets through this okay.
tamam 65623
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamam oldu 33
tamamiyle 25
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamam oldu 33
tamamiyle 25
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam tamam 209
tamam patron 67
tamam mıyız 25
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam değil 44
tamam öyleyse 133
tamam patron 67
tamam mıyız 25
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam değil 44
tamam öyleyse 133