Vurmak mı traduction Anglais
1,105 traduction parallèle
- Vurmak mı?
- Hit me?
Zincire vurmak mı?
Chain gang?
İnsanları vuruyorlarmış. Vurmak mı?
They are shooting people.
Vurmak mı?
A swing at you?
Bana vurmak mı?
Hit me?
Çavuş Waters'a vurmak mı istiyorsun evlat?
You wanna hit old Sergeant Waters, boy?
Eğer bir tane bulamazsam, gidebilir... — Sana vurmak mı istiyor?
If I don't take him one, he may even leave... - He wants to beat you? - He wouldn't dare!
Siz İtalyanların yapmayı bildiği tek şey bağırmak ve vurmak mı?
Is that all you Italians know how to do, scream and hit?
Beni vurmak mı istiyorsun Vur beni
You wanna shoot me? Shoot me!
- Ne, bana vurmak mı istiyorsun?
- What, do you wanna hit me?
Sana vurmak mı?
Me beat you?
- Vurmak mı?
- By shooting him?
- Vurmak mı?
- Shoot'em?
Vurmak mı?
Shoot'em?
Bana vurmak mı istiyorsun?
You wanna take a poke at me?
Yani istediğiniz vurmak mı? Yoksa arkadaş olmak mı?
So do you guys want to beat each others'face in or do you want to shake hands and be friends?
Pallon'u vurmak zorunda kaldım, daha doğrusu Karibdis'i.
I had to knock out Pallon - or, rather, Karibdis.'
Sen kuğuları mı vurmak istiyorsun?
Give me the shotgun!
O'nu başından vurmak zorundayım.
I have to give it a shot in his head.
Bushveldt Süvarileri'nde esirleri vurmak gibi bir şey var mıydı?
- Objection allowed. Was there a policy... to shoot prisoners in the Bushveldt Carbineers?
Üstlerinize baş vurmak istemiyorum, tamam mı?
I don't want to have to go to your boss, okay?
Bizi vurmak istemediklerini söylediklerini sanmıştım!
Hey, I thought they said they didn't want to shoot at us!
Ben de sana vurmak istemedim, ama karım istedi.
I didn't want to hit you either, but my wife asked me to.
Pisliği tüfekle vurmak lazım.
It should be shot, this vermin...
Vurmak zorundaydım.
I had to shoot!
Refleks olarak ben de kafasına vurmak için bir şampanya şişesi aldım.
In a reflex, I grabbed a champagne bottle to hit him on the head.
- Bunu yüzüme vurmak zorunda mısın?
- Must you rub it in?
Kastım sana vurmak değildi.
Bridey, I didn't mean to hit you.
Yani, vurmak istediğim kadar sert vurmadım.
It means not as hard as I wanted to.
Bu mülke tekrar girersen seni vurmak zorunda kalırım.
Come on this property again I'll be forced to shoot you.
Vurmak sorundaydım.
I had to do it.
Asla... Silah ve Vurmak ile İlgili İş Yapmadım..
It's never... had to do with guns and killing and....
Kashin, senin aklından zorun mu var? Seni kuduz köpekleri vurur gibi vurmak lâzım.
You should be shot, like a mad dog.
Hayır, zeki bir adama vurmak zorunda kalmamıştım hiç.
No. I've never had to hit an intelligent man.
Sürekli karaciğerime vurmak zorunda mısın?
Must you keep thumping me in the liver?
- Bağırsaklarıma mı vurmak istiyorsun?
You want to have a hit at the guts? Here's a go, fellas.
Vurmak mı?
- Reaction of the local hunters... has been enthusiastic. - Shot?
Ona karşı koymadım, zira bunu denediğimde, tek yaptığı bana vurmak oluyordu.
I didn't fight him because when I did he just hit me.
Sana vurmak mı?
- Hit you?
Evet, vurmak için tahta var mı?
Yeah? Where's some wood to knock on?
Londra'ya en iyi arkadaşımı geri getirmek için gönderildim ya da gelmezse onu vurmak için.
I'm sent over to London to bring back my best mate or shoot him if he won't come.
Eminim beni vurmak hoşuna gider.
I'm sure you'd like to shoot me.
Ben de onu vurmak için gerekli yayılımı hesaplayacağım.
I'll compute the optimum spread of phasers and photon torpedoes to hit it.
Şimdi seni vurmak zorundayım.
I'm gonna have to shoot you now.
Bence, Mikey orada olduğu için, onu vurmak lazım.
I think he should be shot for taking Mikey over there.
Çığlığını susturmak için vurmak zorundaydım, ama canını acıtmak istemedim.
I had to hit you to stop you screaming, but I didn't mean to hurt you.
Belki bir haydut vurmak konusunda sana ihtiyacım olabilir. Benden sonra mı?
I might need you to shoot a bandit if one's after me.
Hiç unutmam, vaktiyle bunu deneyen koca bir takımı vurmak zorunda kalmıştım.
I remember I once had to shoot a whole platoon for trying that.
Yani, sakın ola böyle bir şeyle karşıma gelme Baldrick. Yoksa, seni vurmak zorunda kalırım, tamam mı? Çıkabilirsin.
So, don't let me catch you trying that one, Baldrick, or I'll have you shot, all right?
Bunu duyduğuma sevindim, zira daha sonra firar edenleri vurmak üzere bana yardım etmen gerekecek.
Well, I'm relieved to hear it, because I need you to help me shoot some deserters later on.
Ve hayatım, başını vurmak zorunda değilsin.
And, honey, you don't have to hit your head.