English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ T ] / Tıpkı senin gibi

Tıpkı senin gibi traduction Anglais

2,155 traduction parallèle
Tıpkı senin gibi bir budalayla evlenmiştim.
I got hitched to a dork, just like you.
Aniden tıpkı senin gibi geldi.
He came suddenly like you.
Tıpkı senin gibi, değil mi?
What are the odds, right?
Hayır, bence onlar da tıpkı senin gibi insanlar ve belki neler yapabileceğinin farkında bile değilsindir.
No, I think that they're people just like you, and I think that maybe you don't even know... what you're capable of.
Mesele şu ki, Lane ben 15 yaşındayken tıpkı senin gibi birini elimden kaçırdım.
Well, Lane, the thing is, I missed out on a guy just like you when I was 15.
Ekibimle burada görevimizi yapmak için bulunuyoruz. - Tıpkı senin gibi.
Well, you know, my team and I are here to do a job, just like you.
Güzel bir kız olacak. - Tıpkı senin gibi.
Honey, could you- - could you not put the camera...
Tıpkı senin gibi Twilight.
Like you, Twilight.
Tıpkı senin gibi--yumuşak, leziz, ve az yağlı.
It's like you--soft, delicious, and low in fat.
Tıpkı senin gibi yalnızım.
I am alone, like you.
Başka meşguliyetlerim vardı, tıpkı senin gibi!
I've had other preoccupations, just like you!
Tıpkı senin gibi ben de kullanıyorum.
Just like how you're using her, I'm just copying you.
Tıpkı senin gibi istersem yapamayacağım şey yoktur.
Just like you, there's nothing I can't do inside here if I want to.
Bu çocukta tıpkı senin gibi Viking keçi inadı var!
Every bit the boar-headed stubborn Viking you ever were!
Tıpkı senin gibi desene.
Like you.
Tıpkı senin gibi kusursuz olmaya çalışıyordum sadece.
I was just trying to be perfect, like you.
- Tıpkı senin gibi dostum.
- Just like you, man.
Arıyorum, tıpkı senin gibi.
Searching, same as you.
Tıpkı senin gibi.
Rather like you.
- Delinin tekiyim, tıpkı senin gibi.
I'm a lunatic just like you.
İkinci olarak da sırf burada ihtiyati tutuklama altında olmam, tıpkı senin gibi bir deli olmam gerektiği anlamına gelmiyor.
For another thing, just because I am here under intense protective custody all right... does not mean necessarily that I am a lunatic like you are.
Tıpkı senin gibi kana susamış bir katilim, iyi mi?
I'm a bloodthirsty killer like yourself, huh?
Tıpkı senin gibi çöplüğe atıldım.
Chucked out on the rubbish heap, like you.
Tıpkı senin gibi.
As you will with yours.
Tıpkı senin gibi.
Same as you.
Ama babası Penjab'lıydı. Tıpkı senin gibi, hepiniz gibi.
But her dad was Punjabi just as you are, as all of you.
Tıpkı senin gibi!
Like you!
Ben de tıpkı senin gibi mucidim.
I'm also an inventor, just like you.
Ve umarım bu onu incitir, tıpkı senin beni incittiğin gibi.
And I hope it hurt, like you've hurt me.
Tıpkı senin Seok-man'ı öldürdüğün gibi.
Like how you killed Seok-man.
Senin görevin, benim görevim bunca pisliğin, adaletsizliğin içinde masum, temiz, tıpkı arkadaşlarımız gibi insanları çekip kurtarmak, öyle değil mi?
Your job and my job, and how precious it is to find someone... someone pure, someone real, like a friend, in the middle of all this mess, right?
Tıpkı senin annene ihtiyacın olduğu gibi annenin de sana ihtiyacı var.
Just like you need your mom, your mom needs you.
Helen Rutherford kendini işe yaramaz hissedip kimseye yük olmak istemediği için kendini öldürüyor tıpkı senin yaptığın gibi.
Helen Rutherford kills herself because she feels useless and doesn't want to be a burd... just like you do now.
Senin için döndüm, tıpkı söz verdiğim gibi.
I came - I came back for you, just like I promised I would.
Muhtemelen farkında değilsin ama hayatımı değiştirdin tıpkı benim senin hayatını değiştirdiğim gibi.
You probably don't realize but you changed my life as much as I changed yours.
Karının öldüğünü düşündüğünde tıpkı senin Mills ve Boon kitaplarındaki gibi üzülüyorsun.
When you think your wife's dead... I'm sorry to go all Mills and Boon on you like this...
Tıpkı, senin bana geldiğin gün gibi.
Just like the day you came to me.
Yeterli oksijen almış olsaydı, tıpkı senin oğlun gibi kusursuz, küçük bir bebek olacaktı.
If he'd had enough oxygen, he would've been a perfect little baby, just like your son.
Tıpkı senin, benim ve Bug'ın arkasına saklanman gibi mi?
Like you hide behind me and Bug?
Tıpkı senin şu anki halin gibi.
Just like you are now.
- Tıpkı senin gibi desene dedim.
I said you're beautiful.
Francesco evden uzak olduğunda, annesini özlüyor tıpkı senin çekici arkadaşını özlediğin gibi.
When-a Francesco is away from home, he misses his mama, just like-a you miss your tow truck amico.
Bana anlattı çünkü senin hayaller gördüğünü düşünüyor, tıpkı geçmiş hippi günlerindeki gibi. Tamam, tamam, tamam. Önce rüyanda Dan'in Profesörü vurduğunu gördün.
Because he thought you were involved in something shady... dreamed that killed this Pastor teacher, and now what Jerry hallucinate.
Tek bildiğimiz şey ; üniformalılara karşı bir şeyi olduğu. Tıpkı senin giydiğin üniforma gibi
The only thing we do know is he was partial to people in uniform... just like the one you're wearing.
Ne olursa olsun Audrey, her zaman benim kızım olacaksın. Tıpkı benim ne olursa olsun senin baban olacağım gibi.
No matter what happens, Audrey, you will always be my daughter, just as I will always be your father.
Her şeyi babamdan almışım tıpkı senin babandan aldığın gibi.
I inherited everything from him, just as you did from your father.
Tıpkı senin baban gibi.
Just like your father.
Torunların, çocuklarım bana mesleğimi sorduğunda tıpkı senin yaptığın gibi büyük bir gururla şöyle diyorum :
When your grandchildren, my children, ask me what is my profession I tell them with great pride, just like you did, that I am a teacher.
Evet, tıpkı geçen yaz Küba'ya gittiğine inandığım gibi ya da iki Noel önce ziyaret ettiğin şu Nijerya'daki terörist eğitim kampı ya da Bill Gates'in seni arayıp ürettikleri bir ürün için senin fikrini sorduğu zaman olduğu gibi.
Yeah, just like I believe you went to Cuba last summer, or that Nigerian terrorist training camp you visited two christmases ago, or the time Bill Gates called you to ask your opinion on one of his products. Of course, I believe you.
Tıpkı senin beni incittiğin, beni öldürmeye çalıştığın gibi mi?
Like you tried to hurt me? - Like you tried to kill me?
Tıpkı senin annenin yaptığı gibi yapıyor o da.
She does exactly the same, as your mother did.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]